Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından “İntörn Doktor Oryantasyon Programı” gerçekleştirildi. Düzenlenen programda Tıp Fakültesinin ilk intörn doktoru olma yolunda adım atan öğrencilere yeni dönem hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu. Programın açılış konferansı ise “Klinik İletişim” başlığında Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan verdi. Tarhan öğrencilere altın değerinde tavsiyelerde bulundu. Hastayı anlayabilmenin ve okuyabilmenin sağlıklı bir iletişimin başlangıcı olduğunu vurgulayan Tarhan, hastayla iletişim kurarken sağlıklı, güvenli ve aktif bir dinleyici olmanın önemli olduğuna dikkat çekti. İletişimin tedavinin bir parçası olarak görülmesi gerektiğini kaydeden Tarhan; “Hastayla aramızda, ‘Sen benim dinleyicim olursan ben de senin dinleyicin olurum.’ diye gizli bir anlaşma oluyor. Yani anlamaya istekli ve niyetli olmalıyız.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Yerleşkesi İbn-i Sina Oditoryumunda düzenlenen program yoğun ilgi gördü.
Üsküdar Tıp’ın ilk intörnlerinin katıldığı oryantasyon programının açılış konuşmalarını Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hikmet Koçak gerçekleştirdi. Programın açılış konferansını ise Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan verdi. Programa Tıp, Diş ve Sağlık Bilimleri Fakültesi akademisyenleri de katılım sağladı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İletişimin başlangıcı sağlıklı düşünce”
“Klinik İletişim” başlıklı konferansında hastayı anlayabilmenin ve okuyabilmenin sağlıklı bir iletişimin başlangıcı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “5 sene nasıl geçti değil mi? Düşünün şöyle bir 5 sene, geçiyor zaman... 2 sene de hemen geçecek. Önemli olan zamanı iyi, verimli geçirebilmek. İntörn hekimliğe başlarken tabii ki hastaya dokunmaya da başlayacaksınız. İyi bir gözlemci olacaksınız. Gideceğiniz kliniklerde beşer, altışar, üçer grup gibi gruplarla bütün branşları dolaşacaksınız. Bunlarla dolaşırken de orada teorik bilgileri uygulamaya geçtiğiniz vakaları göreceksiniz. En iyi eğitici o vakalardır. Her şeyi hastalardan öğreniyoruz. Biliyorsunuz hastayı iyi okuyabilmek ve onu iyi anlayabilmek için muhakkak oradaki hocaların rehberliği önemli. Yani bu bilgi alma, bilgi aktarma ile çok yakından ilgili. Bu nasıl olacak? Şu anda dünyadaki güvenli iletişimin başlangıcı sağlıklı düşünce, düşüncede güvenli düşünebilme, doğru düşünebilmedir.” dedi.
“İletişimi yatırım kalemi olarak görün”
Tıp öğrencilerinin dikkatle dinlediği Tarhan, iletişime ayrılan zamanı kayıp zaman olarak gören bireylere dikkat çekerek, iletişim olmazsa emeğin harcanmış olduğunun altını çizdi. Tarhan; “Tedavi sorumluluğunun temeli iletişim, sağlık çalışanının iç huzurunun ön şartı burada. Buna tedaviye duyulan duygusal zekanın kullanımı diyebiliriz. İletişimde değişkenler var. Vaka ve durumlara beğendim-beğenmedim, sevdim-sevmedim diye değil, doğru-yanlış ekseninde bakmak önemli. Hissetme değil, akılla hareket etmek. İletişime ayrılan zamanı kayıp zaman gibi görüyoruz. ‘Benim o kadar zamanım yok, sana anlatacak zamanım yok.’ şeklinde ama bu kayıp değildir. İletişimi yatırım kalemi olarak görün. Çünkü iletişimi sağlıklı yapamazsan, yaptığın iş boşa gidiyor. Karşı taraf da anlamıyor ve emek harcanmış oluyor. Tüm süreçler için 3 soruyu sormayı refleks haline getirmek gerekiyor. ‘Sağlıklı iletişim var mı? Ölçülüyor mu, ölçüyor muyum? Yaptım mı, yapmadım mı? İyileştirebiliyor muyum?’ Yani o iletişim hatalığından ders çıkarıp iyileştirebiliyor muyum? Bunu sormamız lazım. Değerlerin değil ama kültürün iş yapış biçiminin, kurum kültürünün, meslek kültürünün hızlı değişim yönünü yakından izlemek önemli.” şeklinde konuştu.
