Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, EKOL TV’de yayınlanan Balçiçek İlter’in sunduğu ‘Balçiçek İlter ile Şimdi’ programının canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Bozulan aile düzeni, artan bağımlılıklar ve kötü dünya sendromu” konularına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. İnsana ve aileye yatırım yapılması gerektiğinin altını çizen Tarhan, hane halkı kırılganlığının son dönemlerde arttığını söyledi. Üniversite öğrencilerine sorulduğunda en güvendikleri kurumun aile çıktığını hatırlatan Tarhan, gençlerin aileye önem verdiğini kaydetti. Tarhan, eğer aile güvenli bir alan olursa çocuğun da kötü yetişmediğini ifade etti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, EKOL TV ekranlarında gazeteci Balçiçek İlter’in canlı yayında sorularını cevapladı. Tarhan, bozulan aile düzeni, artan bağımlılıklar ve kötü dünya sendromu konularına ilişkin dikkat çekici söylemlerde bulundu.
“Şu anda insanlar Allah’tan değil medyadan korkuyorlar”
Son günlerde medyada da oldukça tartışılan Narin ve yeni doğan olaylarına ilişkin gazeteci İlter’in sorularını cevaplayan Tarhan, feodal yapı vurgusu yaptı. Bu yapılarda lidere körü körüne itaat edildiğini belirten Tarhan; “Şu anda insanlar Allah’tan değil medyadan korkuyorlar. Onun için hep medyaya sitem ediyorlar. Böyle bir zamandayız. Medyanın vicdani olarak bu konuyu unutturmaması lazım. Narin meselesi… Yenidoğan diğer bütün kötülükleri unutturmaması, gündeme getirilmesi, kötülüğü önleyici etki yapıyor. Yani bir nevi kamu vicdanının temsilcisi olmuş oluyor. Anadolu’da birçok köyün özelliğidir. Narin olayında da görüldüğü üzere orada feodal bir yapı var. Feodal yapılarda lidere itaat edilir körü körüne, onun işaretiyle hareket edilir. Onun için bu olayı unutturmak, örtbas etmek için ciddi bir plan var. Bu kadar jandarma, polis gittiği halde bir itiraf çıkmadı. Dağılmadılar. Çünkü feodal yapılarda öyle. Ölümüne beraberlik var. Kamu vicdanı bu konuda duyarlı olduğu için mahkemede bu kamu vicdanına göre hareket edeceği için bu konu gündemde kalırsa, unutulmazsa gerçekler ortaya çıkar. Yani yüzde 100’ü bulunmasa bile yüzde 80-90 oranında ortaya çıkar.” ifadelerini kullandı.
Sevgi de çocuklar arasında adil dağıtılmalı…
Ailede çocuklara eşit davranılması gerektiğinden bahseden Tarhan; “İnsanlarda hesap verme duygusu zayıfladı. Adalet azaldı. Bir ailede bir çocuk hep hatalar yaparsa, anne baba hep o çocuğu korursa orada huzur olmaz. Yani çocuklar arasında sevgi adaleti lazım. Olmadığı zaman diğer çocuk da annesine, babasına yan gözle bakar, ‘Onu çok seviyor, bana öyle davranmıyor, beni yok sayıyor.’ diye düşünür. Onun için çocukluk çağı travmalarından en önemlisi çocuğu yok saymaktır. Çocuğu dövmenin bile yok saymaktan daha az travmatik etkisi var. Çünkü hiç olmazsa çocuğun varlığının farkındasın. Yok saydığın zaman anne babaya karşı birikmiş öfke oluyor.” şeklinde konuştu.
Kayırma varsa adalet yok!
Kayırmanın olduğu yerde adaletsizliğin olduğuna vurgu yapan Tarhan; “Bizim toplumumuz lider tipi toplum. Liderleri örnek alan bir toplum. Bir şirkette adaletli yönetim olmazsa, amca ve çocuklar birini, baba ve çocuklar birini tutuyorsa kutuplaşma olur. Kayırma varsa adaletsizlik olur. Adalet denildiğinde hep mahkeme anlıyoruz. Mahkeme en sondaki hukuki normlardır, sosyal normlar ve vicdani normlar da var. Bütün bu normlar birbirini etkiliyor. Bir şirkette lider hep adaletsizse, o şirkette herkes birini tokatlamak için fırsat kolluyor. Yani bu durum ülke için de geçerli. Onun için Anadolu’nun kadim bir irfanı var, kültürü var. Yönetim kendini toparlayıp düzelttiği an herkes yavaş yavaş düzelmeye başlar. Onun için karamsar olmayalım.” dedi.
