Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan katıldığı “Varoluştan Anlam Arayışına Psikoloji Sohbetleri” programında ilk insan Hz. Adem’in cennetten çıkarılışı, şeytan ve insanın hataları hakkında konuştu. Dünya hayatının bir simülasyon, asıl hayatın ise cennet ve cehennem olduğuna dikkat çeken Tarhan, Kuantum fizikçilerinin bu konuyu tartışmaya başladığını ifade etti. Tarhan; “Dünyada bir simülasyondayız. Hz. Âdem hakiki hayattan, simülatif bir hayata geçiyor. Bu evren bir simülasyon. Kuantumcular evrenin bir simülasyon olma ihtimalini tartışıyorlar. Bizim madde dediğimiz şeyin aslında birer yazılım, salınım ve titreşim olduğunu yazıyorlar.” dedi.
“Hakikati arayıp bulmaya çalışan insan, gelişmiş insandır”
Yaşanan olayların görünen sebeplerinin dışında görünmeyen bazı nedenleri olabileceğini ifade eden Tarhan, hakikatin peşinde olanların, asıl nedenleri okuyabileceğini aktardı. Tarhan; “Meydana gelen olayların arkasında görünmeyen sebepler var, bir olayın tek sebebi yoktur. İnsanoğlu diğer canlılardan farklı olarak görünen ile sınırlı kalmaz, görünmeyeni de görebilme özelliği vardır. Olayları psikolojik boyutta analiz ederken yani psikoterapide görünmeyen sebeplere görünen sebeplerden daha çok önem veriyoruz. Bir insanın anlattıkları değil de anlatmadıklarına daha çok odaklanıyoruz. Birisinin dışa vuran davranışına duygularına değil, dışa vurmayan davranış ve duygularını okumaya çalışıyoruz ta ki doğru kararlar verelim, ta ki biz yanlış yönlenmeyelim ve bu şekilde yanlış hükümlere varmayalım diye. Allah’ın insana verdiği ve onu diğer canlılardan ayıran bir yetenek; varsayım yeteneği var. Bunlar psikolojide ‘zihin kuramı’ diye geçiyor. Mesela ileri otistik çocuklar zihin kuramı yapamazlar, varsayım ve teori üretemezler, olayların arka planını düşünemezler, neden niçin diye bakamazlar. İnsan soyut düşünen bir varlık. Sadece somut düşünen ve bedensel tatmin peşinde koşan insan gelişmemiş kişidir. Soyut düşünen, zihinsel tatmin, zihinsel arayış, zihinsel yorum veyahut da aşkın değerler, aşkın yorumlar yapan insan, gelişmiş insandır. Bu şekilde hakikati arayıp bulmaya çalışan insan, gelişmiş insandır. Bu nedenle bu asırda gelişmişlik seviyesi çok yükselmiş insanlar olarak görünen, birinci sıradan sebepleri değil; ikinci hatta üçüncü görünmeyen sebepleri de analiz etmemiz gerekiyor.” dedi.
“Hz. Adem’in cennetten çıkarılmasını sadece bir elmaya indirmek doğru değil”
Hz. Adem’in cennetten çıkarılmasının ardındaki asıl hikmeti görmeye dikkat çeken Tarhan, dünyadaki entropi yasasının altını çizdi. Tarhan; “Öyle yani emek vermeden, yorulmadan yaşamak gibi bir hayat yok, öyle bir gerçeklik yok. Armut piş, ağzıma düş yok. Hayat pişiriyor insanı ister istemez. Hazreti Adem’in (a.s.) cennetten ihracından ne hikmetler çıkarılabilir, bunu konuşalım. Neden yapılmış böyle bir şey, insanoğullarının bir kısmı cehenneme gidiyor bunun hikmeti nedir? Aslında biraz önce dediğim gibi görünmeyen sebebi arayıp bulmak, anlamı bulmak gerekiyor. Hz. Adem’in cennetten çıkarılmasını sadece bir elmaya indirmek doğru değil. İnsan beş duyu, beş duyuyla olayları analiz etmek insanı sığ bırakıyor. Sadece beş duyuyla analiz etmek çok maddeci bir bakış halbuki beş duyunun arkasında görünmeyen sebepleri de bağlayarak analiz etmek gerekiyor. İşte bunun adı hikmettir. Meleklerin aksine Allah insana farklı cihazlar vermiş. Yani akıl vermiş, nefis vermiş hatta Allah’a karşı çıkma potansiyeli bile vermiş. Hz. Âdem bu potansiyelle cennetteyken körelmiş vaziyette kalıyor. Zahmet yok, mesela doğum sancısı yok, üzüntü yok, her şey olumlu orada. Dünyada ise entropi yani zıtlar var. Aydınlık varsa karanlık, sıcak varsa soğuk, iyilik varsa kötülük var. Çünkü dünya zıtların dinamik dengesine göre yaratılmış.” şeklinde konuştu.
