Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dost TV ve Dost FM’de yayınlanan “Prof. Dr. Nevzat Tarhan’la Akla Kapı” programında “İnsan Neden ‘Zor İnsan’ Haline Gelir?’ başlığını ele aldı. Tarhan, narsist kişilerin en zor insanlar olduğunu vurgularken, en zor insanın bile değişebileceğine dikkat çekti. Küresel yalnızlığın depresyonu doğurduğuna vurgu yapan Tarhan; “21. Yüzyılın narsisizm salgını, yalnızlık salgınına sebep oldu. İnsanlar suç işlememek için, başkalarıyla çatışma yaşamamak için tek yaşamaya çalışıyor. Bu yalnızlığın arka planındaki sebebi birlikte yaşama kültürünün zayıflamasıyla ilgili.” dedi.
“Zor insanlar narsist kişilik bozukluğu olan insanlardır”
Zor insan kavramına ilişkin insanların aslında zorlukları kendi kendilerine çıkardığını söyleyen Tarhan, zor insan tiplerini ise şu şekilde değerlendirdi: “Size göre zorluk olan başkasına göre zor değildir. Gayet kolaydır, çok güzel anlaşıyorlardır. Çivi çiviyi söker. Benim eşim çok zor bir insan dediği zaman biz onun neden zor olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Aslında o zorluğun arka planında kişi kendi zorluk dediği şeylerin önemli bir kısmını sebebiyet veriyordur. Onun için zorluktan ne anladığımızı burada çok iyi anlamamız gerekiyor. En çok bilinen zor insanlar ve bu çağda da çok yaygınlaşmış insanlar narsisistik kişilik bozukluğu olan insanlardır. Narsistik kişiler kendini özel, önemli, üstün görür. Övgüyle beslenir, eleştiriye karşı kapalıdırlar, empati yapamazlar. Böyle bir kişiyle yaşamak isteyen bir kimsenin köle efendi ilişkisine razı olması lazım. Yani onun kölesi olursan orada o seni korur, seni yüceltir, sadakati yüceltir. Kendine biat etmeyi yücelten kişilik tipleridir narsistik kişilik tiplerindendir. Kendisine körü körüne itaat etmesini isteyen insanlar köylü efendi ilişkisi ister.” şeklinde konuştu.
İş yerindeki liderlik farklı, evdeki liderlik farklı…
Aile içinde zorluk varsa çocukların bu durumdan olumsuz etkileneceğini ifade eden Tarhan; “Bir iş adamının iş yerindeki rolüyle evdeki rolü aynı değildir. İş yerindeki dik duruşu, net oluşu, kararlı kurallı insanlara hayır demesi normaldir ama evdeki rol babalık rolüyle iş adamı rolü aynı değil. Evde baba rolündeki kişi, patron gibi komutan gibi olamaz. Daha dönüşümcü liderlik lazım, yol arkadaşı liderliği lazım. İş yerindeki liderlik farklı, evdeki liderlik farklıdır…” dedi.
Çocuklar ilk sevgi yatırımını kendilerine yaparlar…
Çocukların narsist olmaması için eğitimin önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklara yapılacak övgü ve eleştirilerin doğru bir şekilde yapılması gerektiğinin altını çizdi. Tarhan; “Dünyada ilk narsisistik varlık çocuktur. Çocuk eğitilmezse narsist olur. Bir insan eğitilmezse, hayatın doğal akışı içerisinde narsist olur. Çocuklarda primer narsizm deniyor. Çocuk ilk sevgi yatırımı kendine yapar, büyüdükçe oyuncaklarına, kardeşine, babasına, komşularına yapar. Büyüdükçe arkadaşlarına, daha da ilerledikçe vatanına ve milletine yapar. Olgunlaştıkça kendini gerçekleştirme ve kendini aşma seviyesine geldiyse de varoluşa, hayata, yaratana sevgi yatırımını yapar. Bunu yapabilirse bir kimse sevgisini yönetiyor demektir. Sevgi nesnesini adil bir şekilde paylaşıyor demektir. Bunu yapamazsa her insan bencil olma eğilimindedir. Her insan, sonsuz bencil olmaya ve sonsuz derecede iyicil olmaya yatkın yaratılıyor. Eleştiriyle çocuğun kişiliğini överseniz narsist oluyor ama davranış ve çabalarını överseniz çalışkan oluyor. Çabalarını, yaptığı olumlu şeyleri, güzel davranışlarını övelim.” ifadelerini kullandı.
