Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul İl Müftülüğü Bağımlılıkla Mücadele İl Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen canlı yayının konuğu oldu. Binin üzerinde katılımcının ilgiyle takip ettiği programda “Bağımlılıklarda Koruyucu Hekimliğin Önemi” konusu üzerinde duruldu. Ailede sağlanan mutlu, huzurlu ve özgür ortamın bağımlılıktan koruduğuna değinen Tarhan, kötü arkadaş ve sorunlu ailenin bağımlılığa ittiğine dikkat çekti. Tarhan; “İnternet bağımlılığı olan gençlere baktığımızda mutsuz bir ailede büyüdüğünü görüyoruz. Evde aile sıcaklığı ve huzur yoksa çocuklar eve gelince kendini mahkemeye gelmiş gibi hissediyorsa başka nesnelerle bu eksikliği kapatmaya çalışıyorlar. Kötü arkadaş, sorunlu aile çocuğu bağımlılığa itiyor.” dedi.
“Bağımlılık kişinin normalde bağlanmayacağı nesneye bağlanmasıdır”
Moderatörlüğü İstanbul Müftülüğü Bağımlılıkla Mücadele İl Koordinatörü Umran Kılıçer'in yaptığı programda bağımlılık kavramını tanımlayarak konuşmalarına başlayan Tarhan, 21. yüzyılda dönüşen bağımlılık kavramına vurgu yaptı. Tarhan; “Bağımlılığı kişinin haz nesnesi, sevgi nesnesi olarak normalde bağlanmayacağı bir nesneye bağlanması olarak tanımlayabiliriz. Bağımlılıklar genelde madde veya alkol bağımlılığı gibi hep bilinen türlerdir. Fakat bağımlılık çeşitleri farklılık gösterir. Bağımlılık türleri ikiye ayrılır, normal bağlanma ve esaret derecesinde bağlanma. Bağımlılık özgür iradenin kullanılamaması durumudur. Bağımlılığın belirtilerinden birisi kişinin kontrol kaybı yaşamasıdır. Bağımlılığın çağımızdaki yeni adı ödül yetmezliği sendromudur. Bu kişiler hep ödül ve haz isterler. Planlananın dışında kullanım bağımlılıkla sonuçlanır. Bu esir ve tutsak olma durumu nedeniyle kişi kontrolü tamamen kaybeder, bağımlı olduğu şeyden mahrum kaldığında kişi krize girer. Mesela internet bağımlıları online olamadığında sinir krizleri yaşıyor. İnternet bağımlılığı online olamama, gündemi kaçırma korkusu olarak ortaya çıkıyor. Bağımlılıkta diğer bir belirti planlanandan daha uzun süre kullanılmasıdır. Bağımlılık günlük iş verimini düşürür. Dozaj aşımı meydana gelir bunun sonucunda ani altın vuruş ve ölümler meydana gelir. Bakırköy’ün yaptığı bir çalışmaya göre namaz kılanlar 40 gün içerisinde alkol bağımlılığından kurtuluyor.” dedi.
“Bağımlılık tedavisinde ilk olarak sebepler araştırılmalı”
Bağımlılığın tedavi aşamaları hakkında açıklamalarda bulunan Tarhan, ilk olarak sebebin araştırılması gerektiğini ifade etti. Tarhan; “Bağımlılıktan kurtulmak için ilk olarak sebebini bulmak lazım. Kimisi merak, haz veya stres azaltma amacıyla bağımlı oluyor. Rahatlamak için madde kullananlarda dozun gittikçe artması ve bir sürü yan etki gözlemleniyor. Bağımlılığın üçayağı vardır: Birincisi madde, ikincisi bağımlılık alt kültürü yani toplumun bunu yüceltmesi ve hoş görmesi ve üçüncüsü de yasal sınırlamalardır. Bağımlılık konusunda koruyucu ruh sağlığı çok önemli. Birincil koruma toplumda bağımlılıkla ilgili sorunu olmayan kişilerin bundan korunması için neler yapması gerektiğini bilmesidir. Özellikle ABD’de bağımlılık toplumun neredeyse tamamına yayılmış durumda. ABD aşırı özgürlükçü politikalarının bedelini ödüyor. Bu durumdan kurtulmak için ortaokul ve lise seviyesine ‘Mutluluk Bilimi’ dersleri verilmeye başlanmış durumda.” ifadelerini kullandı.
“İnanmanın değer ve hazzını yaşayamadığımız için birçok sıkıntı ve hastalık yaşıyoruz.”
İslam dinin hakkıyla yaşanması ile bağımlılıkların ortadan kalkacağını aktaran Tarhan; “Bizler İslam’ı kültürel olarak yaşıyoruz. Bağımlılık konusunda İslam’ın kuralları uygulansa, Allah ile bağını sağlam kuran kimse kendini yalnız hissetmez ve Tevhidin gücüne sığınır. Bir derdin varsa kendini her şeyin sahibine yani Allah’a açıyorsun. İnanmanın değer ve hazzını yaşayamadığımız için sadece bağımlılık değil birçok sıkıntı ve hastalık yaşıyoruz. Dünyacılığın ideoloji haline geldiği bir asırdayız. Sadece dünyacı olan bir kimse mutlu olamaz. Geçici şeylere yatırım yapan mutlu olamaz. Eskiye göre insanlığın imkân ve konforu arttı bunun sınavı da farklı oluyor. Eskiden insanlar yokluk içinde olgunlaşıyordu şimdi ise varlık içinde olgunlaşıyoruz. Nefsimiz vahşi at gibi. Eğer seyis akıllı ise atı iyi terbiye ederse istediği istikamete götürebilir.” şeklinde konuştu.