“Aktif dinleyici olmak önemli”
Anlamaya istekli ve niyetli olmak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dinlenilmezse davranışların nedeninin kaçırılabileceğinden bahsetti. Tarhan; “Terapötik ilişki, sağlık çalışanı ve hastanın ilk buluştuğu andan itibaren başlıyor. Anahtar kelime hastanın yüksek yararı. Onun için burada ben mesleki egomu tatmin edeceğim, ben şunu yapacağım, bunu yapacağım değil hastanın yüksek yararı olursa etik davranmış olursunuz. Hem de o hasta açısından sağlıklı iletişim kurmaya sebep olur. Sizin o ‘mindset’ dediğimiz sizin zihin haritanızda öncelik hastanın yüksek yararı varsa bu sizin söz dilinize yansıyor, davranışınıza yansıyor. Karşı taraf, bu kişi bana yardım etmek istiyor çabası oluyor. Karşının yargıya yaklaşımı miniminize olmuş oluyor. Bu nedenle muhakkak pratik ister ve ‘mindsetimize’ zihin haritamıza bunu özellikle verirsek daha az hata yapıyoruz. Hastayla geldiği zaman aslında gizli anlaşma yapıyoruz. ‘Sen benim dinleyicim olursan ben de senin dinleyicin olurum.’ diye gizli anlaşma oluyor. Karşı taraf kaygı gidermeye, anlamaya istekli ve niyetli olmalı. Dinlememek tehlikelidir, davranışların nedenini kaçırırsınız. Yani anlamaya istekli ve niyetli olmalıyız. ‘Sana ne olduğunu umursuyorum, hayatın veya yaşantın önemlidir’ duygusu. Böyle durumda bunu verebilmek, dinlemek, sorumluluk ve saygı demektir. Aktif dinleyici olmak bunun için önemli. Gelen hastalar, ‘Sendeki bilgi setine ihtiyacım var, senin liderliğini kabul ediyorum.’ diyor. İki tarafın da senin mesleki bilgine ve hastanedeki teşhis bilgisine ihtiyacı var. İletişimi tedavinin bir parçası olarak görün…" dedi.
“Duygusal liderliğin, psikolojik üstünlüğün terapistte olması lazım”
Hekimlere yönelik mesleki önemli paylaşımlarda bulunan Tarhan, klinik zekâ ve duygusal liderliğin hekimlikte önemli olduğunu vurguladı. Tarhan; “Hep şikâyet eden hastalar var. Böyle narsist, kasıntı hep karşı çıkıyor. Kapıdan girer girmez hemen sizi suçlayarak geliyor. Manik, neşeli hastalar da var. Sessiz, ağzından laf alamazsınız. Bir günde dört mevsim olan hastalar... Hastalık tipine göre hekimin yaklaşım biçimi değişiyor. Bu, yıllar içerisinde beceriyle kazanılacak durum. Bu nedenle ilişkilerde hasta gruplarından hangisi gelirse gelsin duygusal liderlik sizde olmalı. Hastanın suratı asık geldi diye sizin de suratınız asılırsa liderliği o an kaybedersiniz. Hasta aşırı neşeli geldi. Sizde ona gidip de uyarsanız liderliği o an kaybedersiniz ama duygusal liderliğin, psikolojik üstünlüğün hekimde olması lazım. Burada klinik zekâ olması gerekiyor. Onun yararı için bu böyle oluyor yoksa öbür türlü zaman boşa gider. Kanıt temelli ikna, modern tıp uygulamasının önemli unsuru. İkna işin içinde olmadığı zaman hastaların özeline saygı duyulması imkânsız olabilir. İknayı kullanan doktorlarda altı kriterden geçmekten emin olmalıdırlar. Bir ön yargılarını kaldırmak, hastanın özel isteklerine ulaşmak, muhtemel zararlar veya yararlar hakkında dürüst, tarafız, kanıt temelinde bilgi sağlamaktır.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Hikmet Koçak: “Doktorluk, insan sevgisi olmadan yapacağınız bir meslek değil”