“Anne babanın görevi çocuğa kılavuz olmaktır”
İnsanların, diğer canlılara göre hayatı sonradan öğrendiğini dile getiren Tarhan; “Anne babanın görevi çocuğa kılavuz olmaktır, yol göstermektir, rehber olmaktır. Bunu yapabilirse çocuk iyi kötü, doğru yanlış, faydalı faydasız, güvenli güvensiz farkları öğrenmeye başlar. İnsan çocuğu psikolojik olarak prematüre doğuyor. Erken doğuyor ve hayatı dışarıda öğreniyor. Ördek yumurtadan çıkar çıkmaz yüzüyor ama insan bir yaşında yürüyor, 15 yaşında iyi kötü, doğru yanlışı ayırt ediyor. Bir insanın iyicil ve kötücül olması onun yaşadığı ortam ve sosyal çevresiyle ilgilidir. İnsanın ve bütün canlıların beyni yaşam kalıma göre programlanmış. İnsanı suya atsan hemen kurtulmak ister. Her canlıyı doğal ortamının dışına atsan kurtulmak ister. Çünkü insanların ve diğer canlıların zihinsel programları yaşamaya göre programlanmış. Hayvanlarda ölüm bilinci, ölüm algısı olmadığı için onlar yaşarlar, doğarlar, ölürler fakat öleceklerinin farkında değillerdir. İnsan biliyor, hayatı biliyor, öleceğini biliyor. İnsan sembolik düşünmeyi, kavramsal düşünmeyi, soyut düşünmeyi sonradan öğreniyor. İnsan bu düşünceleri öğrenirken hayat yolunda iyiyi ve kötüyü de sonradan çevreden öğreniyor.” dedi.
“İyi insan olmak varoluşumuzun kirasıdır”
Narsizme sahip olan insanların en büyük organlarının egoları olduğuna değinen Prof. Dr. Tarhan, kimsenin kimseden üstün olmadığını söyledi. Tarhan; “Narsizm, insanın kendisini kutsallaştırmasıdır. Onun en büyük organı egosudur. Diğer insanları öteki gibi görüyor. Kişi, diğerlerinden özel, önemli, üstün bir insanım diyor. Hâlbuki hiç kimse birbirinden üstün değil. IQ’su 50-60 olan çocuklar, insanlar vardır, onların bile küçük görülmemesi lazım. Çünkü benzersiz olan her şey orijinaldir. Orijinal olan her şey biriciktir, biricik olan her şey özeldir, özel olan hiçbir şey ile kıyaslanmaz. İnsanlar doğuştan hak ve fırsatlardan eşit yaratılmıştır. Bazıları zengindir, bazıları daha sağlıklıdır, bazıları daha yakışıklıdır, bazıları çirkindir ama hak ve fırsatlarda herkes eşit yaratılmıştır. Asıl yarış burada başlıyor. Sınav kağıdı aynı değil. İnsanlar, iyi insan olup olmama sınavı ile karşı karşıya. Zengin olup olmamasıyla ya da güçlü olup olmamasıyla değil hayatının sonuna geldiğinde iyi şeyleri hayatında biriktirebilmektir. Onun için iyi insan olmak varoluşumuzun kirasıdır. İyi insan olmak kibirlenecek, övülecek bir şey değil fazilet değildir. İyi insan olmak bizim temel görevimizdir, sorumluluğumuzdur.” şeklinde konuştu.
