Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Akademik Akıl'da ayın konusu Fikri; Üretme Hakkı ve İfade Hürriyeti bağlamında Özgürlüğü kaleme aldı...
Özgürlük ve sorumluk sınırlarının belirsizliği birçok çatışmaya kaynaklık ettiği biliyoruz. İnsanın diğer canlılardan farklı olarak özgür bir iradesi vardır. İnsan yavrusu doğduğunda sosyal ve bireysel sınırları bilmeden doğuyor. Bir yaşında yürüyebiliyor 15 yaşında bireyselleşebiliyor. Yani psikolojik olarak prematüre doğuyor. Sonradan öğreniyor. Diğer canlılar ise “Öğrenmiş olarak” doğuyor, hayatları boyunca nerede duracaklarını biliyorlar. O halde sosyal ve bireysel sınırları ortamdan öğreniyorlar. İşte burada yaşam felsefesi önem arz ediyor.
Özgürlüğün çeşitli tanımları vardır. Genel olarak özgürlük, bireyin kendi kararlarını verebilmesi, buna uygun planlar yapması ve hedeflediği sonuca ulaşması şeklinde tanımlanabilir. Özgür eylemin ne olduğu konusuna gelince, bunun başkalarını etkilemeyen davranışlar olduğu söylemi oldukça yaygındır.
Özgürlüğü tarif ederken bireyin canının istediği gibi hareket etmesinin “özgürlük” olup olmadığının ayırdına varmak gerekir. Bu ayırda vardığımız takdirde, mecbur olduğumuz kurallara uymamak gibi bir özgürlüğümüzün olmadığını rahatlıkla fark edebiliriz.
Mesela hiçbirimizin yerçekimi kurallarına uymamak gibi bir özgürlüğü yoktur. O halde insanı sınırlayan bazı doğal, sosyal ve duygusal sınırlar mevcuttur. Bir insanın özgür olmasında bu üç sınırın varlığı göz ardı edilemez.
Kişinin itaat etmek zorunda olduğu kuralları çiğneme özgürlüğü var mıdır? Ya da itaat etme zorunluluğu bulunan bir kişiyi yok saymaya hakkı var mıdır? Özgürlük şiddeti mübah kılar mı? Ölümcül riske girmek özgürlük müdür? Bu soruların düşünsel ve duygusal olarak kabul görmüş cevapları, özgürlüğün ne olup olmadığı konusundaki belirsizlikleri ortadan kaldıracaktır.
İnsan sınırları zorlar…
İnsan, zihinsel anlamda hür olmak, hatta tabiatı kontrol etmek ve yerçekiminden kurtulmak ister. İnsanda zihinsel olarak rahat düşünebilme ve hareket edebilme arzusu vardır ve insan dışında hiçbir canlıda bu istek mevcut değildir. Bir kuş, tabiattaki dengeyi zorlamak veya değiştirmek gibi bir düşünceye sahip değildir. Ama insan sınırları zorlar; daha özgür yaşamak ve bununla beraber farklı şeyler yapmak düşüncesine sahiptir.
Özgürlük, insanın gelişmesine vesile olmuştur. Amerika’nın 20. yüzyılın başında teknoloji atağını yapması ve endüstri konusunda diğer Batı ülkelerini geçmesinde, Amerika’daki özgürlüğün ve özgürlüğün sağladığı rekabetin önemli katkısı vardır.
Özgürlüğün olmadığı ortamlarda yetenekler körelir…
Yetenekler, fırsat verildiğinde, kendilerini geliştirme imkânı bulabilir. Özgürlüğün olmadığı ortamlarda ise yetenekler körelir. Baskı ve tehdit insanların körelmesine sebep olur. Buradan yola çıkarak bütün temel değerlerin üzerine bina edildiği demokratik değer, özgürlüktür diyebiliriz. Bu değerin varlığı diğer değerlerin gelişmesine zemin hazırlar. Bilge kişilerin “Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam” demeleri bu sebepledir.
Özgürlüğün sınırı ne olmalı?
