Üsküdar Üniversitesi ve Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) tarafından 15 Temmuz darbesinin 6’ıncı yıldönümünde düzenlenen panelde konuşan ASDER Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, darbelerin önlenmesi için darbe isteyenlerin eline gerekçe verilmemesi gerektiğini söyledi. Adaletsizlik ve kutuplaşmanın darbelere zemin hazırlayacağını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Adaletin olduğu yerde güven oluşuyor, güvenin olduğu yerde de fitne çıkmıyor. Fitne çıkarmak isteyenler her zaman vardı. Biz 15 Temmuz konusunu dış nedene bağlayıp kendimizi rahatlatmayalım, kandırmayalım.” dedi. 15 Temmuz’a gelene kadar toplum, yönetim ve karar vericiler olarak pek çok hatalar yapıldığını kaydeden Tarhan, “Bu hataları görüp ders çıkarırsak yeni darbelerin olmamasını sağlamayı başarabiliriz. Hataları iyi bilmek gerekiyor.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi ve Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) iş birliğinde 15 Temmuz darbe girişiminin 6. Yıldönümünde “Asker Gözüyle Darbeler Nasıl Önlenir?” başlıklı bir panel düzenlendi. Çevrimiçi düzenlenen panelin moderatörlüğünü ASDER Genel Sekreteri, Emekli Binbaşı Gürcan Onat gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Önce darbe ile ilgili teşhis koyulmalı”
ASDER Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, panelde darbeleri önleme reçetesi yazacaklarını belirterek sözlerine başladı. Tarhan, “Hastalıkta reçete yazmaya çok benziyor. Ortada klinik tıbbi bir durum ya da herhangi bir medikal hastalık yok ama sosyal bir hastalık var. Tıpta teşhis, tedavi ve takip olmak üzere 3T kuralı vardır. Teşhis doğru fakat tedavi yanlışsa teşhis boşa gider. Teşhis ve tedavi doğrudur ama takip doğru yapılmıyorsa yine emekler boşa gider. O yüzden bu 3T’nin bir arada olması önemli. Burada önce darbe ile ilgili teşhis koymak lazım. Darbe hangi ortamda oluyor? Teşhise yön gösterecek önemli örneklerden birisi Türkiye’de 27 Mayıs’tan sonra en büyük darbe olan 12 Eylül darbesidir.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsanları muhtaç bırakıp darbelerin sonuç almasını sağlıyorlar”
Darbecilerin psikolojik savaş yöntemi uyguladıklarını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanları korkutup, kendilerine muhtaç yapıp darbelerin sonuç almasını sağlıyorlar. Çünkü toplumun bir kesimi karşılarında olursa darbe yapamazlar. Adaleti Savunanlar Derneği’ni 2000 yılında kurduk. Dernekte silahlı kuvvetlerden ayrılmış bin 500 – bin 600 kişi yasal haklarını aradılar. Bu bir sivil toplum hareketi. Sivil itaatsizlik de var. Sivil itaatsizliğin olduğu yerde silah tesir etmiyor. Arap dünyası bir Ghandi çıkaramadı. Çıkaramadığı için de o sivil itaatsizliği yaparak orada sonuç alamadı.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İfade edilmeyen ihtiyaçlar bir şekilde kendine yol bulur”
Şu anda da iç savaş olsun, darbe olsun isteyenlerin toplumu birbirine düşürüp bir gerilim ortaya çıkararak ondan faydalanmak istediklerine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:
“Darbelerin oluşabilmesi için önce ortamın olması gerekiyor. Ortam oluşmazsa darbe sonuç vermiyor. 15 Temmuz girişiminin başarısız olmasının en büyük sebebi, darbe yapacak sosyolojik tabanın olmamasıdır. Ekonomik gerekçe yoktu. İnsanlar açlık ve yoksulluk sınırı ile de mücadele etmiyordu. Siyasete de itiraz edilecek bir durum yoktu. Halk arasında darbe ile ilgili ciddi önyargılar vardı. 27 Mayıs’ta demokrasiden yana olan halk darbe yedi, 12 Eylül’de sol kesimler şiddetli bir darbe yedi. 28 Şubat’ta sağ kesimler darbe yedi. Adeta militarizmden darbe yemeyen kimse kalmamıştı. Sonrasında halk arasında darbelere karşı bir tepki oluştu. 15 Temmuz’daki otomatik sivil tepkinin arkasında böyle bir psikolojik gerekçe de yatıyor. Psikolojide bir söz vardır. İfade edilmeyen ihtiyaçlar bir şekilde kendine yol bulur. Darbe yapmayla ilgili ihtiyaç oluşursa mutlaka bir yol bulunur. Ancak sistem sağlıklı işliyorsa, becerikli olanlar kalıyor, yapamayan gidiyorsa ve kendi içinde böyle bir dönüşüm yapabilen sistem varsa o zaman da beklemeyi tercih ederler.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Darbe isteyenlerin eline gerekçe verilmemeli”