“Mutlu aile ortamı bağımlılıktan koruyor”
Ailede sağlanan mutlu, huzurlu ve özgür ortamın bağımlılıktan koruduğuna değinen Tarhan, kötü arkadaş ve sorunlu ailenin bağımlılığa ittiğine dikkat çekti. Tarhan; “İnternet bağımlılığı olan gençlere baktığımızda mutsuz bir ailede büyüdüğünü görüyoruz. Evde aile sıcaklığı ve huzur yoksa çocuklar eve gelince kendini mahkemeye gelmiş gibi hissediyorsa başka nesnelerle bu eksikliği kapatmaya çalışıyorlar. Burada anne babaların çok büyük sorumluluğu var. Anne babaların tutum hataları çocuğun ters role girmesine neden oluyor. Bazen danışanlarda çocuğun iyi bir çocuk olduğunu fakat anne babasının yanlış tutumu nedeniyle böyle davrandığına şahit oluyoruz. Kötü arkadaş, sorunlu aile çocuğu bağımlılığa itiyor. Çocuğa iyi örnek olmak gerekiyor. Nasihat, konferans, vaaz çocuklara tesir etmiyor. Çocukla beraber yeni hikâyeler yazmak gerekiyor. Anne babalık çocuğun gelişen ruhuna tohum atmak demektir.” ifadelerini kullandı.
“Gerçek mutluluk hedonistik tatmin değil, anlam mutluluğunda”
Gerçek mutluluk duygusunun maddi hazlarla değil manevi duygularla ortaya çıktığını aktaran Tarhan; “Modernizm haz duygusunu yaşam amacı olarak sunuyor. Mutluluk dış nedenle değil iç nedenlerle ortaya çıkar. İç nedenler sahip olduklarınla mutlu olabilmek ve kıymet verebilmektir. İnsanlar bağımlılık yapıcı maddelere yönelmeden önce bunu öğretmek gerekiyor. Bu açıdan kültürümüzde çok güzel kaynaklar var fakat ülkemizde bağımlılıktan kurtulmada korkutma yöntemi kullanılıyor. Bu doğru bir yöntem değil. Gençler onları anlayan ve iletişim kurabilen yöntemler arıyorlar. Yeni nesil masumiyet peşinde, pozitif iletişimden anlıyor. Gençlerle aynı dili konuşmuyoruz, böyle olunca ayrı bir dünya kurup orada yaşıyorlar. Bize kapılarını kapattılar. Aynı dili konuşabilmeyi başarmak gerekiyor. Böyle olunca çocuk mutlu olur hayattan zevk alması da daha kolay olur. Huzur yüksek değerlere inanan insanlarda oluyor. Şu anda Amerika’da anlam arayışı öğretiliyor. Anlam mutluluğu yeni bir şey değil. Bir hedonistik tatmin ve bir de anlam mutluluğu var. Bilgi çağından bilgelik çağına geçmek zorundayız. Bilgeliğin verdiği o iç huzur gerçek mutluluktur. Bunu önce biz yaşayacağız sonra insanlara bunu öğretmeliyiz. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre gayri safi milli hâsıla arttığı halde mutluluk oranı artmıyor. Yani parayla saadet olmuyor. İngiltere ve birçok ülke yalnızlık bakanlığı kurdu, insanlar bu çağda kendini yalnız hissediyor.” dedi.
“Bu çağda kötülükler salgın şeklinde yayılıyor”
Dijitalleşmenin genç kuşak üzerindeki olumlu-olumsuz etkilerine değinen Tarhan, bu çağda diğer asırlardan daha farklı olarak kötülüklerin salgın şeklinde yayıldığını aktardı. Tarhan; “Gençlerde özgürlük ve bireyselleşme beklentisi içinde. Bu kuşağın diğer kuşaklardan farkı büyük bir iletişim ağının içine doğdular. Onlar dijitalleşmeyi çok iyi başardılar. Genç kuşak dijital dünyanın yerlisi eski nesil ise bu dünyanın göçmenleri. Sosyal medya evin güvenli ortamında açık kapı durumunda. Kötülüğün yayılması iyiliğe göre daha fazla. Bu hızlılık nedeniyle kötülük daha önce yayılıyor. İnsanın kendisini koruması için kötülüğe karşı duyarlılığı daha yüksek. Toplumda sosyal normlar zayıfladığı için gençleri uyaracak mekanizma kalmadı. Sosyal medya tehlikeli ama aynı zamanda iyiye kullanıldığında çok faydalı bir mecra. Karanlıkla mücadelenin en güzel yönü bir tane mum yakmaktır. Rahibe Teresa da böyle söylemiş. Semavi bir din öğreticisi olarak: ‘Dünyanın daha yaşanılır bir yer olması için birebir iyilik yapmak gerekiyor.’ demiş. Yani bütün bu insanların yarısı iyilik yapsa diğer yarısıyla ne savaş kalır ne bir kötülük. Ergenlik Hadisi Şerifte ‘Buluğ çağı deliliğin bir şubesidir.’ diye tanımlanır. Anne baba çocuğa hata yapma payı verecek. Çocuğu küçük sorumluluklarla hayatın zorluklarına karşı hazırlamak gerekiyor. Küçük yaşta doyum erteleme becerisi kazandırmak gerekiyor. Kötülükten korunmak için ilk olarak niyet çok önemli. Bu çağda diğer çağlardan farklı olarak kötülükler salgın olarak geliyor.” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.
Okunma : 1977
ÜHA