Konuşmasında hekimlikte empatinin oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hikmet Koçak; “Bugün sizler için olduğu kadar üniversite olarak bizler için de önemli bir gün. İlk günden itibaren heyecan duyduğumuz tıp fakültemizin ilk öğrencileri olarak sizlerin intörn olmasını arzuluyorduk ve bekliyorduk. Sizler de esasında tıp fakültesine kabul olduğunuz günden itibaren hastayla ilk temasınızı ne zaman yapacağınızı ve önlüğü ne zaman giyeceğinizi hep merak eder ve bunu söylerdiniz. Bugünden itibaren bu beyaz önlüğü giydiniz ve mesleki olarak hayatınızın en önemli noktasına başlıyorsunuz. Önemli nokta şu, bir defa hastayla direkt muhatap olacaksınız, temas edeceksiniz, muayene edeceksiniz. Doktorluk, meslekte önde bir yaşam tarzıdır. İnsan sevgisi olmadan yapacağınız bir meslek değil. Onun için insan seveceksiniz, seviyorsunuz zaten. İkincisi de empatiyi unutmayın. Zaman zaman kendimizi hastanın yerine koyun. Hasta siz olsanız nasıl bir hizmet almak istersiniz ve nasıl karşılanmak istersiniz diye mutlaka empati yapın ve ona göre hareket edin.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Haydar Sur: “Meslek erbabı olmak sorumluluğun biraz daha üzerimize bindiğini hissetmektir”
Hayatının tarihi günlerinden birini yaşadığından bahseden Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur; “Öğrencilerimizsiniz ama artık meslektaşımız oluyorsunuz. Bu çok anlamlı, ben hayatımın tarihi günlerinden birini yaşıyorum. Bu fakülteyi beraber kurduk. Bütün gelişmeleri beraberce böyle köşe taşlarını el birliğiyle, sizlerle de tartışa tartışa, üst idareyle görüşe görüşe bu şekli ortaya koyduk. Şeklin, yani lego parçalarının son parçasını koymak üzereyiz. Bu intörn meselesi… Mesele diyorum çünkü öğrencilikten meslek erbabı olmaya geçiş dönemidir ve çok önemlidir. Benim görüşüme göre meslek erbabı olmak sorumluluğun biraz daha üzerimize bindiğini hissetmek anlamına geliyor. Kelime olarak da dikkat edin intörn İngilizcede ‘internalize’ etmek, ne demek? İçine almak, dahil etmek gibi anlamları var. Artık sizi hekimlik meslek grubu içine almış durumda. İntörn dediğimiz zaman ‘internalize’ etkisidir. Bir de sınav yok artık sadece başımızda hoca vasfıyla abi, abla vasfıyla meslektaşlarımız var. Onlar sizin ustanız. Dünyanın en tatlı şeyi bir hekim adayı için hekim diplomasını almaktır. İşte o gün aynı zamanda hekim olmanın sorumluluğunu da üzerinize almış olacaksınız. Sevinçlerinizi ve sorumluluğunuzu dengede tuttuğunuz sürece çok başarılı hekimler olacaksınız, bundan eminim.” şeklinde konuştu.
Program kapsamında Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, “Hastane Hizmetlerinin Sunumu”, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Aptullah Haholu, “İntörnlük Dönemi Eğitimi ve Çalışma Esasları (İntörn Doktor Yönergesi)” ve ve 6’ncı Sınıf Koordinatörü, Tıp Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Şirin Aksu, “İntörn Programı Hakkında Bilgilendirme ve İntörn Karne Sunumu” başlıklı konuşma gerçekleştirdi.
Program kapsamında öğrencilere bilgilendirmelerde bulunuldu ve sorular yanıtlandı.
Daha sonra ise oryantasyon programı toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
Okunma : 905
ÜHA