Özgürlüğün sınırlarını belirleyen en önemli unsur, o konuda öğrendiklerimizdir. Japonya’da yere düşen birine yardım etmek isteseniz, kişi bu durumu özgürlüğüne müdahale edilmesi şeklinde anlayacağı için bundan rahatsız olur. Zira aldıkları eğitim onlarda böyle bir özgürlük anlayışı oluşturmuştur. Bizim toplumumuzda ise düşen birine yardım etmediğimiz takdirde “insafsız”, “merhametsiz” gibi sıfatlarla nitelendirilmemiz olasıdır.
Özgürlükte sınırların belirlenmesine yardımcı olan en önemli konu, bireysel sorumluluklardır. Kişi kendi tercih ve davranışlarının mesuliyetini üstlenmediği takdirde ortaya çıkacak özgürlük, keyfi bir özgürlük olur. Her insanın seçimlerinin sorumluluğunu taşıması, “birey” olmanın gereğidir. Sorumluluktan azade bir özgürlük “vesayet” tir.
Sınırsız özgürlük suiistimali de beraberinde getirir…
Kişinin yaptığı tercihler sebebiyle ortaya çıkacak sorunları üstlenmesi, olanlara razı olması gerekir. Özgürlüğün ifade tarzı da önemlidir. Eğer insan hem kendi sınırlarını hem de karşısındakinin sınırlarını bildiği halde bencilce çıkarlarını düşünüyorsa, bu özgürlüğün kötüye kullanılması demektir. Kişi bulunduğu mevkii biliyorsa, ulaşacağı noktayı da kolaylıkla bulur. Nerede olduğunu bilmeyen kişi, gideceği yeri bulamaz. İnsanın başkasının özgürlüğüne saygı duyabilmesi için önce kendi özgürlüğünün ne olduğunu anlaması gerekir.
Özgürlük ve bireysellik dengesi…
Özgürlük, insanın kendine ait bir alanının olması demektir aslında. Bu alan kişinin düşünebildiği, üretebildiği, herhangi bir zorlamayla karşılaşmadan rahat ettiği bir ortamdır.
Kişi zorlukla karşılaştığında ne yapmalıdır? O da tıpkı kendisine uygulandığı şekliyle “zor” kullanarak mı özgürlüğe ulaşmalıdır? Zoru önlemenin tek yolu, zora zorla karşılık vermektir. Meşru müdafaa tarzındaki bu yaklaşım, karşıdaki insanın istediğini yapmak için baskıyı bir araca dönüştürmesini önler. Ancak bu kez, ikici tarafın kendi zor kullanma sınırının meşru müdafaa çizgisini aşma ihtimaline karşı uyanık olması gerekir. Bireyselliğin netleşmemesi, bağımlılığın ve özgürlük sınırlarının netleşemediğinin göstergesidir. Özgürlüğün özel sınırlarının çizilmesi, kişilik gelişiminde son derece önemli bir konudur.
Gerçek özgürlük, ortak amaç etrafında birleşmeyi gerektirir
Özgürlük, farklı karakterdeki kişilerin ortak amaçlar için benzer hareketlerde bulunabilmeleridir; kişi hem kendini özgür hissedecek, hem de bir amaca yönelik faaliyetler içinde olacaktır. Bunu yaptığı zaman hem özgür hem de üretici olan bir birey haline gelir. Bu durum toplum tarafından da yargılanmaz.
Toplum kurallarıyla bireyin özgürlüğü arasındaki sınırların ne olacağı ise tartışmalıdır. Modernizm bu sınırların doğal yaşam tarafından belirlendiğini ve ahlaki normların bireylerin özgürlük çatışmasından doğduğunu ifade eder. Esasında bu anlayış, güçlülerin dilediğince özgür olabilmelerinin bir başka açıklamasıdır. Maddi açıdan güç sahibi olanlar rahat içinde yaşarken, zaman diğerlerinin aleyhine işler. Bu sebeple özgürlük sınırlarının belirlenmesi gerekir. Bu nedenle insanın doğuştan gelen özgürlük ihtiyacı adalet ihtiyacı arasında bir denge kurabilsek barış ve huzuru bozmayan bir özgürlük sorumluluk dengesi oluşturmuş oluruz.
Okunma : 2662
ÜHA