Sağlıkta Sağlık Bakanı’mızın önderliğinde büyük bir dönüşüm yaşandı. Değişimler devrim niteliğindeydi. Her devrimsel süreçte olduğu gibi bu süreçte de kurulu düzeni bozulanlar rahatsız oldular.
Dönüşümün özü rekabeti yücelten serbest politikalardı. Özelleştirme radikal ve hızlı gerçekleştirildi, yoğun suistimalleri geri getirecek şekilde teşvik edildi. Özel girişimciliğin doğasına uymayan hileli uygulamalar yapıldı.
Örnek vermek gerekirse; bir gözlükçü Cuma sonrası cemaati toplayıp göz muayenesi yaptırıp herkese ücretsiz gözlük aldırması yaşandı.
Doktorlarda maalesef aç gözlü yaklaşım sergilediler. Devletten ayrılan 3-5 doktor Tıp Merkezi açtı. Reçete yazma işlemi ile ayda 100 milyara yakın ciro elde etti. Bu parayı SGK’dan aldı.
Devlet hastanelerinde performansa dayalı ücret sistemi nedeniyle daha önce 100 olan işlem sayısının 400’e çıktığı ve çoğunun yapay olduğu örnekleri yaşandı.
Bütün bunlar değişim esnasında beklenen karışıklık ve kötü örneklerdi. Ancak örneklerin sayısı fazlaydı ve devlet sektöründen özel sektöre geçişin hızlandırılması beklenen fazla olmuştu, tedbir alınmalıydı.
Hatta büyük özel hastane sahiplerinin hastaneler zinciri oluştururken sadece devletten alacakları SGK geliri ile hesaplarını yaptıkları söyleniyor. Devletteki bürokrasi ile iyi ilişkiler kurarak alışılmışın dışında zenginlerin çıkması yabancı olduğumuz bir şey değildi. Siyasi iktidar kendi zenginlerini oluşturuyor ve kendi kadrosunu zenginleştiriyor iddiaları kahvehanelerde konuşulur oldu.
Bütün bu yanlış uygulamalara karşı önlem almak gerekiyordu.
Sağlık Bakanlığı politikaları belirlenirken siyah-beyaz, ya hep ya hiç gibi psikiyatrideki mükemmeliyetçi, ayrıntıcı ve çok çalışkan, sorumluluk duyguları yüksek kişilerin yaptığı hatayı yapıyor.
Sağlık politikalarında "dereceli düşünme" yorumuna ihtiyaç var. Siyah-beyaz dışında gri tonlarda vardır.
YÜKSEK SAĞLIK KURULU gerekir.
Rekabet haksız olmamalı ve devletten özele geçiş kabul edilebilir sınırda olmalıydı. Bütün için "kök neden" bulunup öyle önlem alınmalıydı. Ancak şu anda yeni "SGK" yasa teklifi ile sarkaç tekrar geri dönecek 2002 öncesi sağlıktaki kaosu yeniden yaşayacağız.
Sağlık Bakanlığı özel – devlet, hizmet alan-veren arasında adil paylaşımcı ve güven verici olması gerekirken esnek olmayan bir yaklaşımla dünyada Küba’da kalmış olan devletçiliği tekrar hatırlatmaya başladı.
İşletmeciliğin bir kuralı olan ‘Birleştirilmesi yanlış olan , finansı sağlayanla finansı kullananın yetkisinin aynı otoriteye verilmemesi ilkesi’ göz ardı edildi.
Birinci hata bugün devlet hastanelerine ruhsat verilse çoğu çalışamazken özel hastanelerin mutfağında yağ tutucu bile kontrol ediliyor. Bu babanın öz evladını korumasından farksızdır.
İkinci hata, özel sektöre aşırı hekim kayışını önlemek için kök nedene yönelik değil bütün organı kesmeye yönelik abartılı tepki gösterildi. "Ya benimle zararına çalış yahut batarsan bat" yaklaşımının bedeli kimin ödeyeceği hesaplanmadı. Hasta dokularla birlikte sağlam organda gidiyordu.
Dahası açık söylemek gerekirse özel hastanelere alternatif ara formüller gerekiyordu. Devletten hiçbir şey istemeyen sadece reçete yazabilme, rapor düzenleyebilme bunun karşılığında hasta memnuniyetini ücret olarak gören (A) grubu hastaneler SGK yasası bu haliyle çıkarsa sistemden çıkacaktır. Vatandaş açısından bu çok önemliydi. Senelerce prim ödemiş kişi hiç olmazsa reçeteyi yazabiliyordu.
Özel sektörde emeğine, çalışmasına, yenilikçiliğine güvenerek yatırımını yapmalıdır. Devleti tokatlayanlarla mücadele ederken adil yarışanları incitmek adalete sığmaz.
Özel hastaneler devlet hastanelerinden daha kaliteli hizmet verebilir seviyeye geldi. Özel hastaneler devletin yükünü hafifletirken devleti kollayarak özel hastaneleri yok saymak geriye dönüştür.
Devlet hastanelerini hastalara mecburi istikamet yaptıran yeni uygulamalar tekrar başlayacağa benziyor. Zaten hükümetin yeteri kadar başı ağrıyor, sağlığı karıştırmanın ne anlamı var?
Size canlı bir örnek vereyim. Kendi hastanemizde Türkiye’de olmayan bir uygulama getirdik: "Psikoacil ambülans hizmeti". Devlet hastanelerinde hastalar cezaevi aracı ile taşınırken bizim uygulamamız bazı devletçileri rahatsız etti. Sağlık müdürlüğüne şikayet edildik. Ambülans içinden kablonun nereden geçtiğine kadar incelendi. Daha önce deklare ettiğimiz halde tekrar "özel donanımlı ambülans" başvurusu yaptık. Sağlık müdürlüğü adil davrandı ve kaliteden taviz vermemiş olduk.
SGK yasası hazırlanırken aynı duyarlılığı gösterip sağlık sisteminde kaliteyi artıran özel hastaneciliği aşağı çekmek akıllıca bir iş değildir. Yerine devlet hastanelerini yükseltmenin yolunu bulmalıdırlar.
Türkiye’de hekim ve özel sektör karşıtlığı ile bilinen Sayın Kenan Evren’den sonra Sayın Başbakan’a ve Sayın Bakan’a sağlık alanında böyle bir imajı yakıştıramıyoruz.
Ancak hastane kuyrukları yeniden başlarsa devlet hastanelerinde elinin ucuyla muayene edilen, horlanan hastaların artmasından endişeliyiz.
Çantasında akrep olan bir dostuna yapılan uyarı dost uyarısıdır. Her şeye karşı çıkan Türk Tabipler Birliği ile bu uyarımız birbirine karıştırılmamalıdır.
Yeni SGK yasasına Yüksek Sağlık Kurulu (YSK) oluşturarak düzenlemeler, yetkiler oraya devredilmelidir. Yoksa Sağlık Bakanlığı hem hizmet sunuyor hem finansman düzenliyor. Kişisel hatalara çok açık bir sistemdeyiz.
Hem de sorumluluk duygusu yüksek olan Sağlık Bakanımız bir yükten kurtulur. Sağlık Bakanlığı olması gereken kural koyucu ve denetleyici rolünü en iyi şekilde yapar.
Okunma : 2830