Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Antalya ENVAR okulları öncülüğünde farklı şehirlerden de 5 okulun desteğiyle düzenlenen “Bilinçli Aile Olmak” etkinliğinin konuğu oldu. Çocukların birinci eğitim alanının ev ve aile olduğunu ifade eden Tarhan, çocuğa sevgi ve disiplinin dengeli verilmesinin önemini hatırlattı. Tarhan, çocukların ergenliğe geldikleri zaman kendini hem aileye ait hem de özgür hissedebilmeli gerekliliğine de dikkat çekti.
Nurbanu Coşkun’un moderatörlüğünde gerçekleşen çevrimiçi etkinliğe katılımcıların ilgisi yoğun oldu.
“Bir çocuğu iyi yetiştirebilecek birinci eğitim alanı ev ve ailedir”
Katılımın oldukça yoğun olduğu söyleşi programında bebeklerin nöropsikolojik açıdan prematüre olarak doğduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Mesela bir ördek yumurtadan çıkar çıkmaz yüzebiliyor. At yavrusu doğar doğmaz yürüyebiliyor ama insan 1 yaşında yürüyor, 15 yaşında iyiyi ve kötüyü ayırt etmeye başlıyor, böyle bir süreç var. İnsan aile olamıyorsa, anne babası yoksa, iyi bakım alamıyorsa, o kişi insanlıktan çıkan bir kişi olabiliyor. Kötü bir suç makinesi haline dönebiliyor. Onun için kötü insan yoktur, kötülüğe itilmiş insan vardır. Suçlu çocuk yoktur, suça itilmiş çocuk vardır. Erişkinler için de kötü insan yoktur, kötüye itilmiş insanlar vardır diye düşünmek gerekir. Bu yüzden de burada çocuğun birinci okulu evi ve ailesi. Bir fabrika kurmak çok faydalı, bir köprü yapmak, yol yapmak çok önemli ama bir insan yetiştirmek daha da önemli. Güzel bir Çin atasözü var diyor ki, ‘Eğer 1 yıllık ürün istiyorsanız buğday ekin, 10 yıllık ürün istiyorsanız ağaç dikin, 100 yıllık ürün istiyorsanız insan yetiştirin.’ En büyük sermaye beşerî sermaye, iyi yetiştirmedikten sonra yapılan diğer işlerin bir anlamı kalmıyor. Bu nedenle bir çocuğu iyi yetiştirebilecek birinci eğitim alanı ev ve ailedir. Böyle durumlarda o aile sağlıklı olursa çocuk sağlıklı büyüyebiliyor.” ifadelerini kullandı.
“Sevgi ve disiplin dengeli verilmeli…”
Kuralların olduğu, hayallerin olduğu, tatlı bir disiplinin olduğu, sevginin olduğu bir ortamda büyüyen çocuğa o evin sığınak haline geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “Evin güvenli alan ve sıcak bir ortam olması çocuğa hayat güvenli dedirtiyor. Çocuk hayatta keşfe başlıyor. Çevreyi keşfediyor, kendini keşfediyor ve bu şekilde hızla hayatta ilerlemeye başlıyor. Eğer güvenli alansa hayatı öğreniyor. Burada çocuğa sevgi ve disiplin dengeli verilmeli. Bu ancak aile ortamında oluyor. Eğer çocuğun aklına girmek istiyorsanız, önce gönlüne gireceksiniz. Bir eğitimci olarak da bir öğretmen olarak da eğer bir çocuğun bir dersi sevmesini, çalışmasını istiyorsanız bir öğretmen önce dersi nasıl sevdiririm diye düşünecek. Bütün eğitimcilerin en büyük formülüdür. Çocuk dersi severse o derse iyi çalışıyor. Çocuk öğretmeni sevdiği zaman dersi de seviyor. Öğretmenin de öğrenciyi sevmesi gerekiyor. Buradaki ilişki kararlı, tutarlı ve devamlı bir ilişki olursa başarılı oluyor. Hani kar yavaş ve devamlı yağarsa tutar, disiplin de öyle... Nasihat da öyle… Yavaş ve düzenli yağarsa tutuyor. O nedenle kuralların olduğu, hayallerin olduğu, tatlı bir disiplinin olduğu, sevginin olduğu bir ortamda büyüyen çocuğa o ev sığınak haline geliyor.” şeklinde konuştu.