“Hz. Âdem hakiki gerçek hayat olan cennetten, simülatif bir hayata geçiyor”
Hz. Adem’in gerçek hayat olan cennetten, simülatif dünyaya geldiğini aktaran Tarhan, kuantum fizikçilerinin bu iddiayı destekleyen çalışmalarına değindi. Tarhan; “Dünyada aslında bir simülasyondayız. Hz. Âdem hakiki gerçek hayattan simülatif bir hayata geçiyor. Bu evren dediğimiz şey bir simülasyon. Gerçekten kuantumcular evrenin bir simülasyon olma ihtimalini tartışıyorlar. Bizim madde dediğimiz şeyin aslında birer yazılım, salınım ve titreşim olduğunu yazıyorlar. İşte bu hikmetlerle bu dünyaya gönderilmiş Hz. Âdem. Hz. Adem’e günah işleme potansiyeli verilmiş ve işlemiş günahını sonra pişman olmuş ama cennetten çıkarılarak bedelini ödemiş. Oradaki elma sadece bir sembol. Elmadan kastedilen bütün hazlar; yemek içmek, üremek dahil bütün hazları temsil ediyor elma. Allah şeytanı da yok edebilirdi ama kıyamete kadar mühlet verdi ona. İnsan kısa bir ömürde günah işliyor, inkâr ediyor ama ebedi cehennemde kalıyor. Ben tanımıyorum diyen insan kenara çekilmiyor, gidiyor başkasının hakkına tecavüz ediyor, bir orkestra çalıyor gidiyor orkestrayı bozuyor mesela… Kâinat bir orkestra onu bozuyor. Kâinatın yaratıcısının da bütün o haklarını yediği kişilerin haklarını ondan alması lazım. Bu adalettir. Allah bu dünyada mühlet veriyor ama ihmal etmiyor. Mühlet vermiş ölüme kadar, ama ihmal yok. Hepsi yazılıyor bir kenara.” dedi.
“Kötülüklerin vücudumuzda yol bulmaması için onu istiğfarla yıkamak gerekiyor”
İnsanın hata yapabilen bir varlık olduğunu ifade eden Tarhan, bu hata ve yanlışların çoğalmaması için tövbe ve istiğfarla temizlemek gerektiğine dikkat çekti. Tarhan; “İnsanız, kusursuz olmak mümkün değil. Hz. Âdem bile yapmış işte kusuru. Yani onun için bütün iş farkına varıp, kendimizi aynaya koyup o aynada öz bilinç geliştirmek. Kendimizi fark etmek, hatalarımızı görmek ve nefis muhasebesi yapabilmek. Bunu yaptığı zaman insan iyilerden olma yolunda gayret içerisinde oluyor. Onun için bu adalettir. Günahlar virüslere, bakterilere benziyor. Vücuda girdiği zaman farkına varıp elini yıkarsan ilerlemiyor. Damarlara karışmıyor ama ihmal edersen bir şey olmaz dersen damara giriyor. Ondan sonra lenf bezlerine gidiyor ve vücuda yayılıyor. Yani burada farkına varmak öz bilinç, hemen tedbir almayı sağlıyor. Mikrop eline bulaştığında, farkına varıp elini hemen yıkamak tövbe yani istiğfar etmek demek. Bu tarzda davrandığın zaman hata ve kötülükler, yol bulamıyor kendine. Kötülüklerin vücudumuzda yol bulmaması için onu muhakkak tövbeyle ve istiğfarla yıkamak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Kötülerin yaratılmasının hikmeti var, iyi ve kötü dengesi var bu dünyada”
Allah’ın kötüleri yaratmasının hikmetine değinen Tarhan, dünyadaki iyi ve kötü dengesine dikkat çekti. Tarhan; “Cenabı Hak şeytanın şerrini yaratmış hikmeti nedir? Mesela sen bir bıçak yapıyorsun o bıçağın yapılmasının amacı nedir? Ekmek kesmek, et kesmek ama bazı neticeleri de var adam keser, birisini öldürür… Yani bu zamanda bıçağın imal edilmesi yanlıştır diyebilir misin? Bunun gibi şeytan da yaratılmış ama ondan önce şeytanın yaratılmasının doğru yerde kullanılırsa, şeytan insandaki yeteneklerin keşfine sebep olur. Uyarsan da seni yanlışa götürüyor fakat şeytan aslında bizi kamçılıyor. Şeytan olmasa biz gaflette oluruz. Hem ateşin yaratılışında çok faydalar var. Fakat bazen insanın yanlış adım atmasıyla kötüye kullanması sonucu ateşten zarar görse ateşin yaratılışı şerdir diyemez. Bu durum ‘şer sorunsalı’ diye geçiyor. Birçok kimse kötülüğün yaratılışı nedeniyle Allah’a inanmıyor. Allah kötülüğü önlemek istese önleyebilirdi, önlemediğine göre ya acizdir haşa yahut önlemediğine göre Allah iyi bir varlık değildir diyerek agnostik oldum diyorlar. Halbuki Allah’ın kötüleri yaratmasının hikmeti var, iyi ve kötü dengesi var bu dünyada. İçimizde de iyicil parça ve kötücül parça var. Aydınlık ve karanlık var, sıcak ve soğuk var. Evimizi, bahçemizi ekip biçmezsek yabani otlar kaplıyor. Onun için dünya böyle bir düzenle yaratılmış. Bu dünyadaysak bu düzene saygı duymamız lazım.” dedi.
Okunma : 1040
ÜHA