Mantık, doğru düşünmenin kurallarıdır. Akıl yürütme, doğru düşünme, yargılama gibi kavramların hepsi mantığın içine girer. Mantığın Grekçe’ deki karşılığı ‘logos’ kelimesidir ve hem akıl hem de söz (kelam) anlamında kullanılır. Arapçadan gelen mantık kelimesi de söz manasını içerir. Mantık kelimesinin bilimdeki karşılığında sadece akıl değil, düşünceyi ifade, söz manası da vardır. Çünkü her söz akıl ve mana içerir.
Mantık, hayat yolundaki ilerleme sırasında doğru düşünme kurallarını bize sunar. Doğru düşünme kurallarını dini bilimlere, varoluş bilimlerine uygulamak önem taşımaktadır.
Mantığın oluşması için önce tanımlamalar yapılır, sonra ispat yöntemleri kullanılır. Mantıksal ispat sonucunda, olgusal doğrular ortaya çıkar. Ama ispatlama başlamadan önce bazı kabul edilebilir öncüller, postülalar, teoremler vardır. Öncüller kabul edildikten sonra bir önerme çıkar. Önermelerin kıyaslamasıyla dedüksiyon (tümdengelim), indüksiyon (tümevarım), analoji (benzetme, temsil) yapılır. Öncüllerin, postülaların, teoremlerin doğru olması gerekir. Eğer yanlış teoremler, yanlış postülalarla hareket edilirse doğruluğa ulaşılmaz. Doğru metodla yanlış sonuca varılır. Başarılı bir ameliyat yaparsınız, fakat hasta ölür. Teşhis yanlışsa, doğru yöntem yanlış vak’ada uygulandığı için ölümle sonuçlanır.
Gerçeğe Varmak ve Yanlışlara Düşmemek İçin 4 Yol!
Bilimde hakikati aramak üzerine 4 yöntem vardır. Birincisi deney ve gözlem pozitif bilim. İkincisi akıl yürütme yöntemleri nedensellik ilişkisi. Üçüncüsü sezgiler. Bazı insanlarda sezgiler ayrı bir öneme sahiptir. Hatta “Sezginin nörobiyolojisi” diye çalışmalar vardır. Sezgilerle hakikati buluyorlar. Dördüncüsü de inançlar. İlk üç yoldan sonuçları bulamazsa kişi inançla buluyor.
Neden Menzilinde?
Teorik fizik böyle çıktı. Teorik fizikte ilk başta; “Parçacık fiziği olması gerekiyor” dediler. Nükleer fizikle uğraşanlar, teorik olarak buldular. MR cihazı bundan 30-40 yıl sonra çıktı. MR cihazı teorik fiziğin ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Teorik olarak elektronların dönmesinin, ete kemiğe bürünme şekli MR olarak çıktı. Teorik olarak çıkıp bilimsel olarak ispatlandı. Akıl yürütme yöntemleri bu sebeple bilimin en önemli yöntemleri. Psikiyatride de bunu kullanıyoruz. Logical reasoning yöntemiyle kişinin karar vermesi, dikkatini koruması, belleği, bununla ilgili görme, işitme ve hafıza süreçlerini test eden yöntemdir. Bu yöntemler yaratılışı anlamada kullanılabilir.
Gerçeğe ulaşmada kullanılan mantık, bilimsel metodlardan en önemlisidir. Matematik, analitik düşünce, akıl yürütme, sözcük üretme, sebep-sonuç ilişkilerini araştırma, hesaplama, muhakeme sol beynin ürünü olurken; müzik, sanat, resim gibi ürünler de sağ beyine aittir. Mantığı kullanmak da sol beyindeki düşünce ilkelerini harekete geçirmek anlamına gelir.
Mantığa Dayalı Akıl Yürütmede Beynin Bölgeleri
Beynin ön bölgesi dikkat verme, sürdürme, dikkatin yönlendirilmesi kısa orta sürekli işleyen bellek, sabır, planlama, tasarlama, yargılama, tepki kontrolü, düzenli olma, kendini kontrol etme, sorunları çözme, ayrıntılı düşünme, gelecekle ilgili öngörüde bulunma, hatalardan ders çıkarma, duyguları anlama ve ifade etmeyi içine alır. Empati kurma, sağduyu, moral, bütün bunlar beynin ön bölgesinin özelliğidir.
