Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, AKİT TV’de yayınlanan Söz Meydanı programının canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Madde Kullanımı ve Bağımlılık” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bağımlılık tanısında en önemli etkenin kontrol kaybı olduğuna vurgu yapan Tarhan; “Sadece uyuşturucu bağımlılığı değil, davranışsal bağımlılıklar da var. Kumar bağımlılığı, dijital bağımlılık bu şekilde oluşuyor. Bu kişiler hiçbir madde almadığı halde beyinde ödül yetmezliği sendromu oluyor.” dedi. Tarhan ayrıca dünyayı bir bağımlılık pandemisinin beklediğine de dikkat çekti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Madde Kullanımı ve Bağımlılık” konusuna ilişkin canlı yayında önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Kötülükler virüs gibidir ve hızla yayılır”
Kötülüğün bir virüs gibi yayıldığını söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunun engellenmesi için toplumsal ve bireysel bağışıklığın güçlü olması gerektiğini belirtti. Tarhan; “Bağımlılıkla ilgili konular konuşulmadıkça daha çok büyüme gösterecektir. Kötülükler virüs gibidir ve hızla yayılır. Onları engelleyecek olansa toplumda sosyal bağışıklık sisteminin, bireyde de bireysel bağışıklık sisteminin güçlü olmasıdır. Nasıl bir bulaşıcı hastalık olduğunda hastalanmamak için aşı yaptırılıyorsa burada da her şey yolunda giderken kişi hasta olmadan önce ona bağımlılıkla ilgili konuda aşı yaptırmak önemli... Tıpta buna birincil koruma deniyor. Aşı birincil korumadır. Fiziksel bağışıklık sistemimizde aşı olduğu gibi psikolojik bağışıklık sistemimizde de bir aşı vardır. Bu aşının iyi anlaşılması gerekiyor. Birey açısından ele aldığımız zaman zaten toplum bireylerden oluşur. Bireylerin çoğunluğunun onayladığı bir durum o toplumda sosyal kabul görür. Toplumda kolaylıkla yaygınlaşır, sıradanlaşır.” ifadelerini kullandı.
“Kapitalist ahlak, hazzı ego ideal olarak öğretiyor”
İnsanların çıkarcı olmasının kötülüğün yaygınlaşmasında etkin bir neden olduğunu söyleyen Tarhan; “Şu anda bağımlılık sıradanlaştı. Günlük hayatımıza girdi. Bu vahşi kapitalizmdir, kapitalist ahlakının küreselleşmesidir. Kapitalist ahlak, ‘Güçlü olanın dediği olur’ diyor. Elde imkân varsa benmerkezci ol, bencilce kullan deniyor. Kapitalist ahlak, hazzı ego ideal olarak öğretiyor. Bu kapitalist ahlakın dört maddesi var, birinci maddesi hedonizm, haz peşinde koşmaktır. Buna medikal terminolojide hedonistik deniyor. Kişi, ‘Hoşuma giden iyidir, hoşuma gitmeyen kötüdür’ diyor. İkincisi benmerkezcilik ortaya çıkıyor. Burada da kişi ‘Çıkarıma olan iyidir, çıkarıma olmayan iyi değildir’ diyor. İyi, kötü kavramı değişiyor. Üçüncüsünde ise yalnızlık ortaya çıkıyor, insanlar yalnızlaşıyorlar. Bu iki özelliğe sahip olan insan sosyalleşemiyor. Kötülüğün yaygınlaşmasının sebeplerinden bazıları insanların çıkarcı olması, bencilleşmesi, haz peşinde koşmasıdır. Tıpta buna dopamin mutluluğu deniyor. Hazla mutlu olmak… Dopamin beyindeki hazzı artıran kimyasaldır. Bencil kişiler, çıkarıcı kişiler madde kullandığı zaman beyne dopamin yükleniyor ve müthiş bir haz hissediyor. Fakat bir müddet sonra dopamin eskisi gibi salgılanmıyor. Beyin tekrar dopamin isteyince, dopaminin etki gücü artıyor. Eşik seviyesi yükseliyor. Daha çok dopamin istiyor. Bu maddeler, kokainler, eroinler hepsi beyinde benzer mekanizmayı, ödül mekanizmasını harekete geçiriyor.” şeklinde konuştu.