Küresel yalnızlık depresyonu doğuruyor
Zor kişilikleri örnekler ile anlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Zor kişilikleri anlayabilmek için psikolojik sağlamlık için kullandığımız üç örnek var: Bazı kişiler sünger gibidirler, her şeyi içine emerler, içine atarlar, ağlarlar, devamlı yakınmacıdırlar ve her şeyden şikâyet ederler. O insana gidince onun negatif enerjisi sana da bulaşır. Hep mutsuz, içi dolu, kaygılı, huzursuzlardır, mutlu olamazlar. Teflon dediğimiz kişiler, ağzına geleni söyler, bağırır, çağırır, kendine temas edeni yakar ama kendisi yanmaz. Gayet rahat gözükseler de aslında öyle değildirler. Zorluğa karşı sünger hiç olmazsa esner ama teflon esneyemez kırılır, dağılır. Yani o kişiler büyük bir kriz karşısında narsistik yaralanmaya uğruyorlar, intihar ediyor. ‘Ya başarılı olurum ya ölürüm.’ diyor. Kabullenmiyorlar, kırılıyorlar, esnemiyorlar. O kişilerin bazıları sırf incinmemek, kırmamak için toplumdan kaçar ve yalnızlaşırlar. 21’inci Yüzyılın narsisizm salgını, yalnızlık salgınına sebep oldu. Onun sebebi de insanlar suç işlememek için, başkalarıyla çatışma yaşamamak için tek yaşamaya çalışıyor. Bu yalnızlığın arka planındaki sebebi, birlikte yaşama kültürünün zayıflamasıyla ilgili. Küresel yalnızlık da depresyonu doğurur. Üçüncüsü ise sağlıklı kişilik, kauçuk kişilerdir. Bu kişiler psikolojik esnekliğe sahip olan kişilerdir. Kauçuktur esner, stresi emer, tekrar eski haline gelir ve bir şeyler öğrenir. Kauçuk öğrenebilen bir modeldir. Kullana kullana kolay pozisyon alırlar, değişirler. Böyle olan kişiler psikolojik olarak sağlam kişilerdir. Tekrar olayı emerler, yönetirler, eski haline geri gelirler.” ifadelerini kullandı.
“Öfkelenme nedenlerini anlamamız lazım…”
İnatçı kişilerin duygularını öfkeyle yansıttığına değinen Tarhan; “İnatçı kişiler en zor kişilerdir. Narsistler de inatçıdır. Obsesif mükemmeliyetçiler de inatçıdır. Eleştiriye kapalıdırlar ve onlarda ‘ben her şeyi bilirim’ duygusu vardır. O inatçı özellikler nedeniyle katı kuralları vardır, köşeli düşünürler. Zihinsel esneklik yapamadıkları, düşünce katılıkları oldukları için o kişiler sinirlenirler, duygularını öfkeyle ifade ederler, değiştirirler, yalnızlığı tercih ederler. Bu kişilik yapısına göre değişiyor. Öfkeli kişilerin öfkelenme nedenini anlamak lazım. Hangi kural zedelendi, hangi ilke, hangi prensip bozuldu diye bakmak gerekir. Tehlikeyi kendinden uzaklaştırmak için de gereklidir. Bazı öfkenin arkasında korku oluyor. Psikolojik bütünlüğün dağılma korkusu oluyor. Zarar, tehdit algısı oluyor. Bazılarında kıskançlık, suçluluk, pişmanlık oluyor yani arka planındaki fikri anlayarak kişinin öfkesini çözmek gerekiyor. Öfkeli bir insan duygularını ifade edemez. Öfkeli insanların çoğu kötü insanlar değildir. Bu durumu kendisi anladığı zaman yüzde 50’si düzelebilir.” dedi.