Literatürde Elliot diye bir vaka vardır. Sinirbilimde üzerinde durulan bu vaka ABD’de başarılı bir avukatı konu alıyor. Çok başarılı, evi, arabası, yatı…vs. var. 40 yaşları civarında bu kişi birden kişilik değişimi yaşıyor. Davaları kaçırıyor, işe gitmiyor vs. Tembel tembel yatıyor, bir müddet sonra bir problemi için doktora gidiyor, MR çekiliyor. Beyninin ön bölgesinde mandalin büyüklüğünde tümör çıkıyor. Bu tümör çıkarıldıktan sonra kişiliği biraz toparlıyor. Fakat kişilik değişimini, beyninin ön bölgesindeki hasarın yaptığı ortaya çıkıyor.
Soyut Düşünce, Kavramsal Düşünce, Sembolik Düşünce
Soyut düşünce, kavramsal düşünce ve sembolik düşüncelerle beynin arasında bir nedensellik ilişkisi var. 1850’lerde demiryolu ustası dinamitle tüneli açıyor. Bir gün tam demiri yerleştirirken dinamit patlıyor, demir bir gözünden giriyor beynine hasar vererek çıkıyor. Kişi bayılıyor, bir gözünü de kaybediyor. Epilepsi hastalığı yaşıyor, bilinci daha sonra açılıyor, kişi düzeliyor, eli ayağı tutuyor. Ama kişiliği değişiyor. O disiplinli olan adam milletin içinde geğirmeye, sulu sulu şakalar yapmaya başlıyor. Eve geç geliyor, geç uyuyor ve tamamen kişiliği değişiyor. Literatürdeki bu vakalar birleşince “Acaba beynin sessiz bölgesi diye bilinen bölge, bizim davranışlarımızla, ahlakımızla, kişiliğimizle ilgili bir bölge mi?” diye araştırılıyor. Aslında beynimiz sessiz değil, bilinçdışı çalışıyor. Bilinçdışı, bilinçaltı dediğimiz duruma örtülü bellek diyoruz. Bilgisayar gibi düşünürsek, bilgisayarda nasıl sistem dosyaları çalışır, aynı beynimiz de bizden habersiz çalışıyor. Bu özellikler insanı diğer canlılardan farklı bir tür olarak ortaya koyuyor.
Akıl Yürütme Yöntemleri, Delile Dayalı İnanç
Beyin özelliklerimiz, evrim teorisinin tesadüfî varoluşu savunan tezini de çürütüyor. Bir insanda, kavrama dayalı, düşünce, sembolik düşünce nasıl tesadüflerle ortaya çıkabilir? Bu fizik kanunlarına göre açıklanamıyor. Bu sebeple, bu durum şu anda DNA gibi sebep sonuç ilişkisi kuramadıkları bir alan. Bu sebeple mantığa dayalı akıl yürüten bir beyin var. Diğer canlılarda bu mantığa dayalı akıl yürütme “logical reasoning” ile ilgili bir özellik yok. Şimdi mantıksal akıl yürütmede kıyaslanmış, şu ana kadar bilinen 4 tane yöntem var.
Tümdengelim ya da dedüksiyon yöntemi, analiz de denebilir. Müessirden esere, ateşten dumana. Tümdengelim dağın arkasında bir ateş var, fakat siz ateşi görmüyorsunuz dumanı görüyorsunuz, ama akıl yürütmeyle diyorsunuz ki, “Orada duman çıktığına göre ateş olmayan yerden duman çıkmaz”, ama; ateşi görmediğiniz halde dumanı görüyorsunuz. Birisi, “Ateşi ben görmedim” derse, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diyorsunuz. Bu ateşin olduğunun delilidir. Bu durumda, “Ateş yok” diyemezsiniz.
