Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TGRT Haber’in canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Dijitalleşme ve Çocuklara Etkisi” konusuna ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Aile bağı zayıf olan çocuğun daha kolay bağımlı olabildiğini vurgulayan Tarhan, zevk tuzaklarına karşı dirençli olan çocukların ise daha az bağımlı olduğunu kaydetti.
Beyinleri otobana dönüşüyor sadece onunla yaşıyorlar!
Katıldığı canlı yayında bağımlılığın beyindeki ödül sistemini bozduğunu dile getiren Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dijital bağımlılık ve madde bağımlılığı arasındaki benzerliğe vurgu yaptı. Tarhan; “Dijital dünya gençlerimizi esir aldı. İstediği gibi etkiliyor, yönetiyor, söz geçiriyor ve bir nevi onun hayatını kontrol ediyor. Dijital dünyanın böyle bir özelliği var. Bağımlılık iki türlü oluyor biri kimyasal bağımlılıklar, diğeri davranışsal bağımlılıklar. Dijital bağımlılık, davranışsal bağımlılıklar grubuna giriyor. Bu bağımlılıkta aynı madde bağımlılığı gibi kişinin beyninde ödül sistemi bozuluyor. Beyindeki network ağı, otoyol gibi oluyor. Bağımlı kişilerde ödül yetmezliği sendromu görülüyor, ödüle doymuyor. Beynin o bölgesi otoban gibi yollar oluyor sadece o ödülü düşünüyorlar. Sadece onunla yaşıyorlar, sadece onunla ilgileniyorlar. Hayatın merkezinde o oluyor ama bunun olması için yılların geçmesi lazım. Birdenbire olmuyor.” ifadelerini kullandı.
Aile bağı zayıf olan çocuk daha kolay bağımlı oluyor…
Ailede doğru yönlendirme olmadığında çocukların dijital bağımlılığa yakalanma riskinin artacağını söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Ergenlik dönemi, bir gencin hayatta kendi kimliğini arayıp bulma dönemidir. Bu dönemde eğer ailede, çevrede doğru bir kılavuzluk yoksa doğru yönlendirme yoksa bu kişiler dijital bağımlılığa daha çok maruz kalıyor ve risk artıyor. Dijital bağımlılık varsa burada gençleri sorumlu tutmadan önce o gençlerin yetiştiği ortama odaklanmak gerekiyor. Burada aile ortamı önemli, okul ortamı önemli. Daha önce kültür aktarımını aileler yapıyordu ama şu anda medya yapıyor. Eğer aile zayıfsa, kırılgansa bu çocuklar daha kolay bağımlı oluyor. Eğer aile bağları iyiyse, çocuklar aileyi seviyorsa, ev güvenli alansa çocuklar bağımlı olmuyor. Bağımlılığa girseler bile kolayca çıkıyorlar. Aile bağları zayıfsa çocuk stres azaltma tekniği olarak buna yöneliyor. Mutluluk yöntemi olarak buna yöneliyor. Heyecan arayışında yönelebiliyor. Merak duygusuyla yöneliyor, yeniliği arama davranışı olarak yöneliyor ama en önemli etken kişi kendini iyi hissetmediği zaman dijitale yöneliyor.” şeklinde konuştu.
“Ebeveynlik çocuğu hayata hazırlamaktır”
Mutluluk ve hazzın bir yaşam felsefesi olarak öğretilmesi halinde çocuğun bağımlı olabileceğine dikkat çeken Tarhan, evdeki liderliğin çocuğa kaptırılmaması gerektiğini de söyledi. Tarhan; “Bazı ebeveynler ailede evin liderliğini çocuğa kaptırıyorlar. Çocuk lider olduğu zaman her isteğinin karşılanmasını isteyen bir çocuk beliriyor ve hazzı yaşam felsefesi olarak hayatının merkezine alıyor. Mutluluk ve hazzı yaşam felsefesi olarak öğretirsek çocuk bağımlı olur. Ev iyi bir ortamda olsa da yaşam felsefesi yanlışsa çocuk bağımlı olur. Çocuğumuzu, ‘Hoşuna giden iyidir, hoşuna gitmeyen kötüdür.’ diye yetiştirdiysek, her şeyi altın tepside sunduysak, onu sera çiçeği gibi yetiştirdiysek, önündeki bütün engelleri biz kaldırdıysak bu çocuk hep kolaya, hazıra alışır. Ebeveynlik pratiğinde anne baba olmak demek çocuğu mutlu etmek değil, çocuğu hayata hazırlamaktır. Çocuğa yaşam amacı, ego ideali vereceğiz. Çocuklarımızın bunu öğrenmesi gerekiyor.” dedi.
“Zevk tuzaklarına dirençli olan çocuklar daha az bağımlı oluyor”
Çocuklara iyiyi, doğruyu yaşam felsefesi olarak öğretmek gerektiğini söyleyen Tarhan; “Şu andaki psikoloji ekolleri, ‘Sadece kendi çıkarı peşinde koşan kişi bencildir, kötüdür.’ diyor. Çocuğumuza iyiyi, doğruyu yaşam felsefesi olarak öğretirsek çocuğumuz kendi geleceği için, ailesi için, ülkesi için, vatanı için riske girmeyi, zorluklarla baş etmeyi de göğüsler ve zevk tuzaklarına hayır diyebilir. Zevk tuzaklarına dirençli olan çocuklar daha az bağımlı oluyor. Çocuklara doyum erteleme becerisini öğretiyoruz. ‘Bir hedefin var. Hedefe ulaşmak için bu doyumları erteleyeceksin. Şu anda bir fedakârlık yapacaksın, ilerde beş katını kazanacaksın.’ Bunu öğrettiğimiz zaman çocuk, bağımlılığa hayır diyebiliyor. Doyum erteleme becerisini ve dayanıklılık eğitimini öğretmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Klip sendromuna dikkat!
