Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Saadet Partisi Kadın Kolları tarafından düzenlenen, Mekteb – i Saadet Dersi kapsamında üyelerle bir araya geldi. Son yaşanan Kahramanmaraş depreminden maddi ve manevi hepimizin ders çıkarması gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “İnsan yanlış şeyler yapıyorsa, bir yerde bir sorun varsa ilk önce arızayı kendinde aramalı anlayışı vardır bizim kültürümüzde. Fakat Batı kültürü kusuru başkasına yüklemeyi öğretiyor. Bu zamanın kutsalı da bu maalesef, sebeplere tapıyorlar. Eskiden putlara tapılıyordu şimdiki put sebep, sebeplere tapılıyor.” dedi.
“Afetlerin maddi ve manevi yönden farklı sebepleri olabilir”
Online gerçekleştirilen programda meydana gelen afetlerin maddi ve manevi sebepleri olabileceğini ifade eden Tarhan, afetlerden ders çıkarmak gerektiğini vurguladı. Tarhan; “Türkiye zor bir dönemden geçiyor biliyorsunuz, çok büyük bir afet yaşandı. Tarihimizde, böyle benzer bir afet 500 sene önce olmuş, aynı bölgede enteresan bir şekilde bugün sel yaşandı. Bunun maddi sebepleri var, manevi sebepleri var. Burada doğal afet mi yoksa insan eliyle olan bir afet mi diye düşünülüyor. Selin yaşanması, iklim değişikliğiyle çok yakından alakalı. Bu da insan eliyle oluyor, şimdi deprem afeti dediğimiz afette, depremden çok kayıpların sebebi tamamen mühendislik kurallarına uyulmaması, binaların uygun şekilde yapılmaması gibi birçok böyle toplumsal ahlakın enkazın altında kaldığı durumlar yaşıyoruz. Aslında bu ders çıkarılacak şeylerden en önemlisi. Bu olayların maddi sebepleri var biraz önce saydığım gibi, bir de manevi sebepleri var. Yani şu kâinatı düşünün, dünya şu evrende nokta gibi bir şey. Nokta gibi olan evrende dönen bir gezegenin başıboş olduğunu söyleyemeyiz. Onun matematiksel aklımızla düşündüğümüz zaman bir sahibi var, bir kaptanı var, buradaki olayların sebeplerini müsebbip felsefe arasındaki ilişkiyi kurmamız gerektiren bir durum var. Yani, “Neden böyle bir olay oldu? Neden bu coğrafyada oluyor?” diye dersler çıkarmaya travma sonrası büyüme diyoruz. Biz de bu travmadan böyle bireysel dersler çıkarmalıyız, birde erdem öğrenme fırsatı bunlar. Kader bize, yanlış yolda gidiyorsun diyor adeta. Batı kültürü böyle afetleri ceza gibi görür ama bizim kültürümüz ikazat-ı ilahiye, ilahi ikazlar olarak görüyor. Uyarı olarak görüyor, ceza olarak değil.” dedi.
“Eskiden putlara tapılıyordu, bu zamanın kutsalı da ‘sebeplere’ tapmak”
Başımıza gelen kötülüklerde hatayı kendinde aramak gerektiğini ifade eden Tarhan, Batı kültürünün kusurları başkasına yükleme metodu hakkında açıklamalarda bulundu. Tarhan; “İnsan hakikati ararken, yanlış şeyler yapıyorsa, bir yerde bir sorun varsa ilk önce kişi arızayı kendinde aramalı anlayışı vardır bizim kültürümüzde. Fakat Batı kültürü kusuru başkasına yüklemeyi öğretiyor. Hayatta meydana gelen her kötü olayı başkasına yansıtarak rahatlamak kolaycı bir yöntem. Bu zamanın kutsalı da bu maalesef, sebeplere tapıyorlar. Eskiden putlara tapılıyordu şimdiki put sebep, sebeplere tapılıyor. Determinizmin getirdiği, bilimin getirdiği, bazı ortaya çıkardığı kanunlara, sebeplere sanki kutsal gibi değerlendiriliyor. Hâlbuki adı üzerinde kanun onlar, kanunlar yazılı metinlerdir, onları uygulayan vardır. Bunlar da, Newton Kanunu da böyle, bütün doğa kanunları da öyle, birer kanundur onları uygulayan birer irade ve güç lazım. Nasıl bir zamandayız şimdi biz, bu zamanda Peygamberimizin işaret ettiği bazı şeyler, tanımlamalar var. Peygamber Efendimiz deccal fitnesine karşı bireysel mücadele tavsiyesi vermiş hadislerde, sanki bu zamana uyuyor bu. Peki, bu durumda böyle bir fitne bireysel olarak bizim mücadele edeceğimiz bir fitne, siyasi bir fitne değil, bireysel kültürel bir fitne, ahlaki bir fitne. Deccal gibi tanımlanan şey de popüler kültür şu anda, Hollywood kaynaklı popüler kültür.” ifadelerini kullandı.
