Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama Araştırma Merkezi (MEDEM) tarafından düzenlenen “Dijital Çağda İnsan” konulu seminerde konuşmacı olarak yer aldı. Çevrimiçi düzenlenen etkinlikte Tarhan, dijital çağda yaşama kültürü ve aile kavramı hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Teknolojinin doğru kullanıldığında insanı amacına götüren bir araca dönüştüğünü ifade eden Tarhan, yalnızca eğlence amaçlı kullanıldığında insanı hakikatten uzaklaştıracağının altını çizdi. Tarhan; “Dijital çağda teknoloji, müthiş bir şekilde hayatı kolaylaştırıyor, fakat yanlış kullanıldığı zaman da bizi esir alıyor. Bir insan teknolojiyi amacına yönelik kullanırsa esiri olmaktan kurtulur.” dedi.
“Büyük veriye hükmeden, dünyaya hükmediyor”
Dijitalizmin başlangıcını 17.yüzyıl Endüstri Devrimi ile başlatan Tarhan, gelişen teknolojiye ayak uyduran devletlerin güç, para ve hâkimiyeti elde ettiklerine dikkat çekti. Tarhan; “21.yüzyılda yaşadığımız ‘dijital çağ’ hakkında konuşmak için öncelikle Endüstri Devriminden itibaren başlayan süreçten bahsetmemiz gerekiyor. 1700’lü yıllarda su buharı ile makine mühendisliği çıktı ortaya. Güç, para ve hâkimiyet bu makine mühendisliği kullanan, buhar gücünü kullananların eline geçmeye başladı. Daha sonra 1800’lü yıllarda elektrik bulundu. Elektrik gücü devreye girdi, elektrik mühendisliği çıktı. Makine mühendisliği ve elektrik mühendisliğini birleştirdiğin zaman, iki güce hâkim olan, insanlığa hükmetmeye, para ve sermayeyi elinde toplamaya başladı. 20.yüzyıla gelindiğinde otomasyon, elektronik mühendisliği bulundu. Güç, para, hâkimiyet bunu kullananların eline geçmeye başladı. Osmanlının son yılları ve Cumhuriyetin ilk yıllarında meydana gelen Endüstri Devrimini kaçırdık. Şu anda 21.yüzyıldayız, şu an da yazılım mühendisliği yani big data ortaya çıktı. Big data ile birlikte nesnelerin interneti ortaya çıktı, 3D yazıcılar daha sonra otonom robotlar ortaya çıktı. Büyük veriye hükmeden, dünyaya hükmetmeye başladı. Son gelişmeler ise yapay zekâyla ve Metaverse evreni üzerinden gerçekleşiyor. Şu anda dijitalliğin ön plana çıktığı bir çağ haline geldik. Bütün sosyal hareketlilik, ekonomik hareketlilik ve her şey dijital olarak yönetilir durumda şu anda.” dedi.
“Dijital diktatörlüğe doğru gidiyoruz, dijital bir kapitalizm var”
Dijitalleşmenin hayatın bir parçası olduğu bir döneme girildiğini ifade eden Tarhan, dijital diktatörlük ve dijital kapitalizm tehdidi hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Tarhan; “2018’de Davos’da yapılan bir toplantıda, dijital bir sistemle dünyaya hükmetme döneminin başladığı ilan edildi. ‘Yeni Tanrımız yapay zekâ mı?’ tartışması yapıldı. Tanrı kavramından atfettikleri onun, her şeye gücü yeten, her şeyi kontrol eden, her şeyi yönetebilen anlamda tam güçlülük duygusu. Dijitalliği eline geçiren bunu yapıyor. Dünyayı bir şekilde dijital bir konfor sisteminde yönetecekler. Dijital diktatörlüğe doğru gidiyoruz, dijital bir kapitalizm var. Bunun arkasından dijital bir faşizm mi geliyor tarzında bir tartışma başladı. Dijital çağda insanın böyle bir dinamik içerinde Endüstri 4.0’ın yaşandığı, dijitalleşmenin hayatın bir parçası olduğu bir döneme girdik. Bu döneme eğer biz ayak uyduramazsak nesne haline geliriz. Bu dönemde dijital platformları kullananlar özne olacak, biz nesne olacağız ve pazar haline geleceğiz. İfadelerini kullandı.
“Çocuğa nasihatten çok davranış diliyle örnek olmak önemli”
Çocuğa ailede dijital okuryazarlık eğitimi verilmesi gerektiğini aktaran Tarhan, çocuğa davranış diliyle örnek olmanın gerektiğini vurguladı. Tarhan; “İnternet kullanma kültürünü oluşturmamız gerekiyor. Doğru şekilde kullanırsak bizim hayatımızı kolaylaştırır ama yanlış şekilde kullanırsak bu bize zarar verir. Nesillerin kaybolmasına sebep olur. Eğer aile zayıf bir aile değilse, bağları kuvvetli ise, ev güvenli bir alansa, sığınak halindeyse, çocuk eve gelirken seve seve geliyorsa, eş eve gelirken seve seve geliyorsa ev sıcak sevimli bir ortamsa, öyle bir ortamda çocukta dijital bağımlılıklar oluşmuyor. Çocuğa küçük yaşta dijital okuryazarlığı öğretmek gerekiyor. Dijital okuryazarlık, çocuğa dijitalliği doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde kullanabilmeyi öğretmektir. Çocuğu karşımıza alıp da iki saat dijitallik konferansı verilmez. Davranışlarla örnek olmadıktan sonra nasihatin hiçbir faydası olmaz. Nasihatten çok burada davranış dili önemli. Bunu yaptığın zaman çocuk onu ihtiyacı kadar kullanıyor, şimdi zaten 10 yaşına kadar bunu kullanmayı öğrettik öğrettik, 10 yaşından sonra öğretmek çok zorlaşıyor. Medya okuryazarlığı, dijital okuryazarlık dediğimiz durum ortaya çıkıyor. Yani evde sosyal medyayı, dijital mecraları ihtiyacımız kadar kullanıyorsak yani çocuk yan gözle bakıyor size, örnek alıyor ve uyguluyor. Burada önemli olan şey, anne babamın iyi örnek olabilmesi. Çocuk sadece anne babayı değil üç şeyi; anneyi, babayı, bir de anne babanın ilişkisini örnek alır. Evde sıcak, huzurlu bir ortam varsa çocuk bağımlılığa falan kaymaz, hiç korkmamak lazım.” ifadelerini kullandı.
