Kadına yönelik şiddetin psikolojik, biyolojik ve fiziksel pek çok yönü olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şiddet kendisini sözlü olarak ifade edemeyen ilkel ve vahşi toplum davranışıdır” dedi. Bir insanın kesinlikle şiddeti sorun çözme aracı olarak görmemesi gerektiğini vurgulayan Tarhan, “Şiddete başvuran kişiler, aciz olan kişilerdir. Şiddete maruz kalan kadınlar da sessiz kalmasınlar” dedi. Tarhan evlilikte ombudsmanlık sisteminin de çıkarılması gerektiğini kaydetti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Günü kapsamında değerlendirmelerde bulundu.
Kadına yönelik şiddetin hem Türkiye hem dünya genelinde arttığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD’nin 2019 raporu var. O raporda Türkiye ülkeler arasında birinci sırada yer alıyor. Amerika’dan daha öndeyiz. Raporda hayatı boyunca bir defa fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldım diyen kadınlar baz alınmış. 2010’lu yıllarda Türkiye’de şiddetten ölen kadınların sayısı 100 civarındaydı. Şimdi 400 civarında” dedi.
“Şiddet ilkel toplum davranışıdır”
Kadına yönelik şiddetin psikolojik, biyolojik ve fiziksel pek çok yönü olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şiddet kendisini sözlü olarak ifade edemeyen ilkel ve vahşi toplumların özelliğidir. İlkel toplumlarda şiddet normal karşılanıyordu fakat insan medenileşti. 21. yüzyılda bilgi çağına geçildi. Artık zihinsel güç ön planda. Fiziksel güç ikinci plana geçti. Şiddet uygulayarak sonuç almaya çalışan kültürler ilkel kültürler” dedi.
“Stres altında çatışmalar çıkıyor”
Stres altında erkek ve kadın beyninin farklı çalıştığını, erkek beyninin stres altında yalnızlık istediğini, kadın beyninin ise paylaşarak rahatladığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Genetik kodlarımız bu şekilde. İki taraf da stres altındaysa erkek yalnızlık ister, kadın ise paylaşmak ister. Bu durumda çatışmalar ortaya çıkabilir. Erkek böyle durumlarda kadını susturmak yerine konuşup rahatlama, kadını sevdiğini hissettirme yoluna gitmeli. O zaman kadını anlamak gerekmez, sevdiğini hissettirmek kadınlara daha iyi gelir ama kadının da erkeğin stresli olduğu zamanlarda sevgisini söylemesine gerek yok, onu anladığını ifade etmesi yeter” diye konuştu.
“Gizli depresyon, şiddete yol açıyor”
Kadına yönelik şiddet olaylarında şiddet uygulayan erkeklerde gizli depresyon görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gizli depresyon, seratonin azalması kişilerde stres yapıyor. Şiddete yönelim oluyor” dedi.
“Şiddet asla kabul edilmemeli”
Eşinin şiddet göstermesini kendisine değer verilmesi olarak algılayan kadınların olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu durumun çok yanlış olduğunu ve bu anlayışın düzeltilmesi gerektiğini kaydetti. Tarhan, şiddete maruz kalındığında bunun asla kabul edilmemesi ve mutlaka karşı çıkılması gerektiğinin de altını çizdi.
“Şiddet, sorun çözme aracı değildir”
Bir insanın kesinlikle şiddeti sorun çözme aracı olarak görmemesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şiddete başvuran kişiler, aciz olan kişilerdir. Şiddete maruz kalan kadınlar da sessiz kalmasınlar. Eşlerinin hisseden değil, düşünen beynini harekete geçirsinler. Erkek de bu sefer kendi kendine yöntemler geliştirmeye başlar” dedi.
“İlişkilerde sorun çözme stili geliştirilmeli”
Kadınlar arasında da erkekler arasında da bazı kişilik tiplerinin olduğunu, bu tiplerin karşı tarafa bağımlı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “’Senden nefret ediyorum ama beni bırakma’ derler. Duygusal olarak dengesiz kişilerdir. Böyle durumlarda karşı taraf eşinin ne istediğini anlayamaz. Bunun için bu tür davranışlarda bulunan eşi olan kişilerin psikolojik destek alması gerekir. İlişkilerde sorun çözme stili geliştirilebilmişse eşler anlaşabilir. Boşanma kararı hemen verilecek bir karar olmamalıdır. Çözüm yolları araştırılmalıdır. Boşanma, cerrahın ameliyatın ortasında sıkıldım deyip ameliyatı bırakması gibi bir şeydir” dedi.
“Evdeki şiddet çocuğu olumsuz etkiliyor”
Evde var olan şiddetin çocuklar üzerinde olumsuz etkileri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evde şiddet varsa, fiziksel ya da duygusal şiddet varsa çocuklar da bunu izliyorlar. Şiddet uygulayan erkeklerin özgeçmişine baktığımızda o erkeklerin geçmişinde de şiddet vardır. Şiddet en çok kadın ve erkek arasında ego savaşları olduğu zaman ortaya çıkıyor” dedi.
