Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Pozitif Psikoloji Enstitüsünün çevrimiçi olarak düzenlediği II. Pozitif Psikoloji Sempozyumuna katılım sağladı. Tarhan düzenlenen sempozyumda ‘Duygusal Deneyimlerimizi Yönetmek – Duygusal Esnekliğin Gücü’ adlı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Düşünce katılığının en önemli nedeninin narsizm olduğunu belirten Tarhan, narsizmin küresel bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. İnsan ilişkilerinde en önemli şeyin iyi niyet ve gayret olduğunu vurguladı.
En büyük düşman ‘Narsizm’
Çevirimi gerçekleştirilen programda beynimizin bir network sistemiyle çalıştığını söyleyen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Duygular; düşünce, davranış ve karar verme mekanizmaları ile çalışıyor. Burada duygulara, düşüncelere hitap eden herkes bir nevi tamirci gibi beyindeki networkü tamir ediyor. Burada en önemli şey Kaliforniya Sendromu… Birincisi hedonizm, ikincisi narsizm, üçüncüsü yalnızlık sonra da depresyon ortaya çıkıyor. Duygu kognitif fleksibilite de en büyük düşmanın narsizm olduğunu söylemek istiyorum. Bunun için duygusal pozitiflik, zihni esneklik ve davranışsal kucaklayıcılık duyguları yönetme, alıp karşı tarafı yönetme, ilişkide bir insanın bir insanı yönetmesi değil birlikte dans etmesi, birlikte yürüme ilişkisi gibidir. Birlikte yol arkadaşı olma ilişkisidir. Öbür yönetme ilişkisi monolog oluyor. İdeal ilişki diyalog olacak, tek yönlü değil iki taraflı olacak. İlişkilerde böyle olursa iki taraf da faydalanıyor.” şeklinde konuştu.
“İnsan ilişkilerinde en önemli şey iyi niyet ve gayrettir”
‘İyi niyet ve güzel gayretiniz varsa onun tamamlayıcısı Allah’tır.’ hadisinden örnek veren Prof. Dr. Tarhan; “Bu hadis Allah’ın peygambere söylediği Allah sözü olan Hadis – i Şeriftir. İnsan ilişkilerinde en önemli şey iyi niyet ve gayrettir. Bunlar varsa bu işinin sonuç verme ihtimali çok yüksektir. Onun için insan ilişkileri de terapide de şu anda psikolojide yeni araştırma alanı niyetin nörobilimi. Ayna nöronlar devreye girdi. Ayna nöronlar devreye girdiği için niyetin nörobilimiyle karşı taraf samimiyse beyindeki ayna nöronlar ona göre çalışıyor. Eğer kötücül bir niyetimiz varsa karşı taraftaki ayna nöronlar seziyor, negatif enerji aldım ya da pozitif enerji aldım diyorlar.” ifadelerini kullandı.
“Düşünce katılığının en önemli nedeni…”
Düşünce katılığının en önemli nedenlerinden birisinin narsistik olduğunun altını çizen Tarhan, şu anda dünyada küresel olarak dijital narsizmin var olduğunu belirtti. Tarhan; “Narsistlik duygusu herkeste var. Hepimizde vardı ama kişilik bozukluğu haline gelme oranı 20 – 29 yaş arası. Yaş ilerledikçe bu azalıyor gibi düşünmeyin. Bu artık kişilik bozukluğu olmuş. Yeni kuşaklarda bu yüksek. 30 – 40 sene sonra da büyük ihtimalle yüksek olacak. Çok azı düzeliyor çünkü bu kişiler öz eleştiriye kapalı, ancak başlarına büyük bir olay gelirse, bir felaket gelirse o zaman değişebiliyorlar. Yoksa kendiliğinden değişmiyorlar.” dedi.
“Şu anda küresel olarak insanlığı 2 büyük hastalık tehdit ediyor”
Narsizm epidemisinin ciddi bir küresel tehdit olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Şu anda küresel olarak insanlığı 2 büyük hastalık tehdit ediyor. Modernizm ve Sekülerizm… Bu Sekülerizm, Dünyacılık olarak çevriliyor. Yani ölümden sonra hesap verme duygusu olmadan yaşayan insanlarda ahlaki başarı gelişemiyor. Çünkü gizli kötülük yapabiliyorlar. Bu insanlar ahlaki açıdan başarılı olabilmek için gizli de olsa kötülük yapmaması lazım. Yani ölümden sonrası hesap verme duygusuyla hareket edenlerde ahlaki başarı yüksek çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
“Narsizmin sonucunda yalnızlık ortaya çıkıyor”
Egosu yüksek olan insanların eleştiriye kapalı olduğundan bahseden Prof. Dr. Tarhan; “En büyük organı egosu olan insanlar çoğaldı. Egosu yüksek olan insanlar ‘Ben her şeyi bilirim’ dediği zaman eleştiriye kapalı oluyorlar. Düşünce katılığı oluyor. Menfaatiyle ilgili bir şey olursa düşüncesi esniyor. Menfaatiyle ilgili bir şey olmasa katiyen değişmiyor. Övgü ile beslendikleri için bu kişiler ve egolarını tatmin edilmesini isterler. Çevrelerinde yalancı bir çevre oluşuyor. Bu narsisizmin sonucunda da yalnızlık ortaya çıkıyor.” dedi.