0-3 yaş arası çocukların tamamen ekrandan uzak tutulması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, çocukları sevgi ve disiplinin dengeli olduğu bir ortamda yetiştirmenin önemini anlattı. Tarhan; “0-3 yaş arasına kesinlikle telefon, tablet vermemek gerekiyor. Çocuğun 3 yaşından ergenlik dönemine kadar da ebeveyn gözetiminde kullanması gerekiyor. 0-3 yaş arasında çocuk saatleri geçiriyor, sesi çıkmıyor. Sonra ‘klip sendromu’ dediğimiz durum yaşanıyor. Çocukta gecikmiş konuşma oluyor, otistik zannediyorlar. Gecikmiş konuşmayla geliyor ki çocuğun aslında beyinde sözcük üretme alanları, sözel gelişim alanları gelişmemiş oluyor, beyin köreliyor. 4 yaşına kadar bunu öğrenmezse ondan sonra çok zor öğreniyor, yani çocuğun dil konuşma becerileri gelişmiyor. Özellikle kolay yemek yedirmek için, çocuğu susturmak için telefon, tablet veriyoruz bir nevi öğrenilmiş otizm yapıyoruz. İlerde kendi gemisinin kaptanı olan, kendi kendini yöneten bir çocuk olmasını istiyorsak, çocuğu kurallı bir ortamda büyüteceğiz. Disiplin ve sevginin dengeli verildiği bir ortamda büyüteceğiz. Nasihat kar yağışı gibi bir olmalı. Yavaş, devamlı ve tutarlı olursa tutuyor yoksa tutmaz.” şeklinde konuştu.
“Anne baba liderliği çocuğa kaptırmamalı”
Annelik ve babalığa yatırım yapmanın öneminden bahseden Tarhan; “Çocukları bağırarak, çağırarak eğitemeyiz. Çocuklara yol arkadaşı olursak onları eğitebiliriz. Çocuğumuzu karşımıza alıp eğitmek yerine yanımıza alıp birlikte hayat yolunda ilerleyerek öğretmemiz gerekir. Bunu yapabildiğimiz zaman o çocuk iyiyi kötüyü her şeyi öğrenir. Özellikle çocuklar 10 yaşına kadar anne babalarına mecburen bağımlıdır. O döneme kadar anne baba çok rahat bir şekilde tatlı bir disiplinle sınır koyar. ‘Önce şunu yap, ondan sonra sana bilgisayarı vereceğiz.’ diyerek çocuğu rahatlıkla yönlendirebilir. Anne baba liderliği çocuğa kaptırmamalı. Son kararı anne baba ortak dil kullanarak vermeli. Anne farklı söylüyor, baba farklı söylüyorsa çocuk bundan da etkileniyor. Bu nedenle anneliğe, babalığa yatırım yapalım. İyi bir iş adamı olabilirsin ama iyi bir baba olmamız da önemli. İyi bir iş insanı olabiliriz ama iyi bir anne olmak da önemli. Ailedeki rol paylaşımını sağlıklı yaparsak hiç korkmayalım, çocuklar kendiliğinden çok güzel büyüyorlar. Çocuk anne ve babayla dünyaya açıldığı için ilk 10 yaşta annelik ve babalık pratikleri çok önemli.” dedi.
“Bu çağın gençlerine ikna ve inandırmayla iyiyi, doğruyu, güzeli sevdirebiliriz”
Bu zamanın gençlerinin frekansına göre onlarla iletişim kurulması gerektiğini dile getiren Tarhan; “Güvenli aile, sağlıklı iş kolu olması için evde takdir, övgü, onay sözleri esas, eleştiri istisna olmalıdır. Bu zamanın çocukları baskı, tehdit, korkutma, sindirme ile değil, ikna ve inandırma yolundan anlıyorlar. Gençlerin frekansı bu. Yani bu çağın gençlerine ancak ikna ve inandırmayla iyiyi, doğruyu, güzeli sevdirebiliriz. Korkutarak yaklaşırsak gençleri kendimizden, doğrularımızdan, kendi değerlerimizden uzaklaştırıyoruz. Aile bir ekosistemdir. Ekosistemin merkezinde kişi vardır. Ondan sonra diğer çevre gelir. Çocuğun önce kendisi, sonra annesi, babası, ailesi, toplumu var, ondan sonra çevresi var. Çocuk bunların hepsinden etkileniyor. Onun için ümitsizliğe, karamsarlığa düşmeden çocuklarımızı yetiştirelim. Çocuklar yaşantılarla, hikayelerle, birlikte geçirilen zamanla hayatı öğreniyorlar. Nasihatle, konferansla öğrenmiyorlar. Yani hayatta güven esas, korku istisnadır. Önemli olan evi güvenli alan yapmamızdır.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 601
ÜHA