Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor (SKS) Daire Başkanlığı’nın desteği ile Çağın Vicdanı Kulübü’nün düzenlemiş olduğu “Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Varoluş Sohbetleri her hafta olduğu gibi bu hafta da öğrencilerin yoğun katılımıyla yapıldı. Modern çağda hakikatin peşinden gidecek olanların zora talip olduğunu aktaran Tarhan; “Sosyal hayatın içinde olmalıyız, zor olan bu. Bu zamanda hakikati arıyorum diyorsanız zora talip olarak aktivist olacaksınız. Hakikati arayanlara Allah hakikati bulmaları için fırsat veriyor.” dedi.
“Reforma değil, rönesansa ihtiyaç var”
Yeni neslin dini konuları anlamakta zorlandığını ifade eden Tarhan, Kur’an hükümlerinin daha kolay anlaşılması için dini söylemlerin yenilenmesi gerektiğinin altını çizdi. Kur’an- ı Kerim’in reform değil rönesansa ihtiyacı olduğunu aktaran Tarhan; “Yeni kuşak bazı şeyleri anlayamıyor. Bu yüzden benim düşünceme göre İslamiyet’in reforma ihtiyacı yok, ana kuralları belli. Kur’an-ı Kerim çok açık. Kur’an-ı Kerim’in rönesansa ihtiyacı vardır. Rönesans tecdit, yenileme demek. Reform ise yeniden şekil vermek, çatıyı değiştirme, binanın iskeletini değiştirme demek. İslamiyet’in bu sebeple rönesansa ihtiyacı var. Kavramsal doğruluğu olan bir söz söylemek daha doğrudur. Kavram değişikliğine değil, yenilenme değişikliğine ihtiyaç vardır.” ifadelerini kaydetti.
“Hakikati arıyorsanız aktivist olacaksınız”
Yönetilen değil yöneten olabilmek için sosyal hayatın içerisinde olmak gerektiğinin altını çizen Tarhan, hakikatin peşinden gidecek olanların zora talip olduğunu ifade etti. Tarhan; “Sosyal hayatın içinde olmalıyız, zor olan bu. Sevdiğiniz birisi bataklığa düştüğünde ben onu kurtaramam üstüm başım çamur olur, diyorsanız bencilsiniz ve iyi bir insan değilsinizdir. Bataklıktan çıkardığın zaman tabi senin de üstün başın çamur olacak, bulaşacak ama onu temizlemeyi de öğreneceksiniz. O yüzden içtimai hayatta yaşıyorsanız bu zorluklara karşı da maruziyet yaşayacağız. O maruziyete rağmen hedefimizden vazgeçmeyeceğiz. Yoksa öbür türlü sadece yönetilen oluruz. Yönetilen değil, zora talip olan aktivist olmamız lazım. Bu zamanda hakikati arıyorum diyorsanız aktivist olacaksınız. Hakikati arayanlara Allah hakikati bulmaları için fırsat veriyor.” dedi.
“Ölümden sonrası olduğuna göre bu hayatın bir anlamı olmalı”
İnsandaki ölümsüzlük arzusunun ölümden sonraki hayata işaret olduğunu aktaran Tarhan, metakognitif genlerin araştırılması ile bunun kanıtlanacağına dikkat çekti. Tarhan; “Şu anda gençlik çaresini hücrelerin bölünmesinin devamlılığını bulabilir miyiz diye yapılan bir çalışma var. İnsan ölmek istemiyor, içinde ölümsüzlük arzusu var. İnsanı yaratan ona ölümsüzlüğü vermek istemiş ki ölümsüzlüğü isteme duygusu vermiş. İçimizde nasıl iştah duygusu, yemek yeme duygusu varsa ebediyet duygusu da var. Bunlar şu an da araştırılıyor, metakognitif gen-zihin üstü gen diye. Zihin üstü genlerden birisi anlam arayışı genidir sadece insanda var. Diğeri zaman kavramıyla ilgili gen. Geçmiş ve geleceği sorgulayan tek varlık insan. Bu da insanın sonsuzluk arayışının bir geni aslında. Bir diğer metakognitif gen ise ölüm algısı. Öbürü ise yeniyi arama geni, yeni deneyimlere açık olmak. Diğerleri de araştırılıyor. Çünkü bir şempanze ile insan genlerinin %95’i uyuşuyor. %5 farktan dolayı insan, insan oluyor. Onlar da soyut düşünce, kavramsal düşünce ve sembolik düşünce ile ilgili genler. İnsanlar hayvanlardan farklı olarak ölümsüzlük, beka arzusuyla yaratılmış. Bu duygu öldükten sonra hayatın varlığının en büyük kanıtı. İster inanalım ister inanmayalım ölümden sonra hayat var. Öldükten sonra hayat olduğuna göre bu hayatın bir anlamı var.” şeklinde konuştu.
