Bazı ebeveynler tarafından proje çocuklar yetiştirildiğini fakat yüksek motivasyonun da sakıncaları olduğunu vurgulayan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ebeveynlerin vazifesinin çocuğu hayata hazırlamak olduğunu ve çocuğa uygulanan pozitif baskının kaygılı olmasına yol açabildiğini söyledi. Tarhan, hayatın sadece akademik başarıdan ibaret olmadığının altını çizdi ve çocuğa hem başarılı hem iyi insan olabilmesi için iyicil duygularını harekete geçirecek şekilde hedefler konulmasını tavsiye etti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan AKRA FM Evlilik Okulu programında ailelerin çocuklara uyguladığı baskıların neticelerine değindi ve sağlıklı ebeveyn – çocuk ilişkisinin kurulabilmesi için tavsiyelerde bulundu
İnsan ruh sağlığı 3 alanda değerlendiriliyor
Her yaşın bir özelliği olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her yaşın artıları, eksileri, güçlü ve zayıf yönleri vardır. Bir insanın ruh sağlığını değerlendirirken üç alana bakıyoruz. İlk alan iç dünyasıyla ilgili. Yani kişi kendisiyle barışık mı değil mi? İkinci alanda sosyal çevresiyle, ailesi ve arkadaş çevresiyle ilişkilerine bakıyoruz. Üçüncü alan ise mesleki yapısıyla ilgili. Kişi öğrenci ise üçüncü alan okulla alakalı oluyor. Kişinin meslek uyumu, sosyal uyumu ve iç dünyasındaki uyumu dengeliyse o kişinin ruh sağlığı yerinde diyoruz.” ifadelerini kullandı.
Yüksek motivasyon zarar veriyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanlarda bazen yüksek motivasyon oluştuğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Yüksek motivasyonun sakıncaları olduğunu söylemekte fayda var. Bazı ebeveynler tarafından yüksek motivasyonda proje çocuk yetiştiriliyor. Mesela çocuk sınavdan 97 alıyor, ebeveyn ‘Neden yüz almadın diyor. Bir çocuğa ‘Sen yaparsın, sen aslansın, kaplansın, başarırsın, kabiliyetlisin, yeteneklisin’ dendiği zaman kendisini devamlı tetikte hisseder. Fakat bunu yaptıktan sonra da ‘ben zorlamıyorum ki, sadece yaparsın dedim’ diyorlar. Bu bir yüksek motivasyon çeşididir hatta zorlama olarak da değerlendirebiliriz. Böyle durumlarda çocuk anne ve babanın her dediğini 10 yaşına kadar kutsal gibi kabul ediyor. On yaşına kadar anne baba çocuğun kahramanıdır. On yaşından sonra sorgulamaya başlıyor.”
Pozitif baskı kaygıya yol açıyor
Ebeveynlerin bir konuda sürekli çocuğu övmesini aşırılık olarak değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her gelene çocuğun o alanda çok çalıştığını söylemek teşvik anlamında güzel bir yaklaşım. Ancak o alan sanki tek ilgi alanı haline getirildiği zaman çocuk başka konuları içine atmaya başlıyor ve ergenlikte patlayıveriyor. Annenin, babanın vazifesi çocuğu hayata hazırlamaktır. Çocuğa pozitif baskı uygulandığı zaman onun kaygılı olmasına yol açabiliyor, böylece de çocuğa zarar verilmiş olunuyor. Çocuk zaten kendisinin desteklendiğini, ebeveynlerinin mutlu olacağını biliyor. Bazen ‘çocuğum çok çalıştın, yeter artık’ diyen ebeveynler de oluyor. Çocuklar bazen farkında olmadan kendilerini kaptırıyorlar. Bu durum genelde üniversite sınavı hazırlığında olabiliyor.” diye konuştu.
Sevgi ve disiplin dengeli olmalı
Çocuk çalışmadığında hep azarlayarak uygulanan negatif baskıya da değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çalışmadığı zaman hep azarlamayı, iğnelemeyi, laf söylemeyi ve aşağılayıcı konuşmayı negatif baskı olarak değerlendiriyoruz. Pozitif baskıda teşvikin dozu kaçıyor mu ona bakmak lazım. Çiçeğe bile suyu fazla vermek zarar verir. Sevginin fazlası da zarardır. Sevgi ve disiplin dengeli olması lazım. Disiplinsiz sevgi verildiği zaman çocuk şımarıklaşabiliyor.” dedi.