Diğeri tümevarım yöntemidir. Aristo’nun geliştirdiği yöntem sadece indüksiyon yöntemiydi. İndüksiyon yöntemine misal olarak sineği inceleyerek yaratılışı ve varoluşu anlamayı gösterebiliriz.
Diğer yöntem ise kıyas, abduksiyon veya analoji yöntemi olarak adlandırılıyor. Küçük öncülleri düşünerek büyük öncülleri anlamaya dayanıyor. Mesela Şanlıurfa’nın merkezinden birisi geldi, “Orada büyük bir kaza oldu, 2 kişi öldü” dedi! Ona inanabilirsiniz de inanmayabilirsiniz de… 10 dakika sonra bir başkası gelip, “Kaza oldu, 2 kişi öldü” dedi. Bir üçüncü kişi de gelip aynı şeyi söyledi… Artık sizin orada kaza olduğundan şüpheniz kalmaz. Birbirinden bağımsız birkaç kişi bunu söylediği zaman hiçbir şüpheniz kalmaz, kaza olmuştur.
İşte böyle bazı küçük öncüllerden hareket ederek büyük öncülü anlamak mümkün oluyor. Buna abduksiyon, analoji veya kıyas metodu deniyor. Bu şekilde hakikate varmak, yani akıl yürüterek doğruya, gerçeğe ulaşmak mümkün oluyor.
Mantığa Dayalı Muhakeme+Kâinattaki Deliller+İlâhî öğretiler = Yaratılış Gerçeği
Sıradan bir sinek özelliklerini irdeleyiniz. Saniyede 500 defa kanat çırpıyor, 8000 petek gözü ve merceği var. DNA’sında bu özellikler yazılı, sadece bir kaç hafta yaşıyor, kâinatta ne işe yarıyor?
Abduksiyon sonradan çıktı, kiplik mantığı 1920’lerde gündeme girdi. Tümevarım, indüksiyon, istikra, bürhan-ı inni, eserden müessire, dumandan ateşe mantık silsilesi. Sonuçtan hareket ederek sebeple bağlantı kurabilmek. Diğerinde ise, sebepten sonuca ulaşmak ve onunla bağlantı kurabilmek var. Birincisi ateşten dumana, diğeri dumandan ateşe bağlantı kurarak sonuç çıkarma metodudur.
Akıl Yürütme Yöntemleri
Numerical Reasoning: Sayısal akıl yürütme, ardıllık ilişkisini analiz etme kabiliyeti ile ilgili akıl yürütme.
Logical Reasoning: Mantığa dayalı düşünme ve analiz etme kabiliyeti ile ilgili akıl yürütme.
Nonverbal Reasoning: Görmeye ve şekle dayalı bilgiyi analiz etme kabiliyeti ile ilgili akıl yürütmedir. Büyüklük, renk, biçim ilişkisini ifade eder.
Verbal Reasoning: Sözel akıl yürütme. Yazılı bilgiyi analiz etme ve yorumlama kabiliyeti ile ilgili akıl yürütmedir.
Diğer yöntem de kiplik mantığı yöntemidir.
Buna modern mantık da deniyor. Bu 1925-26’larda tanımlandı. Kiplik mantığına göre hakikati bulma yöntemi şöyle: Şimdi diyelim İstanbul’da oturuyorsunuz, 1999 depremi olmuş. Şu anda deprem olma ihtimali muhtemel mi mümkün mü? Mümkün ama muhtemel değil. Çünkü muhtemel olsa sokakta yatmanız lazım, çadır kurmanız lazım, yakın tehlike ama mümkün! Uzak tehlike, zayıf bir ihtimal yani çok zayıf bir tehlike için çadır kurmayı düşünmezsiniz. Bir meseleyi analiz ederken bu hangi kâinat olduğuna bakarak analizi yapılır. Varoluşta da bu şekilde bu kiplik mantığına göre hareket ediliyor, bu şekilde akıl yürüterek varoluşu anlayabilir miyiz?
