Üsküdar Üniversitesi’nde ikincisi bu yıl gerçekleşen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nun ana konusunu “Pandemi ve Yalnızlık” oluşturuyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyada etkili olan pandeminin bir kriz olarak ele alınması gerektiğini belirterek postpandemik dönemde psikiyatrik hastalık pandemisinin beklendiğine dikkat çekti.
Toplum hayatı, zaman ve sosyal hayatın bir zincir gibi olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Zincirin en kuvvetli yeri zincirin en zayıf halkasıdır. Kriz olduğu zaman gerilim oluyor. Gerilim olduğu zaman zayıf halkadan kopar. İnsanın en zayıf halkası neresiyse oradan kopuyor. İnsanlarda şu anda aile hayatı ve ruh sağlığı zayıf halka” uyarısında bulundu.
Kriz yönetiminin doğal akışına bırakılması halinde sorunların kalıcı hale geleceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir insanın kolu kırıldığında müdahale edilmez ise sakat kalır. Tedavi edilirse en az hasarla geçer. Krizde çıkacak sorunlara karşı proaktif olmak gerekiyor. Bu yapılamazsa kriz hasar bırakarak toplumdan geçer” diye konuştu.
Üsküdar Üniversitesi tarafından bu yıl ikinci kez düzenlenen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu, “Pandemi” başlığı altında gerçekleştiriliyor ve pandemi sürecinin yalnızlığa etkileri her yönüyle ele alınıyor. İki gün sürecek sempozyumun davetli konuşmacıları, yurtiçi ve yurtdışından farklı alanlardan katkılar sunmak üzere bir araya gelen bilim insanı, akademisyen, gazeteci ve sanatçılardan oluşuyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aileler ve Yalnızlık” konusunu ele aldı
Tüm dünyayı etkileyen pandeminin en büyük etkisinin yalnızlık olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sempozyumun ilk oturumunda “Aileler ve Yalnızlık” başlıklı sunumunu yaptı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “En çok ailede yangın çıkıyor”
Bu sempozyumu pandemi konusuyla birleştirmenin uygun olduğunu düşündüklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pandeminin neden olduğu ve öncülleri olan sosyal izolasyonun insanlarda psikolojik izolasyon gibi algılanma etkisi ortaya çıktığını kaydederek “Psikolojik izolasyonu insanlar yanlış anladı. Bunun etkisiyle birey, kendine ve topluma karşı yabancılaşma yaşıyor. 2.Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nda bu konuyu analiz etmeyi amaçladık çünkü aile ile ilgili boyutu da var. Ailede en çok yangın çıkıyor. Özellikle Çin’de pandemi döneminden sonra boşanma dilekçeleri o kadar artmış ki basından edindiğimiz bilgilere göre mahkemeler dilekçeleri bir ay sonrasına erteliyormuş. Bununla ilgili bizde bir istatistiksel çalışma yapılamadığı için veri paylaşamıyoruz ama etkilenmemesi mümkün değil. Bizim aile yapımızda daha fazla koruyan dinamikler var” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Postpandemik dönemde psikiyatrik hastalık pandemisi bekleniyor”
Covid-19 sonrası tüm dünyada psikiyatrik sorunların artmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Postpandemik dönemde psikiyatrik hastalık pandemisi bekleniyor. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamaları var. Ayakta ve yatarak tedavi gören vakalar arttı. Klinik tecrübemizde 70 yaşına gelmiş, hayatında hiç antidepresan kullanmamış insanların karantina dönemindeki izolasyondan sonra kullandıklarını görüyoruz” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Şu anda en zayıf halka, aile hayatı ve ruh sağlığı”
Krizlerde iki kural olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Toplum hayatı, zaman ve sosyal hayat bir zincir gibidir. Zincirin en kuvvetli yeri zincirin en zayıf halkasıdır. Kriz olduğu zaman gerilim oluyor. Gerilim olduğu zaman zayıf halkadan kopar. İnsanın en zayıf halkası neresiyse oradan kopuyor. İnsanlarda şu anda aile hayatı ve ruh sağlığı zayıf halka. İnsanların ruh sağlığı ile ilgili istatistikler var. İkinci kural da kriz yönetimi doğal akışına bırakılırsa problemler bırakarak kalır. Bir insanın kolu kırıldığı zaman müdahale edilmez ise sakat kalır. Tedavi edilirse en az hasarla geçer. Aynı bu durum gibi krizde de muhakkak yönetmek gerekiyor. Krizde çıkacak sorunlara karşı proaktif olmak gerekiyor. Bu yapılamazsa kriz hasar bırakarak toplumdan geçer” uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gençler artık daha yalnız hissediyor”
Dünyada 1950 ile 2000 arasındaki istatistiklere bakıldığında kişi başı gelirin hızla yükseldiğini, 2010-2020 yılları arasında daha fazla olduğunu belirten Tarhan, istatistiklerin maddi refah seviyesinin arttığını ama mutluluk seviyesinin hep aynı olduğunu hatta azaldığını gösterdiğine dikkat çekti.
