Dünyada eşi ve benzerine az rastlanabilen 2 büyük depreminin ardından depremzedelerin ve toplumun yaşadığı psikolojik sorunların nasıl atlatılabileceğine ilişkin konuşan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşanan acıların şokunun kısa sürede atlatılarak normalleşmeye gidilmesi gerektiğini, travmanın uzun sürmesi halinde toplumsal düzenin bozulabileceğini söyledi.
6 Şubat 2023 tarihinde saatler 04.17'i gösterdiğinde önce Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde yaşanan 7.7'lik depremin henüz şoku atlatılmamışken aradan geçen 9 saat gibi kısa bir zaman sonra ise bu kez Elbistan'da saatler 13.24'ü gösterirken 7.6 şiddetinde yeni bir deprem yaşandı.
Yaşanan deprem Kahramanmaraş ile birlikte toplamda 10 ilde ciddi şekilde hissedilirken, deprem üssü olan Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Adıyaman ve Gaziantep'te binlerce binanın yıkılmasına, on binlerce can kaybına neden oldu. Aynı zamanda depremin şiddetli hissedildiği Osmaniye, Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Kilis'te de onlarca binanın yıkılmasına, yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı. Doğrudan 13 milyon 500 bin insanı etkileyen deprem felaketinde kimi aileler tamamen vefat ederken kimi ailelerden geriye bir kişi, bir çocuk veya bir bebek kaldı.
"Türkiye uzun süre bunun şokunu yaşayacak"
Hem depremi birebir yaşayan ve büyük acılara tanık olanlar hem de tüm ülkede 85 milyon insanı psikolojik olarak etkileyen asrın felaketi sonrasında yaşanan acıların üstesinde nasıl gelineceğini İLKHA muhabirine anlatan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Bu deprem gerçekten Anadolu'da, hatta dünya tarihinde en uzun fay hattı olan ve en şiddetli depremlerden birisi. Üstelik 9 saat arayla 2 deprem olması çok büyük yıkıma ve çok büyük kayıplar sebep oldu. Kayıp çocuklar, hala ulaşılamayan binalar var. Bu deprem insanlarda şok etkisi yaptı. O bölgede yaşayan insanlarda birincil travma, tüm Türkiye'de de ikincil travma yaptı. Türkiye uzun süre bunun şokunu yaşayacak. Bunu bilmek gerekir. Bu dönemde afetlerde, şok yaşantılarında psikiyatrinin önerdiği yöntem akut (yas) dönemi geçtikten sonra hızlı normalleşmedir. Hızlı normalleşmeyi devam ettirmek için travmayı küçültmek gerekir. 4-6 hafta içerisinde travmayı küçülerek kayıpların, yaşanan şokun hatırasını yaşatıp yola devam etmek gerekir." dedi.
"Travma uzarsa toplum düzeni bozulur"
Tarhan, "Orada yaşanan şok unutulmaz ama 2 ay önce yaşanan bir olayı dün yaşanmış gibi yaşarsanız da taşıyamazsınız. Burada en büyük hata travmayı mumyalaştırmaktır. Tüm olayları olduğu gibi yaşamak, gözünü kapatınca olayı yeniden yaşamak ve gece uyuyamamak gibi durumlar olursa veya bir tık sesinden irkilme gibi durumlar olursa travma artık stres bozukluğuna dönüşür. İlk 7-14 gün şok dönemi oluyor. Şok döneminde genellikle insanların en büyük ihtiyacı temel ihtiyaçlarını karşılamak, güvende olduklarını hissetmektir. Bu süreçte çocuklar yalnız bırakılmamalı, bir yere giderken devamlı yanında götürmek gerekir. Çünkü çocuk, anne babasına bakar ve onlar ne yapıyorsa öyle davranır. Çocuğu uzaklaştırmak doğru değildir. Bu yaklaşım çocuğu daha fazla belirsizliğe iter. Eğer travma uzarsa toplum düzenini bozar." diye konuştu.