Darbe isteyenlerin eline gerekçe vermemek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ailede çocuk sürekli isyan ediyorsa o ailede genellikle ayrımcılık yapılıyordur. Ailenin lideri olan anne bir çocuğu tutuyor, baba diğer çocuğu tutuyor. Buna dikey koalisyon deniliyor. İki kutup oluyor ve bu da rekabeti oluşturuyor. Dolayısıyla adil paylaşımdan söz edilemiyor. Adaletin olduğu yerde güven oluşuyor, güvenin olduğu yerde de fitne çıkmıyor. Fitne çıkarmak isteyenler her zaman vardı. Biz 15 Temmuz konusunu dış nedene bağlayıp kendimizi rahatlatmayalım, kandırmayalım. İnsanoğlu kendini kandırma üstadıdır. 15 Temmuz’a gelene kadar toplum, yönetim ve karar vericiler olarak pek çok hatalar yapıldı. Bu hataları görüp ders çıkarırsak yeni darbelerin olmamasını sağlamayı öyle başarabiliriz. Hataları iyi bilmek gerekiyor. Toplumda dikey koalisyon olursa, toplumu yönetenler bir grubu kayırırsa, ayrımcılık yaparsa, diğer grup mağdur duruma düşerse onlar örgütlenir, marjinalleşir, radikalleşir ve bir müddet sonra başka seçenek bulamazsa harekete geçerler.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Halkı kutuplaştırmak darbeye zemin hazırlar”
Hariçte ittihat olması için dahilde de ittihat olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dahilde ittihat yapamayan bir kimse hariçte ittihat yapamaz. Dahilde huzur sağlayacaksın ki ondan sonra dışarıda huzur sağlanır. Şu anda toplumda kutuplaşma yapmak ve toplumun bir kesimini düşman gibi görmek darbenin istediği psikolojik ve sosyolojik zemini kuvvetli bir şekilde hazırlar. Ondan sonra neden darbe oldu diye düşünmeye gerek kalmaz. Toplumu ‘Gelsinler de kurtarsınlar’ psikolojisine sokmamak gerekir. Toplumun değerlerini yaşatmak ve bu zamanda onu ayırt etmeyi başarmak gerekiyor.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “NATO temizledi ama biz ülkemizde gladyoyu temizlemedik”
Darbenin toplum açısından olduğu gibi silahlı kuvvetler açısından da değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü:
“NATO’daki bütün ordularda gladyoyu temizlediler. Biz gladyoyu temizlemedik. Lüksemburg bile soğuk savaş bitince gladyoyu ortadan kaldırdı. Biz gladyoyu dağıtmadık, anladık ki gladyonun yerine FETÖ örgütlenmiş. Gladyonun yerine sinsice onlar yerleşmiş. Özel kuvvetleri ele geçirince silahlı kuvvetlerde müthiş bir kadrolaşma yapar hale geldiler. Silahlı kuvvetlerin bağışıklık sistemini bozarak ele geçirdiler. Genelkurmayın da burada öz eleştiri yapması lazım. Onlar da sivil iktidar engel oldu diye kolaya kaçmamalılar. Böyle bir durum görüldüğünde sessiz kalınmamalı. Genelkurmay başkanlığının emir subayı örgüt üyesi çıkıyor. Bu bir gaflettir. O yüzden bundan ders çıkarılması gerekiyor. Ders çıkarılmazsa yeni hatalara devam ederiz. Toplumda hakkaniyete uymayan sistemler varsa yeni FETÖ örgütlerinin oluşması muhtemeldir. Bu coğrafyadan hainler çok çıkmıştır. Menfaatin olduğu yerde bunlar her zaman vardır.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Teşhisi doğru koymamız gerekiyor”