“Teknolojiyi amacına yönelik kullanırsak esiri olmaktan kurtuluruz”
Teknolojinin doğru kullanıldığında insanı amacına götüren bir araca dönüştüğünü ifade eden Tarhan, yalnızca eğlence amaçlı kullanıldığında insanı hakikatten uzaklaştıracağının altını çizdi. Tarhan; “Dijital çağda teknoloji, müthiş bir şekilde hayatı kolaylaştırıyor; ama hayatı kolaylaştırırken aynı zamanda da esir alıyor bizi. Bir insan teknolojiyi amacına yönelik kullanırsa esiri olmaktan kurtulur. Teknolojiyi vahşi bir ata benzetebiliriz aslında. Vahşi atı terbiye ederseniz sizi hedefinize götürür, hayatınızı kolaylaştırır, sosyal hareketinizi arttırır ve birçok işinizi halleder. Fakat vahşi atı siz terbiye edemezseniz vahşi at sizi istediği tarafa götürür. Bu sefer harcanırsınız, yolda kalırsınız. Dışarda, ormanda kaybolursunuz. Teknoloji içimizdeki vahşi at gibidir. Sadece eğlence, keyif odaklı ve sadece rahatlama tekniği olarak kullanırsak o zaman vahşi at bizi istediği tarafa götürdüğü için biz hakikat yolundan saparız. Asıl özgürlük insanın canının istediği gibi yaşaması değil, asıl özgürlük arzu ve dürtülerinden özgür olabilmektir. Vahşi duygularından özgür olabilmektir. İçindeki o duygulara hayır diyebilmektir. Bu bir beceridir. Ailede dijital bağımlılığın olmaması için bize düşen vazife bu içimizdeki arzu ve dürtüleri yönetmek. Aileye düşen vazife de aileyi güvenli hale getirmek. Evi sıcak bir ortam haline getirmek gerekiyor. Güven ortamı oluşturulduysa evde, o evden kolay kolay bağımlı hasta çıkmaz. Hata yapar tekrar döner çocuk böyle durumlarda. Onun için biz anne babalara ne yapın edin çocuğa evi sevdirin diyoruz. Çocuk evi seviyorsa bağımlılığa yönelse de toparlıyor hemen.” dedi.
“Problem odaklı ilişki değil, pozitif odaklı iletişim kurulmalı”
Dijital bağımlılığın nedenleri ve evlilikte dijital bağımlılığın neden olduğu sorunlara ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Bir insan mutluysa kendisini tatmin edecek şeyi varsa bağımlı olmuyor. Dijital bağımlılığı olan kişilere bakıyoruz genelde mutsuz oluyor, hayatta bir hedefleri olmuyor veya evde huzurlu bir ortam olmuyor. Böyle durumlarda kendilerini ona kaptırıyorlar. Çiftlerden iki taraf birbirini düzeltmeye çalışınca problem daha da büyüyor. Böyle durumlarda karşınızdakinin ilgi odağını bulup ilgisini çekecek konularda iletişim kurmanız önemli. İlişkiyi güç savaşları haline dönüştürmemek gerekiyor. İlişki hükmetme, hakimiyet ve ego savaşları haline dönerse kişiler kendini televizyona ve bilgisayara kaptırır. Böyle durumlarda onu doğru bulmadığınızı hissettirin ve onun yanlış davranışını pekiştirecek şekilde davranmayalım. Devamlı problem konuşulduğu bir ilişki olduğu zaman huzur kaçıyor. Problem odaklı ilişki değil, pozitif odaklı ilişki kurun. Yanlışlar üzerine ilişki kurarsanız güç savaşlarına dönüşür. Mesela erkek eve geldi ev darmadağınık şöyle dese; ‘Bütün gün dışarıda yoruldum eve geldim dağınık dağınık ne biçim kadınsın’ dese bu sefer sen diliyle konuşmak oluyor. Karşı tarafta savunma duygusu oluşuyor. O da ‘Ben de bütün gün evdeyim canım çıktı üç tane çocuk biraz da sen ilgilen’ diyor. Halbuki sen diliyle değil de ben diliyle yaklaşsa eşine, karşı tarafta savunma duygusu yerine pişmanlık duygusu uyanır. O anda kabul etmese bile sonradan vicdan muhasebesi yapar kendini geliştirmeye çalışır.” şeklinde konuştu.
Okunma : 1270
ÜHA