Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Milli Gazetede yer alan köşesi için bu hafta “ Pandemi döneminde yaşanan korku ve stres” konularını ilişkin bir yazı ele aldı.
Pandemide kontrollü döneme geçildiğini kaydeden Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanların bu süreçte bazı korkular yaşamasının doğru bir tavır olduğunu söylememiz gerekir. Bu korku herkesi önlem almaya itecektir. Gerekli tedbirleri aldıktan sonra hayatlarına ve yollarına devam edecekler. Korku duygusu böyle zamanlar için var. Kontrol edilebilen stres, kontrol edilebilen korku zararlı değil, faydalıdır. Kontrol edilemeyen korkularından korkmak gerekir” dedi.
“Herkes konuşuyor, uzmanlar konuşmalı”
Pandemi konusunda herkesin konuştuğunu ama uzmanlara kulak verilmesi gerektiğini vurgulayan Tarhan, “Her konunun uzmanı olanı olanın sözüne göre hareket edilir. Enfeksiyon konusunda, aşı konusunda genel tabipler bile karar veremez. Aşı hastalıkları konusunda ve bulaşıcı hastalıklar konusunda çalışması olan, bu alanda uğraşan kişilerin sözleri esas alınmalıdır. Toplum psikolojisinde korkuyu artıran sebeplerden biri de her önüne gelenin konuşması. Önüne gelen mesleği ve uzmanlık alanı olmadığı halde konuşuyor. Dinimizde her işi ehline vermek gerekir. Türkiye’de ve dünyada insanlar, televizyonlarını açıyor. Krizle yatıp, kalkıyorlar. Zira herkes enfeksiyon hastalığı uzmanı kesilmiş. Bu durum korkuyu artıran bir durum. Uzman olmayan, bir kaç tane kaynak okuyor ve çıkıp konuşuyor. İnsanlar korkularını yenmek istiyorsa; mantıkla, akıl ve kalbi birleştirmeli lazım. O uzman bunu söyledi denilerek bir yere varılmaz.. Kanıta ve istatistiklere bakılır. Veriye göre karar verilir.
Bu çağın metodu bilgidir” ifadelerini kullandı.
Toplumsal psikolojide korkuyu yenebilmek için kendini ikna yönteminin denenmesi gerektiğini kaydeden Tarhan, “Bir insan mesela uçaktan korkuyor ama arabaya binmekten korkmuyor. Burada kişinin kendi kendine ikna şekli şöyle: Allah herkese doğruyu kötüyü, iyiyi kötüyü ayırt edebilmek için akıl gücü, muhakeme gücü vermiş. Muhakeme gücü nedir? Uçağa bindiği zaman bir insanın düşme ihtimaline bakar. Normal trafikteki insanın kaza geçirme ihtimaline bakar. İhtimal oranı aynı. Tıpta da öyledir. Bir insana bir hastalık çıkar, o hastalık için muhtemel ilaçlar vardır. O ilaçlara bakılır eğer hastalığı o ilaçlara bakılıp kullanmazsa, kazanacağın, kaybedeceğin şey nedir? Kullanırsan kazanacağın, kaybedeceğin şey nedir? Buna dini literatürümüzde zannı galip denir. Yüzde 100 zannı yakalayamazsın zannı galiple hakikat bulunur” açıklamasını yaptı.
“Fatih Projesi yanlıştı, bizim yazılımcı yetiştirmemiz gerekiyordu”
Tarhan, “1910’larda elektrik ve makinenin birleştiği Titanik’i yaptılar. Bu gemi İngiltere’den Amerika’ya yola çıkarken gazeteler ‘Tanrı bile batıramaz’ manşeti attılar. Gemiyi bir buz dağı batırdı. Covid’in ortaya çıkması 2019’da oldu. 2018’de Davos’ta küresel sermaye, ‘Biz artık büyük veriyi kontrol edebiliyoruz. Dünyadaki üç tane büyük zenginin üçü de dijital veriyi kullanan zenginler. Birisi internet satışı yapan, diğerleri yüksek teknolojiyi üretenler. ‘Büyük veriye biz hakimiz dünyaya kontrol etmeye çalışıyoruz’ dediler. Bir çatlak bir ses çıktı, ‘Dünya dijital diktatörlüğe gidiyor, özgür son nesil biziz’ şeklinde haklı bir değerlendirme yaptı. Tam dijital diktatörlük ilan edilirken Kovid-19 patladı. Soğuk bakan bizim gibi ülkeler bile dijitalleşmek zorunda kaldık. Yazılım, bilgisayar ön plana çıktı. Türkiye’de 10 sene
önce Fatih Projesi yapıldı. Teşvik edildi, biz de takdir ettik ama Fatih Projesi yanlış bir projeydi. Fatih Projesi’nde bilgisayar dağıtmak yerine yazılımcı yetiştirmemiz gerekiyordu. Eğer yazılımcı yetişirmiş olsaydık bu krize kendi platformlarımızla girmiş olacaktık. Avrupa’dan, Amerika’dan platform kiralayalım ve milyonlarca dolarımız niye onlara gitsin? Bu öngörü eksikliğidir” değerlendirmesini yaptı.
“Dijitalleşmede geç kaldık”
Türkiye’nin AR-GE’ye yatırım yapmadıkça hep arkadan toplayan olacağına dikkat çeken Tarhan, sözlerini şöyle bitirdi:
“AR-GE yatırımına Türkiye’de yeni geldik. Amazon yüzde 80 geliriyle AR-GE yapıyor ve büyüyor. Türkiye, AR-GE yatırımı yapmadıkça orta- uzun vadede dünya yapar, biz uygularız. Medeniyetin öznesi olamayız, nesnesi oluruz. Batı dünyasında Kovid-19’un hızlandırdığı küresel bir ciddi bunalım var. New York Times haber yaptı: 2021’de Yale Üniversitesinin koyduğu pozitif mutluluk dersine üç buçuk milyon kişi kayıt yapmış. İnsanlar mutluluk arayışı içinde. Japonya yalnızlık bakanlığı kurdu. İntiharlar ve şiddet olayları artıyor, insanlar kendilerini yalnız hissediyor. Ben merkezcilik yükseldi Batı medeniyetinde ciddi bir yozlaşma var. Çözümlerinde doğu bilgeliğini arıyorlar ve ders olarak okutuyorlar. Türkiye’nin Anadolu irfanı, doğu bilgeliğini öğretme çalışmalar yapması lazım ki; hem AR-GE’mizi koruyalım hem genç neslimizi koruyalım hem alternatif sunalım. Dünyanın geleceğine Kovid-19 bunun için bize fırsat sundu.”
Okunma : 3419