Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Pozitif Psikoloji Söyleşileri etkinliğinin konuğu oldu. “Pozitif Psikolojiyi Anlamak” konusundan bahseden Tarhan; “Davos’ta üç konu dünyanın geleceği için kritik alan olarak belirlendi; Biri iklim değişikliği, ikincisi ekonomik eşitsizlik, üçüncüsü yalnızlık. Buna çare olarak da batı pozitif psikolojiyi öğretiyor. Pozitif psikoloji içerisinde insani değerlerin öğrenilmesi var. Değerleri öğretelim ama değerler o ilkokullarda anaokulunda yapıldığı gibi vaazlarla konferanslarla öğrenilmez. Değerler, değer içerikli eğitimle öğrenilir.” dedi.
“Eksiyi sıfıra getirmekle uğraşıyoruz”
Pozitif psikolojinin bir ihtiyaçtan ortaya çıktığı konusuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; Pozitif psikoloji bir ihtiyaçtan çıktı. Biz patolojiyle, sorunların düzelmesiyle uğraşıyoruz. Yani eksiyi sıfıra getirmekle uğraşıyoruz. Bakıyoruz düzelen kişiler tekrardan hasta oluyor. Daha sonra insanların hasta olmaması için yapılması gereken şeyler yeterli miktarda yapılmıyor. Hastanın yüksek yararı, toplumun yüksek yararı esassa toplumun yüksek yararına göre insanların hasta olmamasına önem vermek bir hastayı tedavi etmekten daha önem ve önceliklidir. Zaten hekimlik de üç ayağa ayrılıyor. Bir tedavi edici hekimlik bunun hem maliyeti yüksek hem zor zahmetli bir hekimlik, ikinci hekimlik önleyici yani risk gruplarını önceden belirleyip hastalıkların ortaya çıkmamasıyla ilgili, asıl hekimlik idari koruyucu hekimlik kişinin hasta olmaması için uğraşmak. Bu Tıp meslekleri arasında iki alanda tıpçılara bu görevde verilmiş. Mesela çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı, ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı yani ruh hastalıkları uzmanı demiyor. Sağlığı ve uzmanları, insanların sağlığı için bir şeyler yapmak gibi bir görev tanımımız var. Nasıl çocuk hekimlerinin çocukların hasta olmamasıyla ilgili bir görev tanımı varsa, ruh sağlığı açısından öyle bir görev tanımı var. 2002’li yıllarda aileyle ilgili yazdığımız kitaplarda ‘Mutluluk Psikolojisi’ kitabı 2005’lerde çıktı. ‘Duyguların Psikolojisi’ kitabı da aynı şekilde. 1994’ de duygusal zeka kavramının çıkmasıyla ilgili bu bilimsel bir zemin oluşturdu çünkü psikolojinin nörobilim temelleri ortaya çıktı.” şeklinde konuştu.
“Kendi dinamiklerini harekete geçiriyorsun”
Pozitifleri güçlendirildiği zaman negatifin kendiliğinden düzeldiğinden bahseden Tarhan; “Hekimliğin psikiyatride karşılığı nedir? Kişinin patolojisine gidip de annesinin babasının çatışmalarına girmeden sadece karakter güçlerini ortaya çıkarıp pozitif pekiştirmeler yaparak o kişinin psikoloji bağışıklık sistemini devreye sokup hastalığı kendinin yenmesini sağlıyorsun. Yani bir nevi kendi dinamiklerini harekete geçiriyorsun. Pozitif güçlendirme yöntemleriyle negatif patolojiyle uğraşmak yerine pozitifleri güçlendirdiğiniz zaman negatif kendiliğinden düzeliyor. Bu şuna benziyor, karanlıkla mücadele etmek isteyip karanlık şöyle kötü böyle kötü nasıl yapacağız demek yerine hiç o karanlıkla uğraşmadan hemen bir ışık yakmak gibi. Bir insan ruh sağlığı düzelmeye başladığı zaman ruhsal çatışmalar sorunlar kendiliğinden düzeliyor. Onun için pozitif pekiştirme yöntemi çok ileri patolojilerde kullanılmaz. Kişi artık o derece ki mümkün değil pozitif yönlerine odaklanamıyor. Böyle durumlarda beyinde obsesyon oluşmuş, beyindeki düşünce tekrarları onun beyni artık otoban gibi olmuş. Beyin otomatik olarak hatalı düşünce üretiyor, ona terapi yapılamaz. Önce biyolojik tedavi beyinde altyapıyı düzleteceksiniz. Beyindeki nöro plastiği düzleteceksiniz ondan sonra onun üzerine terapatik yaklaşarak yanlış networkün yerine doğru networkü oluşturup, düşünce kalıplarını oluşturup o kişiyi terapiye hazır hale getirmek gerekiyor. Biyolojik olarak nöro plastiği düzeltmekte veya onlarda da ilaç var, manyetik uyarım tedavileri gibi tedaviler bunlardan sonra daha çok işe yarıyor.” dedi.