“Sosyal medya evin açık kapısı”
Sosyal medyanın evin açık kapısı olduğunu ifade eden Tarhan, çağın hastalıklarını benmerkezcilik ve dünyevilik olarak tanımladı. Tarhan; “Evimiz kale, son sığınak olmaktan da çıktı şu anda. Evin içerisinde çocuğumuzu küçük yaşta koruyamıyoruz, evin güvenli ortamında çok güvensiz bir alanda büyüyor çocuklar. Sadece bizim değil, bütün dünya çocukları bundan etkileniyor. Amerika’da 12 yaşından sonra intihar vakaları artmış, depresyon vakaları artmış çocuklar arasında. En büyük sebepte sosyal medya ve sosyal medyada kişilerin birbirlerine özenmesi sonucu, sonucunda çocukların kendilerini kötü hissetmeleri ve depresyona girmeleriyle intihar vakalarının artması. Bütün bunlar çok ciddi problemler oluşturuyor, böyle bir fitne ile mücadelede biz doğru bir metotla bireysel mücadele teke tek, ikna ve inandırma yoluyla, arkadaşımızı, komşumuzu, yakınımızı bu konuyu bir dert edineceğiz, dava edineceğiz. Modernizm bize dünyanın çok konforlu bir alan olduğunu söylüyor. Bu zamanın iki tane hastalığı var; birincisi benmerkezcilik hastalığı, insanlık tarihinde hiç bu kadar egonun şişirildiği bir dönem yok. İkincisi de dünyevilik. Bundan Müslüman kadın da nasibini alıyor. Dünyevi istekler bugün birinci planda görülüyor.” şeklinde konuştu.
“Çağımız tebliğ değil, temsil çağı”
İslam dinini iyi temsil etmenin en büyük hizmet olduğunu aktaran Tarhan, vaaz etmek yerine İslam’ı düzgün bir şekilde yaşayarak temsil etmenin önemine dikkat çekti. Tarhan; “Bu çağ İslam’ı tebliğ zamanı değil, temsil zamanı. Eğer İslam dinini iyi temsil edersek en büyük hizmeti yapmış oluruz. Onun için artık vaaz vererek, konferans vererek hakikati anlatma dönemi değil, yaşayarak hakikati anlatma dönemi. Bu aile içerisinde de öyle, evde de öyle. Evde huzur olmazsa karı koca fırtınaları esiyorsa çocuklar böyle durumlarda evlenmekten korkuyorlar. O çocuklar huzurlu olacaklar ki sizi örnek alsınlar. Çocuk evde devamlı tartışma çıkacak, yine gerilim olacak diye düşünüyorsa böyle durumlarda diğer mutlu, huzurlu ailelere bakar. Onları örnek alır. Kendi annesini babasını örnek almaz çocuklar. Onun için çocuklara evi böyle sıcak ortam haline getirebilmek, annelik rolü önemli burada. Eğer annelik rolünde başarılı değilse bir çocuk böyle durumda insanlarla münasebeti öğrenemez. Onlarla iletişim kurmayı öğrenemez. Ailede rol paylaşımının iyi yapabilmesi çok önemli. Bu kadın için de erkek için de geçerli. Aile ve iş hayatındaki dengeleri de sağlamak gerekiyor. Bu da biraz emek ve yatırım gerektiren bir durum.” dedi.
“Mükemmeliyetçi kişiler başkalarını da mükemmel yapmaya çalışırlar”
Mükemmeliyet duygusunun yönetilmesi gereken bir duygu olduğunun altını çizen Tarhan, güzel çocuk yetiştirmek isterken ölçüyü kaçırıp ‘proje çocuk’ yetiştirmemek ailede dengeyi sağlamak gerektiğini vurguladı. Tarhan; “Mükemmeliyetçi kimselerin önemli bir kısmı da başkalarını mükemmel yapmaya çalışırken kendi mükemmeliyetçiliklerini yansıtırlar ama başkalarından o kadar mükemmel beklemek gerçekçi değil. Onların yapabileceği maksimum nokta, kapasiteleri vardır bunu beklerken de belli bir hedef koyarak, zamana yaymak gerekiyor. Mükemmeliyetçilik yönetilmesi gereken bir durum, özellikle anneler çocuğum mükemmel olsun derken çocuğu proje çocuk yapıyorlar. Anne baba çocuğa seçenekler sunacak, artılarını eksilerini anlatacak son kararı ona bırakacak. Yoksa başka anne yok başka baba yok, çocuğu kaybederiz. Anneye karşı düşmanca duyguların olması hem sevgi hem düşmanlık oluyor, öfke oluyor. Bir çocukta meslekten daha önemlidir böyle duyguların olmaması. Onun için anne çocuk ilişkisinde anne çocuk savaşları olmamalı, baba çocuk savaşları olmamalı bu olmadan çocuğu büyütebilirseniz o çocuk ilerde aileye bağlı olur, aidiyet duygusu yüksek olur. Yanlış bir yere sapsa da aileyi sevdiği için tekrar hatadan döner. Bu zamanda gençlerin hata yapması çok kolay ama hatadan dönebilmesi için evi, aileyi, anne babayı sevmesi lazım. Onu seviyorsa çocuk böyle durumlarda yanlışı yapsa bile eve dönebilir. O fırsatı ona vermek için evin sıcak aile ortamı olması lazım. Annenin de rahatlatıcı bir anne böyle sıcak rahatlatıcı toparlayan bir anne modeli olması lazım. Öyle olursa çocuk büyütmek hiç de zor değil.” dedi.
Okunma : 1619
ÜHA