Önceden mantığa dayalı akıl yürütmeyi söylemem lazım ki, size bunun mantığını açıklayabileyim. Günümüzde zekâ ve muhakeme testleri için bizim bu akıl yürütme yöntemlerini kullanarak geliştirilmiş bir analiz sistemi var. Bilgisayarlı modüller şeklinde kullanılıyor. SPM, COG denilen ya da dikkat testleri var NVLT dediğimiz sözel olmayan öğrenme testi, DAUF uzun süreli dikkat testi, WISC-R ve WaisInt…vs. Bunlar hepsi akıl, zeka, dikkat ve karar verme süreçlerinin hangi süreçte odaklanma nedensellik, farklılık, benzerlik ilişkisi zamanla sıralama soyutlama bütün bunları ölçen testler. CAS, Tova, Moxo testleri dikkat testlerini gösteren testler. Bunlar günlük pratikte kullandığımız testler. Bir kişinin zekâ ve muhakeme gücünü ölçmeyle ilgilidir.
Bu testler şu bağlamda önemlidir. Bunu kullanabilme becerisi insanda var. Hayvana bir zekâ testi yapamazsınız. Muhakeme testi yapamazsın. Hayvanlarda zihin teorisi yoktur. İnsanda var sadece. Hatta insanda teori teorisi de var. Zihin teorisinde, birisinin elini cebine götürdüğü zaman düşünürüz ki anahtarını çıkarıyor, düşünürüz arabasının yanına giderken elini cebine götürdüğü zaman onun ne yapacağıyla ilgili varsayım üretirsiniz. Bu zihin teorisidir. Mesela otistiklerde bu yoktur. Otistik sadece gördüğüne inanır. Hayvanda da bu yoktur. Hayvan da gördüğüne inanır.
Bir de teori teorisi var, karşı taraftaki insanın ne düşündüğünü de düşünür. Buna teori teorisi denir. Bütün bunlar insan beynindeki özellikler, bu özellikler nedeniyle insan zihin teorisi yapan, otistik olan ile olmayanı ayıran durumdur. Otistikler yemek, içmek, üremek dışında bir fonksiyonu olmayan bireylerdir. Hastalık haline getiriyor kişiyi, soyut düşünce üretemeyen kişiler ortaya çıkıyor bu hastalıkla. Bu özellikle insanda var. Bu akıl yürütme özelliği neden insanda var da diğer canlılarda yok? Bu insanın varoluşunu anlama özelliğidir. Bu genetik olarak insanda kodlanmıştır.
Mantık Bütün İlimlerde Kullanılır
Mantığın uygulama alanları daha önceleri sadece din felsefesinin zihinsel egzersizi iken 1930’lu yıllardan sonra doğa bilimlerinde de uygulanmaya başlandı. Yirminci yüzyılın son zamanlarında da psikoloji kullanmaya başladı.
Artık mantığın uygulama alanı sadece dinle sınırlı kalmayıp, ruhsal deneyimlerde, psikoloji biliminde de mantık ciddi şekilde kullanılmaktadır. Fizik, matematik, sosyal bilimler, felsefe gibi disiplinlerin kavram analizlerinde de uygulanmaktadır.
Mantığın gayesi bilinenden hareketle bilinmeyene, görünenden hareketle görünmeyene, yanlış davranıştan hareketle doğru davranışa ve gerçeğe ulaşmaktır. Ahlakın gayesi doğruya ve iyiliğe ulaşmaktır. Mantık bütün bilimlere ve gelişmelere hizmet etmiştir. Mantık bilimi bilinenden bilinmeyene giderken gerçeğe ulaşılması sırasında bütün bilimlere yardımcı olabilecek bir metodoloji getirmektedir. Bilimin metodolojisinde mantık çok ciddi yer kaplar. Mantık, insanın algılamasını kolaylaştırarak kesin bilgiye ulaştıran metoddur.
Modern Mantık
Modernizmin getirdiği sembolik mantıktan söz edilmesi gerekir. Mantık konuşulan dile dönüştürülemezse, akıl yürütme ifade edilmezse yok kabul edilir.