"Yöneticiler doğru liderlik yapmalı! Yanlış bir söz sosyal patlamalara sebep olabilir"
Ümidin tükendiği anda suçların işlenmeye başlanabileceğini ve ciddi sosyal kırılmalar yaşanabileceğini hatırlatan Tarhan, "Bu nedenle yöneticilerin doğru liderlik yapması çok önemli. Halk öfkeli davransa da soğukkanlı olmaları gerekir. Bazı sözler burada kıvılcım etkisi yapar. Kıvılcım çıksa patlama olur. Şu anda da yanlış bir söz, yanlış bir hareket sosyal patlamalara sebep olur. Onun için yöneticilerin çok özenli konuşması, daha önce 3 defa düşünüp konuşuyorsa şimdi 9 defa düşünüp konuşması gerekir. Bunun için en önemli şey duyguların paylaşıldığını anlamaktır. Böyle bir durumda suçu tamamen takdiri ilahi diyerek öz eleştiri yapmadan bunu söylemek insanlarla hiç empati (duygudaşlık) yapmamaktır." şeklinde konuştu.
"Olaylar kontrol dışı diyerek paniğe kapılmamak gerekiyor"
Yaşanan afet sebebiyle toplumda oluşan stres ve kaygılara da değinen Tarhan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Hafif stres faydalıdır. Anaokulu, ilkokuldan itibaren bu stres bizi eğitime, uyanık olmaya iter. Gamsızlığa sebep olan umursamazlık daha zararlıdır. Kontrol edilebilen stres faydalıdır. Kontrol edilemeyen stres kişiye zarar verir. Buna zehirli stres diyoruz. Bu durumda kişinin beyin fonksiyonları bozulur. Beyin aşırı stres hormonu salgıladığı için mide, bağırsak, omuz ve bel kasları kasılır, tüm enerji depoları kana pompalanır. Şeker, glikoz, tansiyon yükselir. Bu da birçok hastalığa sebep olur. Bu nedenle olaylar kontrol dışı diyerek paniğe kapılmamak gerekiyor. Doğal afetler karşısında insanın gücünün yettiği, gücünün yetmediği şeyler var. Böyle durumlarda üçüncü dalga psikoterapi dediğimiz yöntemler var. Orada 12 adım tedavi var. Bunlardan birisi kişinin zihinsel bir sığınağa sığınması, yüksek bir güce güvenmesidir."
"Tevhid inancı olanlar süreci daha kolay atlatır"
Sürecin atlatılabilmesi için insanların bir güce sığınmaları gerektiğini, bu anlamda en güçlü ve akla en uygun olanın tevhit inancı olduğunu vurgulayan Tarhan, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Uçakta, otobüste giderken kaptana güvenmiyorsan uyuyamaz, rahat edemezsin. O an 'ya uyursa, ya kaza yaparsa' diye tedirgin olursun. Onun için güvenmek zorundasın. Şu evrendeki dünya gemisi başıboş mu dolaşıyor? Milyonlarca senedir 23 derece, 27 dakika eğimle dönüp duruyor. Bunu bir dış denetim olmadan kendi kendine yapması imkânsız. Matematiksel aklımız, bir dış zekânın, bir dış iradenin varlığını gösteriyor. Burada en güçlü inanç, akla en uygun olan inanç tevhit inancıdır. Bu inanca sahip olan kişiler böyle durumlarda zihinsel bir sığınak buldukları için elinden gelen her türlü tedbiri alarak teslim olurlar. Bu olayların olmaması için her şeyi yapacağız ama deprem olduktan sonra insanları anlayıp duygularını rahatlattıktan sonra bu işin tevekkül boyutunu ön plana çıkarmak daha doğru. Bazı kişiler bu şok döneminde pasifleşirler ve kimseyle konuşmazlar. Bazıları da agresif olur, saldırgan olurlar. Bazı kişiler de donup kalırlar, boş boş konuşurlar. Bu durum 3 günden fazla sürerse uzman yardımı gerekir. Kişi, afet sonrasında sorun çözmeye yönelik davranış içerisine girmezse afetin şokundan çıkamamış demektir. Bu durumu akut stres bozukluğu olarak kabul edip müdahale etmek gerekir. Terapide de sorunları konuşmak yerine kişiyi dinlemek ve güvende olduğunu hissettirmek gerekiyor. Böyle durumlarda kişi, 'bu gücümün yetmediği, kontrol edemediğim bir şey. Şu anda keşke demek yerine bunları daha sonra konuşuruz' diyerek bu süreci akut dönemi sonrasına ertelemelidir. Burada sağlam inancı olanlar daha şanslı. Sağlam inançlarına sığınarak olayları daha iyi kontrol edebilirler."
Okunma : 1602