“50 sene sonra dünyada birçok kültür yok olacak”
Katılımcılardan da soruların alındığı programda şu anda toplumun kurtarılması için son sığınak aileyi korumak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “Toplumu koruyan sosyal normlar vardı. Mahalle vardı, komşuluklar vardı, arkadaşlıklar vardı… Şimdi çok hızlı bir hayat, hızlı bir yaşantı var. Böyle bir ortamda toplumu koruyan sosyal normlar bozuldu. Şehir düşünün, dış kale yıkıldı, iç kale var onu koruyan direniş yeri iç kale, o iç kalede ailedir. İşte son sığınak aile dememizin sebebi o. Şu anda toplumun kurtarılması için son sığınak aileyi korumak zorundayız. Aileyi korumadığımızda aile dağıldığı zaman 50 sene sonra dünyada birçok kültür yok olacak. Şu anda dünyayı Hollywood kültürü, gönüllü emperyalizmle etkiliyorlar. Hollywood kültürü bunun zararını kendisi de görmeye başladı.” dedi.
“Asıl özgürlük kendine karşı özgür olmaktır”
Asıl özgürlüğünün insanın kendi içindeki yanlış duygulara hayır diyebilmek olduğunu belirten Tarhan; “Asıl özgürlük kendine karşı özgür olmaktır. Bir gencin kazanacağı ilk zafer kendine karşı ayartıcı duygulara karşı kazandığı zaferdir. Burada bir hayat rehberi lazım, ailede de okulda da… Aileyi daha önce sosyal normlarımız koruyordu, kültür aktarımını geleneklerimiz ve aile yapıyordu ama bu günümüzde artık özellikle 2000’li yıllardan sonra kültür aktarımını aile yapmamaya başladı. Kültür haklarını şu anda medya yapıyor.” ifadelerini kullandı.
“Bizim kültürümüz aileyi korumakta çok becerikli bir kültür”
Modernizmin evliliği rekabetçi ilişkiye dönüştürdüğünü söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Bizim kültürümüz aileyi korumakta çok becerikli bir kültür. Çünkü kadın erkek ilişkisine çift demiyoruz bakın, eş demiyoruz. Çift terapisi, eş terapisi sonradan girdi. Refik ve refika deniyor. Refik yol arkadaşı, refika ise kadın yol arkadaşı demek. Yani evliliği bir hayat yolculuğu olarak görüyor. Bir hayat yolculuğuna çıkmış insanlar birbirleriyle rekabet etmez, birbirlerine çelme takmaz, birbirlerine destek olup hedefe daha rahat gitmeye çalışırlar. Modernizm evliliği tamamlayıcı bir ilişkiyi de rekabetçi ilişkiye dönüştürdü. Onun için yaşam felsefesi bozuldu ve ailemiz şu anda son sığınağımız. Eğer buna yatırım yapmazsak, 10 sene, 20 sene sonra çoğu şeyleri düzeltmek zorlaşacak. Bu nedenle bu konuda gerçekten dik durmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Sevgi su ise saygı onun kabıdır”
Saygının, bilgeliğin nezaket olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Sevgi su ise saygı onun kabıdır. Saygı yoksa sevgiyi kontrol edemezsiniz. Saygıdan daha büyük bir kavram var ki, saygının bilgeliğidir. İşte onun adı da nezakettir. Çünkü insan korkudan da saygı gösterebilir ama nezaket olduğu zaman, onu incitmemek duygusundan saygı gösteriyorsun. İncitmek istemediğinden, şefkatte de öyle incitmediğin için şefkat gösteriyorsun. Ben bir Hadis-i Şerif okuyunca çok etkilenmiştim, çocuklarınızın size itaat etmesini istiyorsanız, onlara adaletli olunuz diyor. Burada anne baba çocuklar bana itaat etmiyor diyorsa, muhakkak çocuklar arasında adalet eşitsizliği vardır.” dedi.
“Çocuk kendini hem özgür hem de aileye ait hissetmeli”
Çocuklara örnek olarak karakterli çocuk yetiştirmenin önemine değinen Tarhan; “Davranış geliştirme sadece karnelerde herkesin tam puan aldığı şeyler olmamalı. Gerçekten öğretilmeli. Okul bunu eğitim çıktısı olarak ciddi şekilde kullanmalı. Davranış değiştirmeyi hedef olarak almalı. Çocuklarımıza örnek olarak, karakterli çocuk yetiştirmek, ahlaklı çocuk yetiştirmek, kendi gemisinin kaptanı olan çocuk yetiştirmek, çocuklarımızı yedirip, içirip, giydirmekten daha önemsiz değil. Çocuk ergenliğe geldiği zaman kendini hem aileye ait hem de özgür hissetmeli.” ifadelerini kullandı.
