Vesveseyi, Obsesif Kompulsif Bozukluğun içinde bir kavram olarak değerlendiren Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, vesvesenin herkeste olabileceğini söyledi. Önemli olanının onu yönetmek olduğunu vurgulayan Tarhan, vesvesinin hastalığa dönüşmemesi için önemli uyarılarda bulundu.
Daha çok dini terminolojide kullanılan vesvese konusuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) vesveseyi içine alır. Dini olarak vesvese ama onun dışında evham, kuruntu, takıntı… Bizde daha çok takıntı kelimesi yerleşti.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, vesvesenin kötücül bir duygu olarak tanımlandığını dile getirerek, şöyle devam etti:
“Takıntıda kişinin aklına bir şey takılıyor, atamıyor. Bir dakika düşüneceğine 10 dakika düşünüyor, 15 dakika düşünüyor. Bir şiddetinde üzüleceği şeye 10 şiddetinde üzülüyor. Vesvese olarak denilen bu şey, klinik bir durumdur. Ama dini literatürde vesvese olarak geçen durum, daha çok şeytanın fısıldamasıdır.”
İnsan ilişkilerinde sınır ihlali yapmamak
Gerçek olanı olmayanla karıştırmaya vesvese dendiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, şunları ifade etti:
“Beynimizin çalışma mekanizmasında obsesyon nerede oluyor? Yanlış bir düşünce geldiği zaman aklımıza; saçma, yapmamamız gereken, temel kişiliğimize, değerlerimize uymayan bir düşünce geldiği zaman, böyle durumlarda içimizdeki o kötücül duygulara hayır demek bir beceridir. Kendimize, davranışlarımıza sınır koymak, başkalarına zarar vermemek beceridir. Öğrenilmesi gerekiyor. Çocuklar bunu bilemiyor.
Nasıl bir apartmanda oturuyorsunuz, komşularla sınırlar varsa, insan ilişkilerinde de sınırlar var. Sınır ihlali yapmamak gerekiyor insan ilişkilerinde. Evine girmek gibi, onun gıybetini yapmak, yalan söylemek veya ona kötülük yapmak gibi. İnsan, içine kötücül duyguların gelmesinden sorumlu değildir ama bununla ilgili bir eyleme geçmesinden sorumlu oluyor.”
İçimizden geçen iyicil ve kötücül duygulara karar verip ondan sonra eyleme geçiyoruz
Duyguların regüle edilmesinin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, şunları ifade etti:
“Obsesyon buradaki zihinsel dengeyi bozuyor. Bazılarının tiki vardır. Konuşmaları tutuktur. Kekemelik vardır. Ne zaman omuzlarını hareket ettirir, pat diye konuşur. Omuzunu kaldırma ne yapıyor? Beyindeki devreye bir dürtü sokuyor o devreyi tamamlıyor. Düşüncelerde bile insan öğrendiği düşünceleri yaparken, onu bozan bir şey olduğu zaman, hemen akıl araya girecek, yapma diyecek. Analiz yapacak analiz sonucunda harekete karar verecek.
Yani aslında içimizden iyicil ve kötücül duygular geçiyor, düşünceler ve duygular birleşiyor. Ön beyine komut veriyor. Ön beyine yap – yapma, uygun – uygun değil, geçerli – geçerli değil, gerçek – gerçek değil, güvenli – güvenli değil diye… Karar verip ondan sonra eyleme geçiyoruz. Bu mekanizmaya bozulunca, beyinde obsesyon diyoruz.”
Vesveseyi yönetebilmek neden önemli?
Prof. Dr. Tarhan, vesvesenin herkeste var olduğuna işaret ederek, “Maneviyatı en yüksek dediğimiz kişilerde, evliya, aziz dediğimiz kimselerde bile vesvese vardır. Ama o, vesveseyi yönetmeyi artık yapabiliyordur, kontrolü kaybetmiyordur.” dedi.