Ergenlik dönemindeki gençlere ilişkin yapılan araştırmalarda da gençlerdeki yalnızlığın süreç içinde arttığının gözlendiğini belirten Tarhan, “Ergenlik dönemindeki gençlerin birbirlerine ayırdığı zamanlar tespit edilmiş. 80’li yıllardan 2015’e kadar bir veri ortaya konmuş. 90’lı yıllarda gençler yüzde 50 oranında arkadaşa ihtiyaç duyarken; 2015’te bu ihtiyaç oranı yüzde 15-20’lere düşmüş. Bu da çok ciddi bir sorun. Bir diğer istatistik depresyonun toplumdaki yayılma oranını gösteriyor. ABD’de tanı konulmuş klinik vakaların 2013 – 2016 arasında yükselme eğiliminde olduğu da tespit edilmiş. Aslında küreselliği, dünyadaki değişimi en iyi temsil eden toplumdur. İnsanların 3’te 1’i, gençlerin yüzde 40’ı, ayrımcılığa maruz kalanlar, engellilik ve sağlık sorunları olan kişiler yalnız hissediyor. Yalnızlıktan utanılıyor, empati ihtiyaçları daha yüksek, gelir adaletsizliği yalnız hissettiriyor, sosyal güven duygularının düşük olduğu görülüyor. Online arkadaşlıklar daha çok oluyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bağımlılığın arkasında yalnızlık var”
Yalnızlığın beyin kimyasını bozduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Yalnızlık insanın beyin kimyasını da bozuyor. Bağımlılığın arka planında yalnızlık var. Bağımlı kişiler bağlanma ihtiyacı olan kişilerdir. Sığınacağı güvenli bir alanı, ailesi, arkadaşları yok. Zayıf aile var ve yalnız hissediyor. Yalnız hissedince de selfmedikasyon dediğimiz bir arama davranışı ortaya çıkıyor. Kişi madde kullanarak rahatlamaya çalışıyor ve madde bağımlısı haline geliyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yalnızlık duygusu insanı depresyona aday hale getiriyor”
Bu çağda aileyi zayıflatan üç önemli faktöre dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunları sekülarizm, sosyal anomi ve bireycilik olarak sıralayarak “Kişinin acıma, merhamet ve utanma duygusunu devam ettiren olgu, hesap verme duygusudur. Bir insanda hukuki suçlara karşı hukuki menfaat paylaşımını yasalar belirler. İnsan ilişkilerinde sosyal menfaat paylaşımını da sosyal normlar ifade eder. Kişinin bireysel menfaat paylaşımını da vicdanındaki normlar sorgular. Şu andaki dünyada vicdani normlara gerek yok, vicdan bulanık bir kavramdır gibi bir durum ortaya çıktı” dedi. Bireycilikte aile değil, birey kutsaldır ilkesinin savunulduğunu belirten Tarhan, “Bireyciliği bencilliğe dönüştürüyor. Bu da insanı yalnızlaştırma etkisi yapıyor. İnsan ilişkisel bir varlık, yalnız olmadığını hissederse kendini, geleceğini güvende hissediyor. Yalnızlık duygusu insanı depresyona aday hale getiriyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Pandemide dijital zorunluluk ortaya çıktı”
Covid-19’da dijital zorunluluk ortaya çıktığına değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Pandeminin ortaya çıkardığı zorunlu dijitalleşme bu riski daha da artırdı. Artık dijitalleşme hayatımızın bir parçası oldu. Biz sadece bunu 90 sonrası kuşağın sorunu olarak görürken şu anda her yaştan insan için dijitalleşme konusu önemli. Pandemi sonrası psikososyal yabancılaşma, zorunlu dijitalleşme var. Dijital, hayatı kolaylaştırırken riski de artırmaya başladı. Dijital diktatörlüğe doğru gidiyoruz diyenler haklı gibi görünüyor. Sonuç olarak yalnız kişi kendine neden yalnız olduğunu sormalı. Bunun yanı sıra insan kendisine empatik beklentimi azaltmalı mıyım, bencil insanlardan uzak durmalı mıyım, sosyal kulüp ve etkinliklere kendimi zorlamalı mıyım, olumlu iletişimi tercih etmeli miyim, hedef arkadaşım olsun mu, insanlar ve yakın çevrem aksini görmedikçe dost kabul etmeli miyim gibi sorular da sormalı” diye konuştu.