Hayat akademik başarıdan ibaret değil
Hayatın sadece akademik başarıdan ibaret olmadığının altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sosyal başarı var, duygusal başarı var. ‘Çocuk başarılı olsun da mutlu olmasa da olur’ düşüncesi ebeveynler için hiçbir zaman hedef olmamalı. Bu proje çocuk gibi yetiştirmektir. Böyle olunca anne-çocuk arasındaki bağ kopuyor. Anne ile çocuk arasındaki bağ ve birlikte bir şeyler yapabilmeleri çok önemli” ifadelerini kullandı.
Yetenek ve başarı stres altında gelişiyor
Konforlu ortamların ve şartların yetenekleri geliştirmediğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yetenekler ve başarı, stres altında gelişir. Bu bir psikoloji yasasıdır. Ortalama şartlarda yetenekler gelişmiyor, mevcut yetenek devam ediyor. Ama desitabilize olduğu zaman, stres olduğu zaman kontrol edilebilen stres yetenekleri geliştirir. Yani, krizler böyle durumlarda birçok keşfe sebep olur. Şu andaki annelik, babalık tarzı çocuğu her türlü zorluktan koruyarak büyütmeye yönelik oluyor. ‘Biz çektik, o çekmesin’ diye düşünüyorlar. Şu anda bu yaklaşım da yeni kuşağın en büyük sıkıntısı olarak görünüyor. Eski kuşaklar yokluk içinde olgunlaşmak zorundaydı. Şimdiki kuşaklar varlık içinde olgunlaşmak durumundalar. Bu çok daha zor bir durum. Böyle olunca kuşaklar olgunlaşamıyorlar. Olgunlaşamadıklarında tembel oluyorlar. Her şeyi başkasından bekleyen bir kişilik ortaya çıkıyor. Halbuki kişinin özgürlük ve sorumluluk dengesini sağlaması lazım kişinin. Onun için zorlama ile hayatın zorluklarına alıştırmak gerekiyor.” diye konuştu.
İyicil duyguları harekete geçirecek hedefler konulmalı
Dünya hayatının adil olmadığını ve ahirette birleşildiği zaman adaletin orada ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dünyada adil olmayan şartlar da var. Bazıları birkaç adım önde başlıyor. Bazen değişse de hak ve fırsatlarda herkes eşit. Bazıları fiziksel olarak daha dikkat çekici doğuyor. Bazıları o yönden daha eksik oluyor ama zekâ yönünden daha iyi oluyor. Böyle bir çeşitlilik var. İyi insan olma açısından herkes eşittir. Herkes zengin olamaz, herkes yakışıklı olamaz. Herkesin fiziksel görünümü iyi olamaz, herkes ünlü olamaz ama herkes iyi insan olabilir. Çocuğa da hayatın sonuna geldiği zaman iyilerden olması gibi soyut hedefler gösterilmeli. İnsanın içinde iyicil duygular da kötücül duygular da vardır. İyicil duygularını harekete geçirecek şekilde çocuğa hedefler koyulduğu zaman hem iyi insan olabilir hem de başarılı olabilir. İkisini bir arada yapabilir.” dedi.
Çocuklara zorlukları aşmayı öğretmek gerekiyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklara karşılaştıkları zorlukları aşmayı öğretmemiz gerektiğini vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocuklar genellikle anneye babaya bakar. Anne baba zorluk karşısında pes ediyorsa, hemen kaçıyorsa çocuk onu örnek alır. Anne ve baba ailece aynı fikirdeyse sorun olmuyor ama aynı fikirde değilse çocuğa yaşı kaç olursa olsun kendi vermeyi öğretmek gerekiyor. Burada uzlaşarak, ikna ederek gitmek lazım. Belki çocuk böyle durumlarda arkadaşlarının yönlendirmesiyle bir şey istiyordur. ‘Bak şunu yaparsan seni şunlar bekliyor, yapmazsan şunlar bekliyor’ deyip kar-zarar analizini öğreteceğiz. Hayat yolculuğunda sağlıklı karar vermeyi öğreteceğiz. O da ancak çocuğa inisiyatif vererek olur. Çocuk strese girdiği zaman idrar kaçırma, uyurgezerlik olabilir.”
Okunma : 2640
ÜHA