Her şey üst akıl işi diyerek kendi sorumluluğumuzu görmezsek realite körlüğünün oluşacağını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Rahmetli Menderes için yumuşak göründüğü söylenir ama o dönemde İnönü’ye 3 hafta meclise gelmeme cezası vermiş. Karşı tarafı müthiş bir şekilde tahrik etmiş. Darbe yapmak istemeseler de tek seçenek oymuş gibi mecbur bırakmış. Muhalefeti önce düşmanlaştırmış ve daha sonra da şeytanlaştırmış. Bu nedenle bizim burada teşhisi doğru koymamız önemli.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Darbeyi seçenek olarak düşünmeyen harbiyeliler yetiştirilmeli”
Eski dönemlerde harp okullarında demokrasi dersinin verilmediğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Demokrasiyi yücelten dersler hiç koyulmazdı. Hatta demokrasi halk popülizmi olarak görülüyordu. Halkın sürü olduğunu, anlamadıklarını ve halkı en iyi kendilerinin yöneteceğini düşünerek yaklaşım sergiliyorlardı. Bu yaklaşım da ciddi şekilde darbeci zihniyete etki etti. Darbeci bir ideoloji varsa ve şartlar da müsaitse darbe yapmak isteyen her zaman çıkar. Zihinsel olarak darbeyi seçenek düşünmeyen harbiyeliler yetiştirmek gerekiyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Baskı ve tehdit zıttını besler”
Demokrasinin en ileri seviyesinin sivile tam itaat etme olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bazen itirazlar ediliyor ama demokrasiden bahsedince birileri gelip küfür düzenini neden savunduğumu soruyor. Demokrasinin rızaya dayalı yönetim olduğunu ifade ediyorum. Rızaya dayalı olan yönetim mi İslam’a yakındır, yoksa baskıyla ve zorbalıkla yapılan yönetim mi İslam’a daha yakındır? Tabii ki rızaya dayalı yönetim İslam’a daha yakın. Bu zamanın kanun-i esasisi nedir dersek hürriyet-i vicdan diyoruz, demokrasi diyoruz. Buna uyulmadığı zaman bedeller ödenir. Hem silahlı kuvvetler içerisinde hem toplum içinde doğru teşhisi koymak önemli. Aynı zamanda toplumdaki güç ve adalet dengesini sağlamak da çok önemli. Güç yoksa adil olmak yeterli olmuyor. Güç var ama adil değilse güç devam ettirilemez. Bu çok hassas bir dengedir. İnsanlara darbeden başka seçenek kalmadı dedirtmemek gerekiyor. Hz. Peygamber’in hayatına baktığımızda ikna, inandırma ve sevdirme yöntemini uyguladığını görürüz. Korku kültürünü teşvik etmemiş. Korku kültürü yerine güven kültürü oluşturmuş. Sonrasında Emeviler’le birlikte korku kültürü ortaya çıkmış. Korkunun hakim olduğu ortamlarda en çok münafıklar çoğalıyor. Korkuyu yönetim biçimi olarak sunmak darbecilere yüklendirici etki yapıyor. Psikolojide bir kural var: baskı ve tehdit zıttını besler. Gelenek olarak monarşi tarzındaki yönetim Emeviler zamanında başlamış.”
Emekli Tabip Albay Hasan Hüseyin Uludağ: “Darbelerle ilgili kader değişecek”
ASDER Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Şube Başkanı Emekli Tabip Albay Hasan Hüseyin Uludağ ise dünyada ve Türkiye’deki darbeler tarihi hakkında bilgi vererek 1960 darbesi, 1980 darbesi, 28 Şubat süreci ve 15 Temmuz darbesine giden süreç ve olaylara değindi. Darbelerin önlenmesine ilişkin tavsiyelerde bulunan Uludağ, kamu idaresi düzenlemeleri, kanuni düzenlemeler, askeri birliklerin konuşlanması ve komuta, yetkili ve etkili istihbarat alanında gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyledi. Artık darbelerle ilgili kaderin değişeceğini kaydeden Hasan Hüseyin Uludağ, “ASDER olarak devlete ve millete ihanet edenlere engel olmak, darbeci damarın yok olmasını sağlamak ve darbecilerin hak ettikleri cezayı almaları için var gücümüzle mücadele edeceğiz.” dedi.
Panelde Emekli Albay Mustafa Hacımustafaoğulları, Emekli Albay Arif Çelenk, Emekli Albay Kemal Mete, Emekli Albay Avukat N. Kemal Urhan, Emekli Astsubay Mehmet Kanmaz, Emekli Astsubay Faruk Altunbay, Emekli Astsubay Necmettin Keleş de 15 Temmuz’da yaşadıkları tanıklıkları anlattı. Darbelerin önlenmesine ilişkin tavsiyelerde bulundu.
Okunma : 1383
ÜHA