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı: “Pandemiyle beraber yalnızlığımız da artıyor”
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı ve aynı zamanda Sempozyum Koordinatörü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, açılış konuşmasında pandemi öncesinde de yalnızlığın yüksek boyutuyla göze çarptığını belirterek “Fakat pandemi döneminin koşulları yalnızlık konusunda yeni durumlar ve bununla birlikte yeni sorunlar ortaya çıkardı. Uzmanlara göre salgın krizinin bu kadar korkutucu olmasının nedenlerinden biri de karantina altında olma düşüncesi dışında, insanların birbirinden kopmuş halde evlerinin duvarları arasında sıkışıp kalmalarıdır. Bu bağlamda evde yalnız kalmanın bunaltıcılığı da ya da yalnız ölme korkusu insanoğluna derin ve örseleyici etkiler bırakarak yoğun bir pandemik yalnızlık psikolojisi ürettiği de dile getirilmektedir. Kuşkusuz sosyal mesafe hayati önem taşıyor. Ancak yalnızlığımız da giderek artıyor. Özellikle sosyal izolasyondan dolayı sosyal bağlarımızın zayıflaması yalnızlaşmayı derinleştirdi” dedi. Koronavirüs nedeniyle sosyal yaşamın giderek kısıtlanması sürecinde yalnızlığın en önemli sorunlardan biri olarak öne çıktığını kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, farklı ülkelerde insanların bu dönemde artan yalnızlıklarına çeşitli çözümler geliştirdiklerini söyledi. Sert karantina önlemleri nedeniyle sosyal yaşamın giderek kısıtlanması özellikle yaşlıları daha fazla etkileyerek yalnızlıklarını artırdığını belirten Süleymanlı, “Türk ailesinin daha dayanışmacı bir yapıya sahip olması diğer ülkelerdeki yaşlılara nazaran bizim büyüklerimizin kendilerini daha az yalnızlık hissetmelerini sağlıyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Korona Yalnızlığı”nı anlattı
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Korona Yalnızlığı” başlıklı sunumunda Türkiye’de pandemi sürecinin yaşlı bireylerin yalnızlık ve yaşam doyumu üzerine etkisini belirlemek amacıyla Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü tarafından gerçekleştirilen “Pandemi Döneminde Yaşlılık ve Yalnızlık” başlıklı araştırma sonuçlarına ilişkin bilgiler paylaştı.
Doç. Dr. Gül Eryılmaz, ilişkide yalnızlık olgusuna dikkat çekti
Sempozyumun ilk oturumunda Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Gül Eryılmaz, “İlişkide Yalnızlık” başlıklı sunumunda ilişkinin psikolojik ve biyolojik düzenleyici etkileri olduğunu belirterek “Evlilik ya da ilişkinin olması yalnızlığı azalttığını gösterse de son zamanlarda ilişki içerisinde yalnızlık olabileceğine dair çalışmalar giderek artmaktadır. Araştırma sonuçları 6 olguda bir ilişkide yalnızlık olgusunun yaşandığını ve ilişkideki yalnızlık duygusunun genelde çiftlerden birinin karşısındakiyle kurduğu duygusal bağı etkilediği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Kadınlar buna daha yatkındır” dedi.
