İstanbul Fatih’te evlerinde ölü bulunan Yetişkin kardeşlerin ölüm nedeni hala araştırılırken; uzmanlar konunun psikolojik boyutunu değerlendiriyor. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, böyle durumlarda intihar ihtimalinin yüksek olduğunu, bu vaka özelinde konunun psikolojik boyutunun ele alınması ve “psikolojik otopsi” yapılması gerektiğini vurguladı. Toplum olarak bu olaydan çıkarılması gereken derslerin de bulunduğunu belirten Tarhan, komşuluk ilişkilerinin ve değerlerinin yaşatılması ve iletişimin güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Fatih’teki evlerinde birlikte intihar ettikleri düşünülen Yetişkin kardeşlerin ölümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Psikolojik otopsi yapılıyor
Olayla ilgili tam bir değerlendirme yapmak için alınacak verilerin çok önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, olayın psikolojik boyutunun değerlendirmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Siyanür maddesi bulunması, toplu bir ölüm olması, intihar ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Şu ana kadar edilen bilgilerde en son ölen kişinin abla olduğu bilgisi var ancak böyle durumlarda ablanın bunu tek başına yapabilmesi zor. O nedenle tam bir otopsi raporunun alınması gerekiyor. Burada durumun adli boyutunu ayrı, sosyal boyutunu ayrı, psikolojik boyutunu ayrı ele almak gerekiyor. Adli boyutu için gerekenler yapılıyor zaten, olay nasıl oldu, suçlu var mı, herhangi bir intihar vakası mı diye araştırılıyor. Psikolojik boyutunu ele alırsak, tıpkı adli bilimlerde yapıldığı gibi böyle vakalarda psikolojik otopsi de yapılmakta. Psikolojik otopside; ‘neden bu ölüm oldu, nasıl oldu ve bunun arka planında görülen psikolojik dinamiği nelerdir’ tarafı araştırılır. Bunun için biraz kişinin özgeçmişiyle ilgili bilgilere de ihtiyaç var. Şu anda eldeki bilgilere göre dört kardeş izole yaşıyorlar, toplumda bağlantıları yok, ilaç dışında önemli bilgi bu.”
4 kardeşi intihara paylaşılmış paranoya etkisi mi sürükledi?
Evde bulunan antidepresan ilaçları da değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu ölüm vakasındaki ikinci önemli bilgi evde antidepresan çok kullanılıyor, ilaçlar çok kullanılıyor. Ruh sağlığı problemi olan, bilgisayar başından ayrılmayan, obez olma ihtimali olan kardeşler profili var. Kardeşlerle ilgili anlatılanlara göre bazı davranış bozuklukları da görülüyor. Bu tarzda yaşayan kişilerde ya da ailelerde bu duruma paylaşılmış paranoya etkisi diyoruz. Yani paylaşılmış paranoya etkisinde aile içinde bireyler aynı etkiyi gösterirler, aynı şeyleri düşünürler. Dünyayı tehdit olarak görüyor, dış dünyayı tehlike olarak görürler. Kimseye güvenmezler sadece kendilerine güvenirler. Ve dışarıya karşı bunu belli etmemek için bunu ortak paylaşırlar. Buna paylaşımcı paranoya diyoruz. Paylaşımcı paranoya varsa, kimseye güvenmeyerek kendi alanlarını oluşturup bu alan içerisinde yaşıyorlarsa, böyle paylaşımcı paranoya olan kişilerde psikotik sanrı görülür. Böyle durumlarda onursuz yaşamaktansa ölmek daha iyidir derler. Anlatılanlara göre bu aile de kendilerine yapılan yardım tekliflerini ret etmiş, bunu onursuzluk olarak algıladığını yakın arkadaşına ifade etmiş. Bu durum toplu bir paranoya olabilir. Yakın arkadaşlarının anlattıklarına bakıldığında yetişkin kardeşlerin mazlum, mağdur, muhtaç yaşamaktansa ölelim daha iyi düşüncesi ile intihar etmiş olabilirler” dedi.