Soyut hazcılık, anlam hazcılığıdır…
Soyut hazcılığın anlam hazcılığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Kapital sistem hazcılığı somut hazcılığa indirdi. Bir de hazcılığın soyut hazcılığı var. Aristoteles bunu 2 bin 300 yıl önce söylemiş. Soyut hazcılık, anlam hazcılığıdır. Yüksek bir anlamın parçası olmak, bir anlam peşinde koşmak… İnsanlara, topluma iyi ve güzel şeyleri üreterek, hayatın sonuna geldiği zaman ‘iyi, doğru ve güzel şeyler yaptım’ diyerek onurla yaşayan, dolaşan olmak… Bu beyinde serotonin üretiyor. Bunlar nörobilimin keşfettiği yeni bilgilerdir. Serotonin mutluluğu var şu anda. Bu serotonin mutluluğu da anlam mutluluğu olduğu için orta uzun vadeli düşünen kişilerde oluyor. Sadece bugünü düşünen kişilerde beyin dopamin salgılıyor ama orta uzun vadeli düşünen kişilerde anlam mutluluğu olduğu için Aristoteles buna “Hedomanik Mutluluk” demiş. ‘Moralimi bozan bir durum oldu ya da şu sınavı kaybettim burada hata yaptım ama benim bir hedefim var. Ona doğru giderken hata olur. İlerde tekrar o hazzımı elde edeceğim.’ der. Doyum erteleme becerisi ve dayanıklılık becerisi gelişir.” dedi.
“Sadece uyuşturucu bağımlılığı değil, davranışsal bağımlılıklar da var”
Bağımlılık tanısında en önemli etkenin kontrol kaybı olduğuna vurgu yapan Tarhan; “Sadece uyuşturucu bağımlılığı değil, davranışsal bağımlılıklar da var. Kumar bağımlılığı, dijital bağımlılık bu şekilde oluşuyor. Bu kişiler hiçbir madde almadığı halde beyinde ödül yetmezliği sendromu oluyor. Bağımlılığın patolojideki karşılığı ödül yetmezliği sendromudur. Beyin ödüle doymuyor. Bağımlılığın tanısında en önemli etken yoksunluk krizi ya da tolerans geliştirme değil, en büyük etken kişinin kontrol kaybı yaşaması. Kişi planladığından daha fazla madde kullanıyorsa, alkol alıyorsa, günlük yaşam aktivitelerini bozuyorsa, rutinlerini yapamıyorsa, bunu yönetemiyorsa risk grubundadır. Bu kişi bağımlı sayılır. Bağımlılık tanısı için eskiden kriz geçirilmesini bekliyorduk. Fiziksel yoksunluk yaşanırdı. Şimdi beklemiyoruz, kontrol kaybının olup olmadığına bakıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Şiddet suçlarının arka planında yüzde 60-70 oranında bağımlı kişiler var”
Cezaevlerinde bağımlı hastaların arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Türkiye'de 800 bin denetimli serbestlik dosyası var. 800 bin denetimli serbestlik dosyası demek 800 bin kişi alkol almış ve yasal sorun yaşamış demektir. Bu kişilere devlet tarafından dosya açılmış ve takip ediliyor. Bütün Anadolu ve Avrupa yakasında denetimli serbestlik başkanlıkları var. Cezaevleri şu anda bağımlı hasta dolu... Bu hastalar için üç yüz yataklı bağımlılık psikiyatri hastanesi yapılıyor. Cezaevi hastanesi yapılıyor. Burada ciddi bir rakam var. Bu üç yüz yataklı hastaneyi yapmak da önemli... Şiddet suçlarında, kadına şiddetin arka planında yüzde 60-70 oranında bağımlı kişiler var. Maddeyi alıyorlar ve o anda içine attıkları, biriktirdikleri şeylerle muhakemesi bozuluyor. O durumda her şey beklenir. O noktaya geliyorlar. Cezaevlerindeki istatistiklerde bunu doğruluyor. Bu küresel bir sorun ama Türkiye bu sorundan çok fazla etkilendi. Bunun nedeni bizim toplumumuzun kapitalist ahlakı çok sevmesinden kaynaklı. Çok ilginç bir şekilde bunu satın aldı. Dünyadaki bütün ülkelere göre kolayca satın alıyor. Bu durum da artışa sebep oluyor. Dünyayı bağımlılık pandemisi bekliyor.” şeklinde konuştu.
Okunma : 844
ÜHA