“Zihnimizi iyi yönetirsek beynimizi iyi yönetiyoruz”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Şu andaki bilimin en çok çalıştığı konu temel bilinç çalışmaları, bilinç nedir? Neden bir insan doğarken kimliği ile doğuyor da ölünceye kadar aynı kimlikle kalıyor? Niye kimlik değiştirmiyoruz? Sanki doğarken bize IP verilmiş ölürken de öyle. Bilgisayardaki IP’leri BT’ciler girip değiştiriyorlar. Demek ki bizim doğuştan özgür irademizin dışında bilinç gibi evrensel bir şey var. Young’un söylediği gibi; ‘Ruhumuzun madde cinsinden olmayan bir parçası var.’ diyor. Öyle bir şey var şu anda. Bu kuantum evren ve bilinç mi diyeceksek bir şey var. Bu nedenle bizim emir veren irade ve bilinç kısmımızı doğru yönetirsek, zihnimizi iyi yönetirsek beynimizi iyi yönetiyoruz. Biz beynimizi yanlış çalışan bir makine gibi göreceğiz. Ona doğru çalışmayı öğrettiğimizde otomobil gibi ona doğru çalışmayı öğretirsen araba kaza yapmaz. O şoföre doğru şekilde öğretirsen kaza yapmaz. Bir arabanın motoru vardır, direksiyonu vardır, şoförü vardır. Arabanın motoru harekete geçirir, direksiyon bozuksa veya şoför acemiyse o araba motor ne kadar güçlü olursa olsun gitmez. Yönetici panel bozuksa şoförde usta olsa araba yine gitmez. Şimdi burada motor duygularımız oluyor. Emosyonlarımız, yönetici panel akıl oluyor muhakeme, orası da direksiyon oluyor. Onun üzerinde de şoför var o da bilinç işte. Biz o bilinci eğitirsek yönetici paneline doğru program yükleniyor ve motorda doğru çalışırsa hedefine gidiyor. İnsanı böyle bir metafor gibi düşünürsek bilinçli bir insanın psikoterapi insanın bilincine hitap edip beyindeki bozulmuş networkleri düzeltiyor. Bu nedenle bütün bunu yaparken pozitif psikoterapinin temel ilkesi hastanın yüksek yararı ilkesidir.” ifadelerini kullandı.
“İki tarafta birbiriyle anlaşma içerisinde olacak”
Hasta terapiste geldiği zaman karşılıklı olarak sessiz bir anlaşma yapıldığından bahseden Tarhan; “Hasta bize geldiği zaman biz onunla sessiz bir anlaşma yapıyoruz. Bu sessiz anlaşmada şöyle diyoruz; ‘Ben senin dinleyicin olursam sen de benim dinleyicim olursun.’ gibi bunu direkt söylemeden anlaşmayı yapıyoruz. Ben senin dinleyicin olacağım sen de benim dinleyicim olacaksın diye. İki tarafta birbiriyle anlaşma içerisinde olacaklar. Burada terapistin aktif dinleyici olurken aslında; ‘Danışana söyleyeceğin şeyler beni ilgilendiriyor.’ dedirtmemiz lazım. Biz bunu hastaya dedirtemezsek; ‘Benimle ilgilenmiyor, habire bilgisayara bakıyor. Bu terapistin aklı başka yerde.’ dediği anda bitti. Terapatik güven oluşmaz. Onun için senin söylediğin şeyler beni ilgilendiriyor dedirtecek şekilde hastaya odaklı olmak gerekiyor. Danışan burada şunu anlamalı; ‘Seni anlamaya istekli ve niyetliyim.’ Bunu dinlememek terapiyi sabote eder. Olağanüstü bir şey çıkarsa izin istemek gerekiyor. Bırakın terapiyi bir insanla ilk karşılaştığında 3 şeye dikkat edin; özeline, özrüne ve kutsalına. Bunlarla ilişkiye girmeyin. Biz ne yapıyoruz? Hemen hemşerilikten giriyoruz gibi ya da senin neden bacağın kısa, niye gözünün biri şöyle. İnsanın özeliyle kutsalıyla ilişki kurulmaz ki hele ki terapide hiç yapılmaz. Onun için burada bunlara dikkat etmek gerekiyor. Burada terapist şunu söylemeye çalışıyor; ‘Sana ne olduğunu umursuyorum, senin hayatın yaşantın benim için önemli.’ Bu izlenimi verirsek danışan bizi dinler. Önem vermezsek, yüz ifademiz mimik ve jestlerimiz mikro mimiklerimiz önemlidir.” şeklinde konuştu.
