Basın penceresinden toplum izlendiğinde toplumda kaygı düzeyinin yükseldiği hemen dikkati çekmektedir. Herkes bireysel sorunlarıyla uğraşıyor. Ekonomik sıkıntılar, aile içinde yaşanan sorunlar, geleceğe yönelik hayal kırıklıkları, haksızlığa uğramışlık ve değersizlik duygusu toplumdaki güler yüzlü insanların sayısını azaltıyor.
Diğer taraftan dünyada olan bütün olumsuz şeyler medyamız aracılığı ile odamıza ve iş dünyamıza giriyor. İçimizde yaşatmaya çalıştığımız çiçekleri, güzellikleri kirletmeye devam ediyor.
Ülkeyi yönetiminde yıllarca sorumluluk alanlar sorunlara bütüncül ve sağduyu ile bakamayıp zaman zaman ruhları karartan yaklaşımlar sergiliyorlar.
Eski yıllara göre daha zenginiz, daha kültürlüyüz ama daha mutlu değiliz. Bunun nedenleri üzerinde çalışıp psiko-sosyal analizlerinin geniş halk kitlelerine duyurulması ve uygulanması gerekir.
Belirtiler:
Toplumda kaygı düzeyinin yükseldiğinin belirtileri şunlardır:
· Tartışmalar artar,
· Şikayetler artar,
· Çalışma ahengi bozulur,
· Kurallara önem verme azalır,
· Üretkenlik düşer,
· Eleştiriye duyarlılık artar,
· Hastalık başvurularında artış olur,
· Otoriteye saygısızlık ve itaatsizlik baş gösterir,
· Grup stresinde yükselme olur,
· Toplumsal patlamalara neden olur,
· Sporda, okulda ve aile içinde şiddet artış gösterir,
· Adli suçlarda ve adli olaylarda çoğalma gözlenir,
· Hastane ve adliyelerde iş yoğunluğu artışı olur.
Tüm bu belirtiler toplumun acı çektiğini gösterirler.
Ülkeyi yıllarca yönetenler ve halen sorumlulukları devam eden yetkililer olaylara yorum getirirken toplumsal kaygıyı körükleyen empatik yaklaşım içermeyen tarzda değil, şefkatli bir hekim gibi yaklaşmalı, önce doğru teşhis koymalı, toplumu, insanları teselli etmenin, yüreklendirmenin birlik ve beraberliğin yollarını bulmalıdırlar. Kişisel çıkarın değil toplumun çıkarını amaçlayan devlet adamlarına her zamandan çok ihtiyacımız var. Ülke yönetiminde sorumluluk almış kişilerden bunu beklemek hakkımızdır.
Okunma : 3758