Klasik mantıkta hayal geri plana atılmıştır. Şizofreni araştırmaları yapılırken üç gerçeklikten bahsedilir. Birincisi, madde gerçekliği dediğimiz beş duyu ile algıladığımız gerçekliktir. İkincisi hayali gerçekliktir. Mesela hayal dünyasında uzaya gideriz, dünyayı düzeltiriz, insanlara iyi ve güzel şeyler yaparız, savaşlar çıkarırız, barışlar yaparız. Bunlara hayal deriz ve maddi dünyaya döneriz. Hayal dünyasının kendi içinde bir gerçekliği vardır, romanlar böyle yazılmıştır. Edebiyat bu şekilde ortaya çıkmıştır. Fütüristler buradan hareketle gelecekten yorumlar yapmışlardır. Bilimin ilerlemesinde hayalcilik önemlidir, çünkü üretken ve keşfedici düşünceyi ortaya çıkarır. Newton’un yaptığı, hayal dünyasında bir yolculuktur. Arşimed’in yaptığı, hayal dünyasındaki bir yolculuğun maddi dünyadaki yansımasıdır. Rasyonalizm ve ampirizm hayal dünyasındaki gerçekliği gözardı ederek, deney ve gözlemle bilimi sadece maddeye indirgemiştir. Teorik fiziği, teorik mantığı, teorik bilimleri ikinci plana atmıştır.
İşte, modern mantıkta, teorik bilimler pozitif bilimlerin yanında hareket eder. Teorik bilgiler, hayal dünyasındaki bilgiler, ifade edilebilir hale getirilmeye çalışılmaktadır. Mesela son zamanlarda, gece rüya gören insanın rüyasını filme alma çalışmaları yapılmaktadır.
Madde ve hayal gerçekliğinden sonra, üçüncüsü de rüya gerçekliğidir. Rüya gören uyandığı zaman, birdenbire uyandığını fark etmezse rüyasını yaşamaya devam eder, dışarıdan seyreden biri onun aklını kaybettiğini sanır. Rüyadaki doğrularla maddi dünyasındaki doğrular aynı değildir. İkisinin de psikolojik dinamikleri farklıdır.
Sembolik mantıkta değişik varsayımlarla hareket edilerek gerçekliğe doğru yolculuk yapılır. Bu mantıkta çıkarım yaptırılır, çıkarımın geçerli olup olmadığı denetlenir. Denenebilmesi için hayal sembolleri, varoluş sembolleri, melek, şeytan, zıtlık, doğruluk gibi semboller tanımlanır. O sembolleri denetleyen bir mekanizma oluşturulur.
Modalite Mantığı (Kiplik Mantığı)
Kiplik mantığında gerçek dünya, zorunlu dünya (vaki dünya), mümkün dünya ve muhtemel dünya şeklinde dört hal vardır. Her dünyanın doğruluk değerini düşünüp, akıl yürüterek karar verme söz konusudur.
Mesela namaz kılacak birisinin abdest konusunda vesveseye girmesini kiplik mantığına örnek olarak verebiliriz. Abdestinden şüphe eden kimse, temiz olmadığı için namazının sahih olmadığını düşünür. Kiplik mantığı göz önüne alındığında, birinci hal olan gerçek dünyaya göre: “Temiz olmayanın namazı sahih olmaz.”
İkinci hal olan zorunlu dünyaya göre: “Bağırsaklarda necaset var. O halde temiz değilsin.” Üçüncü hal olan mümkün dünyaya göre: “Sen temizliğini yaptığını biliyorsun. Aksini hatırlamıyorsan temizsindir.”
Dördüncü hal olan muhtemel dünyaya göre: “Pis olabilirsin, abdest almamış olabilirsin, o takdirde namazın sahih değildir.”
Burada her dünyanın doğruluk değeri ayrı ayrı analiz edilir. Mümkün dünyaya göre, insan kendini yüzde 51 temiz olarak görüyorsa temizdir, yani zann-ı galiple temizse abdestlidir. Kiplik mantığına göre çıkan sonuç şudur: “Sen mümkün dünyada yaşıyorsun, o halde abdestlisin.”
Bu mantık, vesveseli kişiye muhtemel dünyanın doğruluk değerine göre hareket etmeyi gösterir.