İnsan beyni olumsuza, tehdide daha duyarlı!
İnsan beyninin pozitif ve negatif olaylara karşı verdiği tepkilerden bahseden Tarhan; “İnsan beyni yaşam kalıma göre programlanmış. Böyle olduğu için olumsuza, tehdide daha duyarlı. Tehdit olayına 50 milisaniye, pozitif durumlara 300 milisaniye sonra cevap veriyor. Uyarılmış potansiyellerle beyne baktığımızda tehdit olduğu zaman her şeyi bırakıyor, ona odaklanıyor. Beyin otomatik yapıyor bunu. Bu nedenle olumsuz şeyler hızla yayılıyor. Olumlu, iyi ve güzellikler olmadığında olumsuzluk virüs gibi yayılıyor.” ifadelerini kullandı.
“Beş kişilik haneler azalıyor, bir kişilik haneler artıyor”
Ailede güvenin önemine dikkat çeken Tarhan, gençlerin en çok güvendiği kurumun aile kurumu olduğunu söyledi. Tarhan; “Türkiye istatistiklerine göre evliliğin ilk beş senesinde boşanmalar yüzde 38-39 civarında. Çok yüksek. Dünyada da yüzde 50 oranında. Türkiye biraz daha iyi ama istatistiklere baktığımızda hane kırılganlığının arttığını görüyoruz. Beş kişilik haneler azalıyor, bir kişilik haneler artıyor. TÜİK istatistikleri gösteriyor bunu. Aile konusunda üniversite öğrencilerine sorular soruyoruz, anket yapıyoruz. Orada en güvendikleri kurum aile çıkıyor. Şu anda en güvenilir kurum nedir diye sorduğumuzda bize aile diyorlar. Bu çok önemli çünkü dünya böyle değil. Bunu korumak için Türkiye büyük bir şansa sahip. Devletin taşa toprağa yatırım yerine insana ve aileye yatırım yapması lazım.” şeklinde konuştu.
Evlilik; rekabetçi değil, tamamlayıcı bir ilişkidir…
Evliliğin tamamlayıcı bir ilişki olduğunu kaydeden Tarhan; “1960’lardan sonra bütün dünyada kadının özgürleşme hareketiyle ilgili güzel bir gelişme oldu. Fakat bir müddet sonra bu durum radikal feminizme dönüştü. Radikal feminizm kadın-erkek savaşlarına dönüştürdü bu ilişkiyi. Böyle durumlarda da güçlü olanın dediği olur gibi bir anlayış gündeme geldi. Halbuki aile bir gemi gibi. Gemide herkes geminin iyiliğine, geminin geleceğine önem verir. Kaptana kızıp da gemiye zarar vermez. Ailede eşine öfkelendiği zaman kişi, ‘Ben ve ailem için en doğru olan nedir?’ diye kafa yorabilirse, orada az hata yapar. Evlilik rekabetçi bir ilişki değil, tamamlayıcı bir ilişkidir. İkisinin de birbirine ihtiyacı var, çünkü öyle yaratılmış. Evrendeki en önemli gerçek, ihtiyaç gerçeğidir. Yani iyiyle kötü arasında, sıcakla soğuk arasında muhteşem bir denge var.” dedi.
“Gençler aileye önem veriyor”
Gençlerin aile kavramına verdiği önemden bahseden Tarhan; “Z kuşağı gençlerinin aykırı tarafları var, evlenmek istemiyorlar, her şeyi kolay elde etmek istiyorlar ama çok sevimliler. Beklentileri yüksek, adalet beklentileri yüksek. Kötülüğe karşı daha dikkatliler. Bu nedenle biz gençlere iyi örnek olabilirsek bu gençler geleceğimiz açısından çok daha güzel bir gençlik ortaya çıkarırlar. Gençler aileye önem veriyor. Çünkü kültür aktarımı daha önceleri aile, toplum yapıyordu, şimdi medya yapıyor. Medya yaptığı için rol modeller değişiyor. Onun için eğer aile güvenli bir alan olursa çocuk kötü yetişmiyor. Başarılı çocukların, mutlu çocukların aileleri ailenin iyiliği için oturup konuşabiliyorlar. Ev güvenli alan olmuş. Yani evde devamlı bir savaş yok, evde gerilim yok, evde böyle sıcak bir ortam oluşmuş.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 170
ÜHA