Ailedeki liderlik yapısını araştırmak gerekiyor
Paranoid kişilerin korkuyla yaşadığını ve verdikleri kararların temelinde korku olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gelecek korkusu ağır bastığında, ‘üç sene beş sene böyle bir şeyi yaşamaktansa her şey bitecekse şimdiden bitsin’ tarzında bir yaşam felsefesi olabilir. Aile içerisinde böyle bir yaşam felsefesi var mı onu bilemiyoruz. Bu vakada anlatılanlara göre ablanın liderliği var gibi duruyor, diğer kardeşlerini korumak için böyle bir planı olabilir, onu bilemiyoruz. Adli Tıp’tan ne çıkacak bakmak gerekir. Diğer yandan ailenin sosyal temas tarzları, iletişim biçimleri, en son telefonda ne konuşuldu, nerelere girildi, ona da bakmak gerekir. Örneğin batıda bazı tarikatlar vardır, kendi içlerinde lider bir karar verince hepsi onu yapar, toplu intihar ederler mesela. Bu olayda da böyle bir liderlik ilişkisi olmuş mu bunu da incelemek gerekir” dedi.
Hem psikolojik hem de sosyal boyutu incelenmeli
Sosyal boyut açısından da değerlendirme yapmak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu olayda sosyal boyut açısından da değerlendirmek gerekiyor. İntihar vakalarında, bu kişiler uzun bir yolculuğuna çıkar gibi hazırlık yapar. Bir şekilde ipucu verirler. Etrafındakiler bunları fark edebilir. Bu aile bir apartmanda yaşıyor ama anlatılanlara göre burada bir komşuluk ilişkisi yok, belki onlar reddettiler bunu bilemiyoruz. Bazı gelişmiş ülkelerde görüyoruz böyle durumları engellemek için sosyal hizmet kurumu sorumluluk alıyor. Sosyal hizmet kurumu böyle vakalar olduğu zaman kendilerine bir şey gelmeden toplumda, mahallede, çevrede sorunlu kişi var mı, diye evlere giderek rapor tutup tavsiyede bulunuyor. Eğer sağlık sorunları ve ihtiyaç varsa devlet destekleri yapılıyor” dedi.
Toplumun bu olaydan ders çıkarması gerekiyor
Bu olayda da kardeşlerin durumunun önceden fark edilmesi halinde bazı önlemler almanın mümkün olabileceğini ve aileye destek verilebileceğini kaydeden Tarhan, “Böyle komün hayatı yaşayan kişilerde mutlaka destek gerekiyor. Bir hastamdan örnek vereyim; Anne ve çocuk arasında ciddi bağ vardı. Çocuk anneye nefes aldırmıyordu. Çocuğu hastanede tedaviye aldık, bu çocuğumuz hayır demeye, kendi kendine bir şeyler yapmaya başladı. Hatta anne çocuğu kaçırdı. Yetişkin kardeşler olayında anlatılanlara göre karşılıklı psikolojik beslenmeler var. Burada bütün taraflar birbirlerini besliyorlar. Bunlar fark edilseydi, burada uzman raporlarıyla kardeşler ayırılıp o kişilere gerekli tedaviler yapılabilirdi. Bunun için burada sosyal bir ders çıkarmamız da gerekiyor. Tüm komşular ve çevredeki insanların kendine ders çıkarması gerekiyor. Çevremize karşı daha fazla farkındalığımız ve daha hassas iletişimimiz olması açısından. Bizim kültürümüzde komşuluk kültürü var yani eskiden komşu çanağı varmış; evde pişer komşuya düşer sözü oradan geliyor. Yemek piştiği zaman komşuya verilirmiş. Bu bağlar zayıfladı. Burada modernleşmemizin bizde yaptığı hasarın bir sonucu bu. Bu açıdan da hepimiz durup düşünmeli, kendimize ders çıkarmalıyız” dedi.
Okunma : 4659
ÜHA