“İyi ve kötü hangi parçayı beslersek o kazanır”
Çocuğun gelişen ruhuna tohum atanların anne ve babaların olduğunu hatırlatan Tarhan; “Gelişen ruhuna iyi ve güzel tohumlar atarsanız çocuk ilerde iyi ve güzel meyveler verir ama kötü, zararlı ve dikenli şeylerin tohumun atarsak ilerde onun meyvelerini verir. Bu yüzden 0-6 yaş arası önemli ama ondan sonra ki erken ergenlik 10-12 yaşına kadar da çocuğun ruhuna atılan tohumlar, çekirdekler ilerde ağaç oluyor. İçimizde de öyle iyi parça var kötü parça var içimizdeki iyi parçayı beslersek o kazanır kötü parçayı beslersek o kazanır. Ailemizde de sosyal ilişkilerimizde de bu böyle onun için neye önem verdiğimizi neyi kutsallaştırdığımızı bilmek gerekiyor.” dedi.
“Çocuk kendini, kimliğini geliştirirken anneyi babayı örnek alıyor”
Ergenlik döneminin çocuğun kimlik dönemi, kendini geliştirme dönemi olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Çocuk kendini, kimliğini geliştirirken anneyi, babayı örnek alıyor. Her taraftan bir şeyler alıyor… Kendi kimliğini oluşturuyor. En çok nereyi, neyi severse onunla ilgili bilgiler, örneklemeler, rol modeller seçiyor ve ona göre alıyor. Sosyal medya şu anda bütün kültür aktarımında çok önemli öncelikte. Teknoloji çok önemli, bunu küçük yaştan itibaren tamamen yasaklamak geri tepiyor çocukta. Burada anne, baba akıllıca, dengeli bir şekilde kullanıyorsa, çocuk da bunu dengeli bir şekilde kullanmayı öğreniyor.” ifadelerini kullandı.
“Egosu yüksek insanların en çok kaybettiği şey birçok öğrenme fırsatını kaçırmaktır”
Çocuklarla ilişkide “Sev, değer ver ve paylaş” sloganının öneminden bahseden Prof. Dr. Tarhan; “Bunu yaptığın zaman güvenli ilişki oluyor. Güvenli ilişkin olduğu zaman da seni örnek alıyor ve gerekiyorsa seni de sorguluyor. Bazı şeyler karşılıklı. İnsan devamlı öğrenmeye açık olmalı. Emin olun hayatta son nefese kadar öğrenme bitmiyor. Egosu yüksek insanların en çok kaybettiği şey birçok öğrenme fırsatını kaçırmaktır. Mesela bazı insanların hayatlarını gerçekler değil korkular yönetir. Korkuyla davranan insanların en çok kaybettikleri şeyler ise fırsatları kaçırmaktır. Korku yüzünden birçok fırsatı kaçırırlar. Onun için kendimizi tanımamız, güçlü yönlerimizi zayıf yönlerimizi de öğrenmek, değişime açık olmamız gerekiyor ki bir annelik, babalık rollerini yapabilelim.” şeklinde konuştu.
“Çocuklar üç şeyi örnek alırlar; Anne, baba bir de anne-baba ilişkisi”
Konuşmasına İbn-i Haldun’dan örnekle devam eden Tarhan, “İbn-i Haldun’a sormuşlar. ‘Çocuğumuzu iyi eğitmek için ne yapmamız lazım?’ o da cevap vermiş. ‘Çocuğunuzu iyi eğitmek için özel bir şey yapmanıza gerek yok. Siz iyi örnek olursanız çocuklarınız da iyi olur’ diye cevap verdi. Onun için iyi iş adamı olmaktan daha önemli bir şey var; iyi baba olmak. İyi iş kadını olmaktan daha önemli iş var, iyi anne ve iyi bir eş olabilmek. Çocuklar 3 şeyi örnek alırlar; Anneyi, babayı bir de anne - babanın ilişkisini… Bu ilişki eğer iyiyse çocukların hayatta evlenme ile ilgili korkuları olmuyor, gelecekle ilgili korkuları olmuyor. Evde problem olabilir, tartışma olabilir arada ses tonlarında yükselebilir, tabi olacak ama olduktan sonra tekrar bunun geçtiğini, düzeldiğini gösterecekler, hayatı öğrenecekler. Çünkü hayatın gerçekleri farklı. İyi anne baba olmak demek çocuğu mutlu etmek değil, çocuğu hayata hazırlamak demek. Hayatın bir kuralı vardır ki hayat mükafatını tahammül edenlere veriyor. Onun için aile değerlerinden en önemli bir tanesi de sebat yani dayanıklılık eğitimi. Sabır kavramı ama aktif sabır, kenara çekilip beklemek değil. İçinde eylem olan sabır, amaca yönelik sabır. Böyle olduğu zaman çocuk doyum erteleme becerisini de öğreniyor. Dayanıklılık eğitimi almış oluyor, psikolojik sağlamlık kazanıyor. Mücadeleci bir çocuk, zora talip olan, istediği amaca ulaşmak için çözüm üreten bir kişilik ortaya çıkıyor.” dedi.
Okunma : 1226
ÜHA