İnsanların negatif duyguların etkisine girip vesvesenin etkisinde kalabileceğini de kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aslında hayat bir okuldur. Bu okulda iyi şeylerle de karşılaşacağız, kötü şeylerle de karşılayacağız. Ama asıl amacımızı unutmayacağız. Dünyaya geldiğimizde bir okula gelmişiz gibi olacağız ve hayat bittiği zaman da bu okuldan mezun olup daha iyi bir hayata geçiş yapacağımızı düşünerek hareket edeceğiz. Böyle bir amacı olan bir kimseye o vesvese geldiği zaman bu hastalık olan vesveselere dönüşmüyor.” diye devam etti.
Karar verme mekanizmasındaki yollar otoban gibi
Vesveseli ve obsesif kişilerin beynine bakıldığında karar mekanizmalarında sinyal akışının bozulduğunun görüldüğünü kaydeden Tarhan, “Normalde bir insanın beynindeki yollar böyle patika gibiyse bu kişilerin tam karar verme mekanizmasındaki yollar otoban gibi oluyor. O kadar geliştiriyor ki… Mutluluk molekülleri, karar verme, serotonin, dopamin gibi, enerji gibi, düşünce yönetimiyle ilgili moleküller az kalıyor, beynin ürettiği yetmiyor.” dedi.
Dikkat odağını değiştirince kişi bir müddet sonra sağlıklı düşünmeye başlıyor
Gerekli olmayan konularda beynin o bölgedeki yolları genişlettiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, şöyle dedi:
“Aynı şey bağımlılıkta da oluyor. Madde kullananlarda da beyinde ödül ceza sisteminde aynı böyle genişlemeler oluyor. Bu durumda artık telkin fayda etmiyor. Bu durumda psikiyatrik tedavi gerekiyor. Belli ki biyolojik bozulmayı tedavi etmek gerekiyor.
Özellikle son 15-20 sene içerisinde nörobilimin katkıları arttı. İnsan beyninin çalışmasıyla ilgili neden sonuç ilişkisi var. Kişi artık terapi alamıyor. Bu kişi yapamıyor ki. Beyni otomatik üretiyor. Çocuğunu kucağına alıyor, pencerenin kenarına gidiyor ‘Ya atarsam’ diyor.
Beynimizde de bir bilgi trafiği var. Kimyasal sinyal akışı şeklinde oluyor. Bu kişiler beyinlerindeki bilgi trafiğiyle bloke ediyorlar bir bölgeyi. Orası bloke oluyor. Eğer dikkat odağını değiştirirsek, bir müddet sonra orası kendiliğinden yavaş yavaş dağılıyor. Yani böyle durumlarda kişi bir müddet sonra sağlıklı düşünmeye başlıyor.”
Sorumluluk duygusu yüksek kişiler OKB’ye yatkın
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bazı obsesyonların fayda da sağlayabildiğini dile getirerek, mükemmeliyetçi kişilerin amacına uygun hareket ederse büyük başarılar elde edebildiğini kaydetti.
Sorumluluk duygusu yüksek kişilerin OKB’ye yatkın olduklarını da belirten Prof. Dr. Tarhan, “El yıkama takıntısı gibi gündelik obsesyonlar eğer başlangıç durumundaysa çözümü çok kolay. Kendi kendine halledebilir.” diye konuştu.
Temizlik takıntısı gibi durumları artık nasihat düzelmeyeceğini, medikal tedavi gerektiğini ifade eden Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yani saatlerce, 8 saat tuvalette oturuyor. Bir buçuk gün banyoda eli havada duruyor, gidiyor yıkıyor bir daha. Elinin üstü yara oluyor hatta evde banyodan çıkıp elinin üzerine çorap geçirip kapıları açıyor.
Klinik vaka… Bunlar bile düzeliyor. Genellikle bu kişilere optimum tedavi yapılıyor. Evden çıkamayan, her tarafı çamaşır suyuyla yıkayan, çocukları eve geldiği zaman komple banyo yaptıran kişilerin düzeldiğini çok gördüm.”
Okunma : 2487
ÜHA