Tarhan: “Evlilikte ombudsmanlık sistemi çıkarılmalı”
Dünyanın sosyolojik bir dönüşüm yaşadığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadının özgürleşme hareketini yorumlamak gerekiyor. Bununla ilgili yasalar çıkartılırken bu dönüşümün göz önünde bulundurulması önemli. Bizim kültürümüzde vardır, kadın ve erkek sorunu çözemediği zaman büyükleri devreye girer, sonrasında aile danışmanları, hiçbiri olmazsa boşanma yoluna gidilir. Ama şu anda arabulucu anne baba bulmak da çok zor. Aile ilgili konularda da bir sistem kurulmalı. Eşler mahkeme önüne çıktığı zaman artık çözülecek bir konu kalmıyor. Ama bu sorunlar bir uzmana danışılırsa sorunların %80’i çözülüyor. Boşanma hızı tüm dünyada %50 nin üzerine çıktı. Türkiye’de 100 evlilikten 30’u ilk beş senede boşanıyor. Ombudsmanlık sisteminin çıkarılması gerekiyor. Evlilikteki sorunlara ilişkin hâkimin çiftlere ‘Siz anlaştınız mı? Sorunlarınızı konuştunuz mu?’ diye sorması gerekiyor. Eğer çiftler ‘Hayır’ diyorsa üçüncü bir kişinin atanıp anlaşma yoluna gidilmesi, en azından denenmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Evlilik olgunluğu dikkate alınmalı”
Çiftlere yol gösterecek olan psikologun aile danışmanlığı konusunda uzman olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilikten önce evlilik olgunluğu ölçeği var. Taraflar, sonuçlara bakarak kendilerini sınasınlar. İlişkinin ilk başında genellikle nişanlılık döneminde taraflar birbirini saklıyor. Özellikle bazı erkekler evlenince kendilerini tapu almış gibi hisseder. Taraflar evlenmeden önce yalan söylüyor mu söylemiyor mu, dürüst mü bunlara bakılmalı. Aile içi ilişkilerdeki nezaket ve zarafet kültürü önemli” dedi.
“Evlilikte iş birliği kurulamazsa aşk buharlaşır”
Aşkın evliliğin sebebi değil, sonucu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Eğer iyi iş birliği kurmayı başarabiliyorsak, ortalama bir sevgi aşka dönüşebiliyor. İş birliği kurulamıyorsa, aşk buharlaşır. Genellikle evliliği yıkan inatçılıktır. İnatçı kişide zihinsel esneklik yoktur. Doğru olan itaat gönüllü itaattir. Korkuyla ve tehditle eşini yönetiyorsan, sen teröristsin, sen acizsin demektir. Aciz kimse korkuyla yönetmeye çalışır. İdeal eş güven verir. İdeal eş buyurgan olmadan yönetir. Evliliğe yatırım yapılırsa evlilik cennetin bahçelerinden biri olur. Evlilik güzel bir evlilik olursa insanın sığınağı haline gelir. Böyle bir evlilik hayal değil, mümkündür. İnsanlar kendileri beceremiyorsa da uzman yardımıyla yapılabilir. Şu anda gençler evlenmek istemiyor. Evlilik kurumuna küresel olarak bir zarar veriliyor. Bu insanlığın hayrına değil. Bu küreselleşme insanlığı etkiliyor. Toplumun yapı taşı ailedir. Öğrendiğimizin büyük bölümünü aile ortamında öğreniyoruz. Ailenin ve annelik kavramının zayıflatılmaması gerekiyor. Akıllı bir erkek çocuklarını iyi yetiştirmek istiyorsa eşini mutlu etmeyi başarır” diye konuştu.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Üsküdar Üniversitesi protokol imzaladı
İkili ilişkilerde duygu odaklı bir toplum olduğumuzu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Batı daha çok düşünce eksenli hareket eder. Biz hemen duygularımızla harekete diyoruz. Kadına yönelik şiddette de onur duygusu yüksek. Bu istatistiklerde böyle çıkıyor. Şiddet olaylarında biz Üsküdar Üniversitesi olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile ortak bir protokol imzaladık. Şiddetin failini de araştıracağız. Erkek neden şiddet uygulamış diye araştıracağız. Öldürmeyi nasıl göze alabiliyor bir insan? Bunu bilimsel bir analiz haline getirmeyi hedefliyoruz ve sonuçlarına göre hareket edeceğiz” diye konuştu.
“Sosyal medyanın nasıl kullanıldığı önemli”
Günümüzde çok yaygın şekilde kullanılan sosyal medyanın aynı zamanda fırsat ve tehdit olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Bu durum sosyal medyanın nasıl kullanıldığına bağlı. Bir araç olarak kullanıyorsak, böyle durumlarda sosyal medya bizim işimizi kolaylaştırır. Ama biz içimizdeki kötücül duyguların elinde kalıyorsak, sosyal medya insana kolay hata yaptırır. Bunu nasıl kullanacağımıza bağlı. Olayları dış nedenlere bağlayarak kendimizi kandırmayalım. İçinde kötü parça olmayan insan yoktur. İnsan biyolojik doğası gereği iyicil ve kötücül duygulardan oluşur. Önce kendimizi tanıyalım, sonra yaşamımıza pozitif anlamlar yükleyelim. Rahibe Teresa’nın çok iyi bir sözü var. ‘Dünya nasıl daha güzel bir yer olur?’ denildiğinde ‘İyiliğe karşı iyilik yapmakla olur’ diyor.”
Okunma : 4427
ÜHA