Doç. Dr. Emel Sarı Gökten: “Ergenin bireysel olma çabası desteklenmeli”
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk ergen psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Emel Sarı Gökten ise “Ergen Yalnızlığı ve K-Pop” başlıklı sunumunda ergenlik dönemindeki yalnızlığın etkilerini ve sonuçlarını anlatarak ebeveynlere önemli tavsiyelerde bulundu. Özellikle sosyal kaygısı yüksek, iletişim becerileri zayıf, ona iyi hissettiren sağlıklı arkadaş ilişkileri kuramayan gençlerin böyle akımlardan daha fazla etkilenip zarar görme risklerinin yüksek olduğunu kaydeden Gökten, çocuk ve gençlere sevgi, güven ve kabulün olduğu bir aile ortamı oluşturulmasının altını çizdi. Gökten, “Çatışmak yerine onun gelişimine saygı gösterilmeli, bireysel olma çabalarını desteklemeli ve pozitif ilişki kurulmalı. Bilginin, çalışıp emek vermenin, diğerlerinin haklarının, doğaya ve tüm canlılara saygı göstermek gibi değerler aşınlanmalıdır” diye konuştu.
Çiğdem Demirsoy, sağlıklı ailenin özelliklerine dikkat çekti
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Pandeminin Ailede Yalnızlığa Etkisi” başlıklı konuşmasında birbiriyle temas içinde olmak ve yakınlık duygusunun insanın en önemli ihtiyacı olduğunu belirterek temas eksikliği yaşandığında bunun yalnızlık duygusuna yol açtığını söyledi. Pandemi döneminde aile içi şiddet vakalarının artış gösterdiğine ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün verileri bulunduğunu belirten Demirsoy, “2019 Mart ayında 1804 aile içi şiddet bildirimi varken, 2020 Mart’ında olay sayısı 2493’e yükselmiş. Ailenin sağlıklı olması burada koruyucu faktör. Peki, sağlıklı ailede olması gereken özellikler nedir? Ailede problem çözme becerilerinin olması, iletişimin sağlıklı olması, açık iletişim olması, maddi-manevi tüm sorunların konuşulabiliyor olması, rollerin ve sınırların sağlıklı bir şekilde işliyor olması öncelik kazanıyor. Olumlu ve olumsuz duyguların tepkilerini verebilme ve bunların konuşulabilmesi, duyguların ifade edilmesi ve bu duyguların karşılıklı olarak işitilip anlaşılabilmesi, bir birine gereken ilgiyi gösterebilme ve hepsinden de önemlisi davranış kontrolü, duyguların getirdiği yükün olduğu gibi yansıtılmaması gerekiyor” dedi.
Aslı Bhais, bağımlılık ile yalnızlık arasındaki ilişkiye dikkat çekti
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Psikolog Aslı B. Bhais, “Bağımlılık-Yalnızlık İlişkisi” başlıklı sunumunda bağımlı kişinin kendini izole etmesinin sık görülen bir davranış olduğunu belirterek “Ülkemizde yapılan alkol ve madde bağımlılarının yalnızlıkla ilgili durumlarının incelendiği bir çalışmada %71’nin yalnızlık duygusu yaşadığı görülmüştür. Lise öğrencilerinin madde kullanımlarıyla ilgili faktörlerin incelendiği bir çalışmada yalnızlık duygusu, madde kullanımıyla ilgili önemli bir faktör olarak saptanmıştır. İnsan sosyal bir varlıktır. Her insanın ilişkilere ve bağ kurmaya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı karşılamak adına çabalarız. Bağ kuracak birini bulamazsak bağ kurabileceğimiz başka şeylere yöneliriz. Bu yüzden bağımlılık yerine sağlıklı bağ kurmak üzerine odaklanmak gerekir. Bir bağımlının o nesneyle bağ kurmasının nedeni, başka bir şeyle bağ kuramamasıdır” dedi.
