Toplumsal ve bireysel sağlamlık açısından yardımlaşma, birlik ve beraberlik duygularının önemli olduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, olumsuz olayların yaşandığı zor günlerde bunun öneminin bir kez daha anlaşıldığını vurguladı. Mağdur durumdaki kişiler için en önemli şeyin psikolojik destek olduğunu belirten Tarhan, yapılacak en doğru şeyin mağdurun yanında olduğunu hissettirmek olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Felaketler ve şok etkisi oluşturan olaylar yardım etme duygusu uyandırıyor” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, son günlerde yaşanan deprem gibi doğal olayların hem bireysel hem de toplumsal olarak önemli etkileri olduğunu söyledi.
Fiziksel yardım kadar psikolojik destek önemli
Bu olaylardan çok sayıda kişinin bire bir etkilendiğini ve pek çok kişinin acı çektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu kişilerin en büyük ihtiyacının psikolojik destek olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “İlk olarak bu durumu yaşayanların ruh hallerini anlamamız gerekiyor. Bu ruh halindeki kişiler sığınacak bir liman, uzatılacak bir el ararlar. Birer çocuk gibidirler, acı çeken kişiler. Yapılacak en iyi yardım birinci olarak onlara psikolojik açıdan yalnız olmadıklarını hissettirmektir.
Fiziksel yardım için koştururken psikolojik olarak da destek vermemiz lazım. Bu destek, onlardaki acıyı hemen hafifletir. Bu hastaneye giden kişiler için de geçerlidir. Hastaneye gittiklerinde doktorların kendileriyle ilgilenmediklerini görürlerse hırçınlaşırlar, saldırılar. Çünkü onlar yaralı kişilerdir. Son haftalardaki olayları yaşayan kişiler de o ruh halleri içerisindeler. Yapacağımız en iyi şey yanlarında olduğumuzu hissettirmek. Yaşanan olaylarla devlet erkânının bakan ve yetkililerin alanda olması güven verici ve yalnızlık giderici bir etkisi var.”
Sıcak ilişkileri seven bir toplumuz
Toplum olarak dünyada eşine az rastlanan, sıcak ilişkileri seven bir toplum olduğumuzu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mesafesiz ilişkiyi kolaylıkla yapabilen bir toplumuz. Bu kültürel olarak bizim bir avantajımız. Her ne kadar batının yalnızlaşma hastalığı bize geçmiş olsa da biz bu kadar etkilenmiş durumda değiliz. Bunu yaşadığımız son olaylarda da görüyoruz. Toplum açısından baktığımız zaman ben 99 depreminden sonra rastladım. Bir iş adamı geldi. ‘Artık işçilerime daha çok tolerans göstermeye karar verdim’ dedi. Felaketler ve şok etkisi oluşturan olaylar yardım etme duygusunu uyandırıyor. İyi örnekleri artırarak toplumdaki sıcak ilişkileri artırmaya çalışabiliriz. Elazığ depreminde Suriyeli Mahmud gerçeğini yaşadık. Bu genç enkaz altından tırnaklarıyla kazıya kazıya bir aileyi çıkarttı. Önyargıların da yıkılmasını gördük” diye konuştu.
Suriyeli Mahmud önyargıları yıktı
Yazar ve düşünür Cemil Meriç’in bu konuda çok güzel bir sözü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “En büyük düşmanımız önyargı, en büyük ihtiyacımız hoşgörü’ diyor. Önyargıları dağıtan şey hoşgörüdür. Toleransın oluşması için yakın temas olması lazım. Bu olaylar esansında yakın temas oldu ve insanlar etiketleme yaptıkları kişileri gördüler. Etnik ayrımcılık, cinsiyet ayrımcılığı küresel hastalıklar. Suriye krizi şuanda devam ettiği için halkta yanlış anlaşılmalar hala var. Suriyeli Mahmud bu yanlış anlaşılmaları yıktı. İnsanların içini ısıttı. Bu gibi örneklerin teşvik edilmesinde fayda var” dedi.
“Yardım” kavramı çocuklara öğretilmeli
Bu tip üzücü olayların çocuklara yardım konusunu öğretmede bir fırsat olabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Biz de anne baba olarak düşünelim. Çocuklarımız var. Böyle durumlarda anne baba çocuğuna bu tarz olaylarda neler yapılması gerektiğini anlatması lazım. Şu anda AFAD’a mesaja tıp 10 TL yardım yapabiliyorsunuz. Bu mesajı çocuklarınıza attırın.
Dünyada başka insanların da olduğunu ve onlara yardım etme düşüncesini çocuklara aşılamak lazım. Soyut düşünme becerisi, zihin teorisi diye geçiyor. İnsan sadece kendisini düşünmeye göre yaratılmış bir varlık değil. İnsan ilişkisel bir varlık. Başkalarına yardım etme düşüncesi insanda var. Hayvanlarda bu düşünce çok yüzeysel. Ama insanlar başkalarını mutlu görerek mutlu oluyorlar. Mindfullness teknikleri ve psikoterapi teknikleri gösterdi ki bir insana paylaşımcılık, yardımlaşma duygusu öğretilirse, kişi de mutlu oluyor” diye konuştu.
Aile içerisinde konuşulmalı
Yardımlaşma ve dayanışma konusunun evde bir konu olarak konuşulması ve çocuğa bire bir anlatılmasının gerekli olduğunu kaydeden Tarhan, “Bizim toplumuzda çocuğa akademik bilgi verme ön planda tutuluyor oysa çocuğun duygu ve düşüncelerine yer verilmesi aradaki bağları güçlendirir, çocuğun kavramsal düşünme becerisini geliştirir. Bunlar da ancak zihinsel emekle oluyor. Çocuk mesela anlatsın, anne baba ve hep birlikte yorumlasınlar. Özellikle ergenlikten önceki çocuklarda bu daha önemlidir” dedi.
İyilik yaparken mutlu olmak bize has bir özellik
Yardım eden kişinin beyninde mutluluk hormonu salgılandığını kaydeden Tarhan, “Bu nörobilimde tespit edilmiş bir bilgi. Bu bizim toplumumuzda var. Alan kazanmaz, veren kazanır. Veren sadece öbür dünyada değil, bu dünyada da kazanıyor. Mutlu oluyor. Ben hiç unutmam GATA’da bir hocamız vardı. İnancı yoktu ama gizli gizli bir öğrenciyi okutuyordu.
Arkadaşı sordu sen inanmıyorsun ki neden yardım ediyorsun diye sordu. O da ‘Ben o çocuğun yüzündeki mutluluğu görünce mutlu oluyorum’ dedi. Özellikle Kaliforniya’daki okullar sosyal hizmet veriyorlar. Sosyal sorumluluk olarak yapıyorlar. Hayatta dezavantajlı kişilerin de varlığını düşünmemiz lazım. Rastgele yardım, sessiz yardım. Bizim toplumumuzda var olan ‘bir elin verdiğini diğer elin görmemeli’ şeklindeki anlayışını yaygınlaştırmamız ve önemini herkese anlatmamız lazım” dedi.
Okunma : 2893
ÜHA