“Pozitif psikoterapi iyi insan olmayı da öğretiyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pozitif psikoloji ile ilgilenen birinin Gardner’ın karakter güçlerini muhakkak bilmesi gerektiğine dikkat çekti. Tarhan; “Pozitif psikoterapi iyi insan olmayı da öğretiyor. Gardner çoklu zekâyı bulan adam, 6 erdem 24 karakter gücü diye belirlemiş. Aslında o karakter güçleri, erdemleri hepsi iyi insan olmayı anlatıyor. Birçok karakter güçlerine baktığımız zaman empati var, içerisinde dayanıklılık var, doyum erteleme var. Pozitif psikoloji ile ilgileniyorsanız Gardner’ın karakter güçlerini muhakkak bir kere bilmemiz gerekiyor. 6 erdem 24 karakter gücünü pekiştirirsek buradan hareketle o kişinin güçlü yönlerini buluyorsunuz. Bulduktan sonra mesela karakter güçlerinden biri bilgelik diyor, 6 erdem; bilgelik, cesaret, insaniyet, adalet, ölçülülük, aşkınlık var. Bu 6 tane erdemden bahsediyor. Kapitalist eğitim ne öğretiyor? Karlılığı öğretiyor. Kapitalist sistem insana ekonomik varlık diyor. Şimdi o değişti, onu değiştiren insan 2000’lerde Nobel ödülü aldı. İnsanın karar verirken sadece kar-zarar analizine göre karar vermiyor, faydayı maksimize ederek karar vermiyor, insan sevgiyi maksimize ederek karar veriyor. Sevgiyi duyguları maksimize ederek karar veriyor. Yatırım yaparken, parasını harcarken, evlenirken duyguları maksimize ederek, aklı maksimize ederek vermiyor. O halde akıl bilimsel bir kategoridir, duygularda bilimsel bir kategoridir diyerek insanın psikolojisini devreye sokan bir sistem ortaya çıktı.” dedi.
“Değerler değer içerikli eğitimle öğrenilir”
Pozitif psikolojinin içerisinde insani değerlerin öğrenilmesinin olduğundan bahseden Tarhan; “Bu zamanda en büyük zenginlik bilgeliktir. 21. Yüzyıl bilgelik yüzyılı olacak. 20. Yüzyıl bilgi çağıydı, 21. Yüzyıl bilgelik yüzyılı olmak zorunda. Ben; ‘Sosyal medya yaygınlaştı, dijital çağda yaşıyoruz. İnsanlık nereye gidiyor, ne olacak? dedim. Müthiş bir cevap verdi. Gardner; ‘Hayat daha kolaylaşacak ama insanlığın aynı olumlu yönde gideceğini düşünemiyorum.’ dedi. İnsanlığı kaybetme ihtimalimiz var çünkü insanlıkta şu an erdemler, değerler öğretilmiyor. Kapitalist sistem, kapitalist ahlak, küresel ahlak oldu şu anda bir Amerikalı beş dünyalı kadar tüketiyor. Amerikalıları diyaliz hastasına benzetiyorlardı. Onun petrole ihtiyacı var. Sırf o petrol için dünyayı karıştırıyor. Afrika’da iki milyar kişi temiz suya ulaşamıyor, Amerikalılar israf içinde yaşıyorlar. Onun için bu dünyada müthiş bir eşitsizlik var. Hatta 2018’ de Davos’ta üç konu dünyanın geleceği için şey kritik alan olarak belirledi; Biri iklim değişikliği, ikincisi ekonomik eşitsizlik, üçüncüsü yalnızlık. Yalnızlıkla gerçekten öyle. Buna çare olarak da batı pozitif psikolojiyi öğretiyor. Pozitif psikoloji içerisinde insani değerlerin öğrenilmesi var. Değerleri öğretelim ama değerler o ilkokullarda anaokulunda yapıldığı gibi vaazlarla konferanslarla öğrenilmez. Değerler değer içerikli eğitimle öğrenilir.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 873
ÜHA