“En zor insan bile düzelebilir”
Paranoyak kişilerin de zor insan kategorisine girdiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kendini değiştirmeye açık, eleştiri kabul eden insanların düzelebileceğine vurgu yaptı. Tarhan; “Zor insanlardan birisi de paranoyak insanlardır. Kuşkuculardır ve delice bakışları vardır. Konuşmazlar ya da çok az konuşurlar, söyledikleri her söz aleyhlerinde kullanılacak gibi hissederler. Hiç kimseye güvenemezler. Yakın ilişkilerin, yaşantıların en büyük düşmanıdır. Bu kişiler araştırıldığı zaman çocukluğunda aşırı disiplinli, korkutularak büyütülmüş çocuklardır. Hayat güvensiz diye büyütülmüş, kimseye güvenme diye büyütülmüştür. Bu şekilde çocukluğundan beri korkuyla, güvensizlikle büyütülen kişiler ileri yaşta paranoyak olma eğilimleri fazladır. Bu insanlar kendilerini eğitme konusunda da başarısızdır. Bir insan çocukluğunda böyle büyütülebilir, annesi babası korumak için öyle büyütebilir ama hayatta iyi insanlar da var. Bir insanın kendini sorgulayıp geliştirme kapasitesi varsa çocukluk dönemindeki travmalarını düzeltebilir. Çocukluğu travmatiktir, sıkıntılıdır ama ergenliğe girer, kendini değiştirmeye, eleştirmeye, sorgulamaya, yeni şeyler öğrenmeye açıktır en zor insan bile düzelebilir.” şeklinde konuştu.
“Dünyayı değiştirmeye kendinden başla”
İnsanın ömrünü bir sermaye olarak görmesi gerektiğine vurgu yapan Tarhan; “Dünyayı değiştirmeye kendinden başla. Başkalarını düzeltmek yerine önce kendini düzelt. Kendini değiştirmek istemeyen kişiler, başkalarını heykel gibi istedikleri şekle sokmaya çalışırlar. Böyle insanlar zor insanlardır. İnsan yeni şeyler öğrenmeye açıksa zihinsel esnekliği, düşünsel esnekliği varsa o insan çocukluğunda ne kadar sıkıntılı zor yetişse bile, ‘Yaşadığım bu olay bana ne öğretti?’ diye sorar. Geçmişini, yaşadıklarını tecrübe sermayesi gibi bugünü bir hediye olarak, geleceğini ise yatırım olarak görür. Onun için bu psikolojik sağlamlığın temel ilkesidir. Bunu yapan bir kimse kendini değiştirebilir.” dedi.
“Ömrümüzün sonuna kadar yolculuk edeceğiz”
Hayatın bir yolculuk olduğuna değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanların bu yolcuğu kendilerinin seçebileceğinin öneminden bahsetti. Tarhan; “Hayat bir yolculuktur. Bu yolculukta önümüze yeni imkanlar çıkacak, tehditler çıkacak ama ömrümüzün sonuna kadar yolculuk edeceğiz. Yolculukta ne kadar iyi bir birikimimiz olursa, yatırımımız doğru bir şekilde yaparsak hayatımızın sonunda ona göre artılarımız, eksilerimiz olur. Bisiklet kullanırken durursan devrilirsin, hayat yolculuğunda da öyle durmayacaksın, devamlı bir ana yönelik işleyeceksin. Diğer canlıların amacı genetik olarak bellidir ama insanın amacı özgür iradesi olduğu için tamamen kendine bırakılmıştır. Kendi ego idealin iyiyse, kendine yüksek amaçlar, yüksek anlamlar hedef koyduysa emin olun her zorluk bir şekilde aşılıyor. Zor insanlarla bile geçinilebiliyor. Zor insanlar sinirliymiş, bencilmiş, bunlarla geçinilemez diye bir şey yok. Öyle insanlarla anlaşmanın muhakkak bir yolu vardır. Onun için her insan yüz kapılı bir saray gibidir, onun dünyası doksan dokuz kapı kapalı olsa bile etrafında biraz dolaşın bir tane açık kapı bulup girersiniz.” şeklinde konuştu.
Okunma : 780
ÜHA