“Korku ve güven arasındaki zihinsel duvarları çok ince ve değişken…”
Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin özelliklerinden bahseden Tarhan, narsizmin düşünce katılığının en büyük sebebi olduğunun bir kez daha altını çizdi. Tarhan; “Narsist kişiler empati yapamazlar. Kin, öfke, kıskançlık duyguları vardır. Hak duygusu hep kendilerine yöneliktir. Büyük ideallerine ulaştıklarında gerçek kişilikleri daha çok ortaya çıkar. Narsistlerin korkuları, başarıları var. Mesela cesaret gösterisinde bulunan korkarlar ama korkmuyor taklidi yaparlar. Mezarlıktan geçerken ıslık çalan kişiler vardır. Aslında içindeki korkuyla mücadele için ıslık çalıyor. ‘Tutmayın beni!’ diye kabadayılık yapan, cesaret gösterisi yapan insanlar aslında korkaklardır. Korku ve güven arasındaki zihinsel duvarları çok ince ve değişkendir. Kendilerini göstermek için iddialıdırlar. Akıllı yetenekli olmadıkları zaman yaşam sebepleri ortadan kalkar ve hayatlarına son verirler.” şeklinde konuştu.
“Sizi kaybetmek istemiyorlarsa değişirler”
Bir narsistle karşılaşıldığında nasıl davranılması gerektiğini anlatan Tarhan; “Onların değişme motivasyonunu sağlayacak 2 önemli şey var. Birincisi değer verdiği şeyin kaybının çok yakın olduğunu hissetmeleri. İkincisi de sizin ciddi olduğunuza inanmaları. Buna inanırlarsa narsistler bakarlar ki iş ciddi, kararlısınız o zaman sizi kaybetmek istemiyorlarsa değişirler. Kaybetmek istiyorsa zaten sizi terk ederler. Burada aslında siz ondan kurtulmuş olursunuz. Böyle durumlarda üzülmek değil sevinmek lazım. Narsizmi önlemek için eleştirel düşünün ve kendi amacınızı bilin.” dedi.
“Sosyal medya kuşağı risk altında”
X, Y ve Z kuşaklarının farkından bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; X kuşağında teknolojiyle temas az, Z kuşağında daha çok. Örgütsel bağlılık, özgüven ve konforculuk, bireysel, kolaycılık, otorite ve itaat X kuşağında yüksek. X kuşağı radyo kuşağı, Y kuşağı televizyon kuşağı, Z kuşağı sosyal medya kuşağı. Sosyal medya kuşağının etkilenmesi çok daha fazla. Bu yüzden sosyal medya kuşağı risk altında. Sosyal medya kullanımı yüksek, çoklu dikkat daha fazla, çalışmayı sevme daha az, sosyal normlara uyma daha az, dostluk bağı daha az çünkü dürtü kontrolü daha az. Popüler kültürün etkisi altında, aile değerleri daha zayıflamış, sabırsızlık ve acelecilik daha yüksek, bireysellik daha yüksek, kendini ifade etmede çok başarılılar bu yüksek çıkıyor. Tüketicilik yüksek, duygusal mantıksal zeka farkı yüksek, sosyal sorumluluk düşük, içsel sorumluluk düşük.” şeklinde konuştu.
“Duyguları kavramsallaştırmamız lazım”
Duygu çarkının insandaki duyguları anlattığını söyleyen Tarhan; “Dehşet, hayranlık, coşku, ihtiyat, nefret… Bunlar şöyle başlıyor: İhtiyat, öfke rahatsız olmaya başlıyor. İhtiyat duygusu ne? Beklenti ve ilgi. Bu dörtlünün bir karakter güçleri var. Değerler eğitiminde de çok kullanılıyor. Orada 24 tane değer, 6 tane erdem olarak ele alınmış. Burada duygularla birlikte işliyor bu...
Mesela hayret; şaşırma, dikkat dağılması yapıyor. Dehşet; korku, endişe yapıyor. Duygu aslında ruhsal durumu da ortaya çıkarıyor. Hayranlık; güven ve onay oluşturuyor. Coşkunluk; neşe oluşturuyor. İhtiyat; beklenti ve ilgi oluşturuyor. Hiddet, öfke; rahatsızlık, iğrenme, can sıkıntısı oluşturuyor. Yas; üzüntü, dalgınlık oluşturuyor. Hayret, şaşırma dikkat dağılması oluşturuyor. Burada hayal kırıklığı, pişmanlık, hor görme, agresiflik gibi dışarıya vuran davranışlar var. Atraksiyon da daha genel bir kavram... Şemsiye tabir olarak geçiyor. Bu nedenle duyguları bir şekilde kavramsallaştırmamız lazım. Kavramsallaştırdığımız zaman anlıyoruz, anladığımız zaman da belirsizlik gidiyor, belirsizlik gittiği zaman da yönetebiliyoruz. Duyguları yönetebilmek için, kavramsallaştırmak lazım. Belirsizliği gidermek lazım. Bir insanı ölçemezsek yönetemeyiz. Duyguları yöneteceksek ölçmemiz lazım.” şeklinde konuştu.
Okunma : 1118
ÜHA