“Beyinden kalbe giren kimyasallar ile kalp evrensel enerjiyle temas kuruyor”
Evrendeki veri tabanının Kur’an’da “levh-i mahfuz” kavramıyla ifade edildiğini aktaran Tarhan, evrenin yaratılış evresi, ölüm, beyin ve kalp bağlantısı hakkında dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “İnsan öldükten sonra fizikle zaman kırılması oluyor, öldükten sonra başka bir boyuta geçildiği söyleniyor. Şu anda farklı bir enerji bandındayız, öldükten sonra farklı bir enerji bandına geçeceğiz. Evrende enerji veri tabanı var, enerji veri tabanının üstünde dijital veri tabanı var. Dijital veri tabanının Kur’an-ı Kerim’deki karşılığı bütün bilgilerin muhafaza edildiği ana kitap. Dijital veri tabanının Kur'an-ı Kerim’deki karşılığı Levh-i Mahfuz’dur. Levh-i Mahfuzun kelime karşılığı ana kitap demek. Allah katında sırasıyla ilim, enerji, madde ve canlı yaratılmıştır. Böyle bir hiyerarşi içerisinde ölümü zaman kırılması tabiriyle açıklamak mantıklıdır. Öldükten sonra bedenen ölüyoruz ama bilgisayarın ölümü gibi fişi takıldığı an tekrar çalışıyor. Elektrik burada can, ruh ise yazılımsal bir programdır. Bilgisayarı öldüren şey aslında, yazılımın öldürülmesidir. İnternet ile bağlantılı ise kendi yazılımı vardır. İnsan öldüğü zaman yazılımı gidiyor. Madde ve ruh bağlantısı kopuyor. El-Ezher Üniversitesi’nin, beyin ölümünün gerçek ölüm olduğu ile ilgili fetvası vardır. Çünkü beyin ölümünde kalp çalışıyor ama beyin ölüyor. Kalp aslında bir makine, motordur. Asıl merkez beyindir. Beyinden kalbe giren kimyasallar ile kalp evrensel enerjiyle temas kuruyor. Kalp mekanik bir varlıktır. Ruh beynimizdeki yazılımdır. Yazılım zaten şu an beyin.” ifadelerini kullandı.
“Beynimiz değil zihnimiz karar verir”
Allah’ın varlığının bilimsel olarak kanıtlanabileceğini ifade eden Tarhan, sorgulanan her şeyin bilimin menziline girdiğini aktardı. Tarhan; “Nörobilimde bir kişiye p300 ve p400 dalgalarını içerdiği bir deney yapılıyor. Eğer kişi sorulan soruya evet der ise beyaz ışığa basması isteniyor. Evet dediği zaman p300 dalgası 30 milisaniyede ortaya çıkıyor. Hayır dediği zaman ise p500 dalgası 50 milisaniyede ortaya çıkmış oluyor. Bu şu demek oluyor; negatif şeylere beyin daha çabuk tepki veriyor. Beynimiz tehditlere karşı daha duyarlıdır. Karar veren mekanizma beynimiz değil, beynimizin üzerinde bulunan zihindir. Beynimizin üzerinde bir tane daha beyin var. Bahsettiğim beyin ise kuantum beyindir. Yani kuantum beynimizin üzerinde paralel beynimiz var ve zihin şeklinde çalışıyor. Nörobilimciler, psikiyatri ve psikoloji ile uğraşanlar Amerika’da 2014 yılında ‘Materyalist Manifesto’yu yayınladı. Post materyalizm manifestosunu web sitemizden okumanızı öneriyorum. Materyalizmin bitiş manifestosu da diyebilirim. Artık bilim sadece materyalist değil. Eğer sen Allah’ın varlığını sorgulayabiliyorsan o da bilimin menziline girer. Eğer ‘sorgulamam, inanç bu’ diyorsan bu bilim olmaz. Sorgulanabilen her şey bilimin menzilindedir. Ayetler de Kur’an-ı Kerim de sorgulanabilir. Okurken bu kâinatı sıfırdan yapan bir yaratıcı gözüyle okumanızda fayda var. İnşa ya da icat eden kişi tarafından yazılmış şeklinde değil. Her şeyi sıfırdan yaratabilen bir güç olarak okumanız siz de ‘benden ne istiyor olabilir’ şeklinde çağrışım yaratabilir.” dedi.
“İhtimal hesaplamalarıyla Allah’ın varlığı kanıtlanıyor”
İnsanın anlam arayışı vardır. Anlam arayışı olmayanlar ömürlerini kötü geçiriyorlar. Uyuşturucuya düşüyor, kötü şeylere başvuruyorlar. İnsanoğlu hakikate başvurmamak için kendini kandırıyor. Modernizm insanları aldatıyor, hakikat karşısında bizleri aldatıyorlar. Gaflet ve aldatma ile hakikatin üzerini örtüyor. İhtimal hesapları şu an tıpta en çok kullanılan metottur. İhtimal hesapları ile bir ilacın faydasının mı yoksa zararının mı daha fazla olacağını %80-90 oranlar verilerek bulabiliyoruz. İhtimal hesapları ile kanıta ulaşılır. İhtimal hesapları ile matematiksel hesaplar ile kanıta ulaştığın zaman tek bir yaratıcının varlığı kanıtı en yüksek ihtimal oluyor. İhtimal hesapları ile Allah’a ulaşılıyor. ‘Akıldan Kalbe Yolculuk ’ kitabında Düz A Modeli, kibrit mantığına oldukça yer verdim. İhtimal hesaplarıyla Allah’a ulaşabiliriz. Bir köy muhtarsız olmaz. Bir harf kâtipsiz olmaz. Bu koca evren nasıl muhtarsız, ustasız ve sahipsiz olur. Buna kafa yormamız gerekiyor.” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.
Okunma : 1337
ÜHA