Pandemi ve yalnızlık her yönüyle ele alındı
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Yalnızlığın Politik Psikolojisi” sunumu ile katıldı.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’un, “Yalnızlığın Politik Ekonomisi ve Türk Evi: Salgından Nereye?” başlıklı sunuşu ile katıldığı sempozyumda; Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jyldyz Urmanbetova, “Sosyal Dışlanma ve Yaratıcılık Bağlamında Yalnızlık” başlıklı sunumu ile katıldı. Fotoğrafçı, yönetmen ve senaryo yazarı Murathan Özbek, “Pandemi, Sanat ve Yalnızlık” başlıklı konuşmasında yalnızlık-pandemi ilişkisini sanat penceresini açarak farklı bir boyutuyla ele aldı. Sempozyumda gazeteci Özay Şendir de “Pandemi Yalnızlığı ve Medya” başlıklı konuşmasıyla sempozyuma katıldı.
Dr. Floris Van Vugt, iletişim ve paylaşmanın önemini anlattı
Kanada Montréal Üniversitesi’nden akademisyen Dr. Floris Van Vugt, “Senkronize Hareket Ederek Video Konferansında Kişilerarası Yakınlığı Teşvik Etme” başlıklı sunuşunda, yabancılaşmanın ve ayrışmanın arttığı günümüz dünyasında iletişim kurmanın, dinlemenin, anlamanın önemini ve bunun çevrimiçi bağlantılarda nasıl sağlanabileceğini kaydetti.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, pandeminin ileri yaş üzerindeki etkilerine değinecek
Sempozyumun ikinci gününde Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Pandemide İleri Yaş Riskleri: Yalnızlık tercih mi? İstenmeyen sonuç mu?” başlıklı sunumunu gerçekleştirecek.
Prof. Dr. Erol Göka: “Yalnızlık ve Özlem”
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Psikiyatrist Prof. Dr. Erol Göka da “Yalnızlık ve Özlem” başlıklı konuşmasında yalnızlık ve özlem ilişkisini pandemi sürecini de ele alarak tartışacak. Sempozyuma Almanya’dan katılan Yazar Dr. Orhan Aras da “Avrupa’nın Pandemi ve Yalnızlıkla İmtihanı” başlıklı konuşmasında toplumsal ve kültürel farklara vurgu yapacak. Üsküdar Üniversitesi’nden Dr. Mert Akcanbaş, “Küresel Güvensizlik ve Yalnızlık”; Psikolog İdil Arasan Doğan, “Yaşlılıkta Yalnızlık ve Sosyal Destek” başlıklı sunumlarıyla sempozyumda sunum gerçekleştirecek.
Prof. Dr. Gönül Bünyatzade: “Yalnızlık ve Yaratıcılık
Azerbaycan Milli İlimler Akademisinden Prof. Dr. Gönül Bünyatzade “Yalnızlık ve Yaratıcılık” başlıklı sunumuyla katılacak. Dr. Baver Demircan, “Yalnızlık: Pandemi Bir Olanak Olabilir Mi?”; Rusya Devlet Başkanlığı Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Akademisi’nden Doç. Dr. Kristina İvanenko, “Yeni Yalnızlık: Pandemi Sosyal İlişkileri Nasıl Değiştirdi?” Düzce Üniversitesi’nden Dr. Cihan Ertan ve Araştırma Görevlisi Özge Sarıalioğlu, “Sahne Kapandığında: COVİD-19 Pandemisi ve Sahne Sanatları Aktörlerinin Yalnızlık Deneyimleri” başlıklı sunumlarını yapacak.
Dr. Olga Rubçova, “Kaygı Salgını ve Depresyon” konusunu ele alacak
St. Petersburg Bekterev Tıp Merkezinden psikolog Dr. Olga Rubçova “Pandemi Döneminde Dünya: Kaygı Salgını ve Depresyon” başlıklı sunumunda karantina sürecinde insanlarda artan aşırı stres durumuna işaret edecek.
Okunma : 1911
ÜHA