Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ankara Kültür ve Eğitim Vakfı’nın düzenlediği seminerin konuğu oldu. Programda “Benlik ve Enaniyet” konusunu irdeleyen Tarhan, “İnsanın ben bilgeliğini oluşturması için ‘ene’ sine sadece bir otomobil tamircisi gibi değil de araba üreticisi ve tasarımcısı gibi bakması gerek. İnsanın ‘ben’ indeki bu özellik anahtar algısıdır.” dedi.
“Mutlak tılsıma ulaşmak için ene farkındalığına sahip olmak gerekli
Ben diyoruz ama enenin mahiyetini bilmiyoruz diyen Tarhan; “Ene, gizli hazineleri olan esma-i ilahiyenin anahtarıdır, kâinatın tılsımı muğlakının anahtarıdır, kâinatın böyle muğlak olan, bilinmeyen tılsımının, sihrin anahtarıdır. Ene aynı zamanda muamma-yı müşkülkuşa tılsımı hayret feza ve çok zor olan bir muammadır. Ene, Hz. Âdem’den şimdiye kadar dal budak salan bir Şecereyi Tubadır. Yani cennetteki tuba ağacı ya da cehennemdeki zakkum ağacı. Hz. Âdem’den bu zamana kadar gelen böyle bir özelliği var. Âlemin miftahı, insanın elinde ve nefsine takılmış. O miftah enedir. Yani enemizin farkına varırsak biz muğlak tılsımı açacağız. Gizli hazineyi açacağız ve ene bir vahid-i kıyasi olup evsaf-ı rububiyet şuunat-ı ulûhiyet bilinsin.” şeklinde konuştu.
“Enaniyetin en büyük özelliği enenin soru sormasıdır”
Enaniyette bir anahtar özelliği var diyen Tarhan; “Allah eneyi verirken ilk Hz. Âdem’i yaratıyor. Hz. Âdem’i yarattıktan sonra şeytan, “O topraktan yapıldı, biz ateşten yapıldık. Yani biz ondan üstünüz.” diyor. Allah’a itiraz ediyor. Allah, itiraz etme kabiliyeti vermiş. Şeytan ruhani, bilinçli bir varlık ve itiraz ediyor bunun üzerine melekler de “Biz sana yetmez miyiz, neden Hz. Âdem’i yarattın?” diyorlar. Allah, “Siz bilmezsiniz ben bilirim, onlara Esma’ül Hüsna öğrettim” diyor. Burada Allah’ın öğrettiği en önemli şey Esma’ül Hüsna’nın tılsımını açacak olan enedir. Ene öyle bir şey ki tılsımı açıyor ama mesela insanda diğer meleklerde ve ruhanilerde olmayan bir şey var. Allah onunla kendine itiraz edebilecek, karşı çıkabilecek ve bununla ilgili eylem yapabilecek birisini yani insanı yaratmış. Şeytan da karşı çıkıyor bu duruma ama yaptırım gücü yok. İnsanın özgür iradesi var. Mesela biz çocuğumuz bir soru sorsa “Dur, sen sus, sen anlamazsın” , “Su büyüğün, sus küçüğün” diyoruz. Hâlbuki melekler Allah’a soru soruyorlar. Şeytan Allah’a itiraz ediyor. Yani Allah soru sorulmasını istiyor. Yani enaniyetin en büyük özelliği enenin soru sormasıdır. Allah şeytana bile sorgulama kapasitesi vermiş. İnsana bir de ayrıca sorgulamanın dışında böyle enaniyet bir ene vermiş. Yani enaniyette bir anahtar özelliği var.” dedi.
“İnsan için hayatta ben bilincinden başka maksatlar var”
Enenin anahtar özelliğinden bahseden Tarhan; “Einstein bir gün yolda giderken böyle vur patlasın çal oynasın modunda eğlenen insanlar görüyor. Einstein, bu grubu görünce “Hayattaki maksat yemek, içmek, eğlenmekse bunlara bir omurilik yeterli. Niye koca bir beyin var ki?” diyor. Yani hayattaki maksat yemek, içmek, eğlenmek, üremek değil. İnsan için hayatta ben bilincinden başka maksatlar var. Ben bilinci onun için önemli. Hayvanlara baktığımız zaman onların fonksiyonu yemek, içmek, üremek ve bitiyor. Hayal dünyası yok. Onlarda ben bilinci yok ama insanda ben bilinci var. Elmaya çekirdeğin içindeki elmayı görebilecek gözle bakabilmek soyut düşüncedir ve bu insanda vardır. Hayvan böyle bir şeyi düşünmüyor. Bu, beni bilgeleştirmek demek aslında. Mesela otomobil tamircisine otomobil tamircisi gibi bakıyoruz ama otomobilin üreticisi ve tasarımcısı gibi bakacağız. Kâinat neden var sorusu da enenin sorduğu bir soru. Bir insan “Allah neden bunu yaratmış, kâinat neden böyle yaratılmış?” bu soruyu sorabilirse işte o zaman bir arabaya bakarken tamirci gibi değil de üretici gibi, tasarımcı gibi bakabiliyor. Bu insanın kendine, ruh yapısına ben bilinciyle bakması demek aslında. Kâinat kitabını bu gözle okumak gerekir. Bunu yapabildiği zaman ene tılsımın hazinesini açan bir anahtara dönüşüyor. Onun için manayı harfi, manayı ismi hakikati burada bizim önümüze çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
“Öleceğini bilen tek canlı insandır”
Geçmişi ve geleceğimizi farkına varan tek varlık insandır diyen Tarhan; “İnsan keşke diyen, acaba diyen tek varlıktır. Diğer canlıları düşünün, geçmişteki yaptığı hatalarında hiç keşke demez. Hayvanlarda gelecekle ilgili acaba ne olacak, benim çoluğuma çocuğuma ne olacak vs. gibi bir tasavvur yoktur. İnsanda zamanı algılama, zaman tasavvuru var ve diğer bir üzerinde durulan genler ölümün farkındalık genidir. Yani öleceğini bilen tek canlı insandır. Mesela diğer canlıları düşünün mezbahalardaki, kesimhanelerde görüyorsun sırada bekliyor. Sıra kendine gelecek o otlamaya devam ediyor ama insan öyle değil. Yani darağacı var, yüz gün sonra asılacaksın orada. Sen burada oturup da her gün bir adım daha yaklaşıyorsun. Oturup keyifle yemek yiyebilir mi bir insan. “Asıl idamdan sonra ne olacağım?” bu soruyu sormaya başlar. İşte insan ölümün farkında ama ölüm ve hayatı kendi kontrolüne almış. İnsan ölüm ve hayat konusunda müdahale yetkisi hakkı yok, yapamıyor. Ölümü almış bu şekilde kendisine hatırlatıcı olarak kullanıyor. Kâinatı yaratan imtihan olarak ölümü hayatı sebepsiz yaratmış. Ölümü de bir şekilde varoluş sebebini unutturmamak için geçiciliğini, faniliğini hatırlaması için ölümün tarihini belirsiz bırakmış ama ölümün farkında olduğu için insan bütün hayattaki zevkleri birdenbire gidebiliyor.” Şeklinde konuştu.
Okunma : 2592
ÜHA