Bu metod psikiyatristler ve psikologlarca obsesyonda, kognitif çarpıklıkların düzeltilmesinde, zihinsel çarpıklıkta ve algılama kusurlarının düzeltilmesinde kullanılmaktadır.
Kiplik mantığında önermenin mümkün dünyadaki doğruluk değerine bakılır. Bu, önermenin işaret ettiği şeyin gerçek, zorunlu, mümkün olup olmaması halidir.
Ahlaki Akıl Yürütme
Modern mantığın önemli metodlarından biri de ahlaki akıl yürütmedir. Varoluş ilimlerinin ispat yönteminde, ahlaki akıl yürütme tanımlaması yer alır. Bu akıl yürütmenin birinci derecesine göre, sonuçlara yönelik düşünme vardır. Mesela bir çocuk bir bardak sütü döker, sonuca göre iyidir veya kötüdür diye çıkarım yapar. Görünene göre karar verir. “Hâlbuki sütün içinde zararlı bir şey vardır, onun için döktü,” soyut yorumunu yapamadığı için en alt seviyede kalır.
Akıl yürütmenin ikinci derecesinde niyet dikkate alınır. Mesela bir insan sana kızdığında “O insan kötüdür,” diye silinip atılırsa, alt seviyede akıl yürütme yapılmış olur. Soyut değerlere göre akıl yürütmede niyet dikkate alınır, kendisini başkasının yerine koyarak empati yapılır. Karar verirken görev bilinci, sorumluluk duygusuyla karar verilir. “Verdiğim karar başkasına zarar veriyor mu, geleceğim için bu sıkıntıya katlanmam lazım mı, karşı tarafın niyeti nedir?” gibi soruları dikkate alarak sosyal düzen bilincine göre ahlaki akıl yürütme yapılır.
Üçüncü derecede ise yüksek akıl yürütme vardır. Akıl yürütmenin bu aşamasında, kişi hakçı olmayı, merhamet göstermeyi, acıyı hafifletmeyi, içgüdülere direnç göstermeyi, fedakâr olmayı, başkaları için çile çekebilmeyi, idealleri için çile çekebilmeyi, başkalarının duygularını dikkate almayı başarır. Bu akıl yürütme herkeste bulunmaz, ancak bilge kişilerde ve ideal insan tipinde bulunur. Çocuklar niyet temelli algılama yapamaz. Sadece görünene göre karar verirler, olgunlaştıkça niyet temelli karar verme oluşur.
Ahlaki akıl yürütme, modalite mantığının içerisinde geçmektedir. Bu mantıkta soyut değerler, niyeti dikkate alarak karar vermeler ön plana çıkar. Bu duruma göre ideal öğrenme nasıl olmalıdır? İdeal öğrenme, bilgiyi yeniden üretebilmektir. Bilgiyi yeniden üretmeyi esas alan mantık, ideal akıl yürütmedir. Bu metod da modalite mantığında bulunur. Çünkü başka seçenekler, farklılıklar, kendi gerçekliği dışındaki başka gerçeklikler de düşünülür. Modalite mantığında zorunluluklar, ihtimaller, olguyla algı farkı, algı çarpıklıkları, önyargılar görülür. Karşı tarafın bir olayı abartmasındaki veya küçültmesindeki mantığın altında yatan sebepler fark edilir. Psikolojideki kognitif çarpıtmalarda, düşünce alışkanlığı değiştirilerek tedavi uygulanır. Kişinin beynindeki karar verme merkezleri geliştirilirken, düşünceyi yeniden üreten akıl yürütme yöntemi uygulanır. Bu, mevcudu sorguladığı için, mevcudun üzerinden giden değil, düşünceyi geliştiren bir tarzdır.
Post-Materyalist Bilim Manifestosu
Son olarak; Nörobilim Beyin ve Bilinç çalışmaları bizi materyalizmin çöküşüne götürdü, Rasyonel inancın mükün olduğunu ve Spinozanın yanılgısının anlaşıldığını da belirtmek isterim. Din ve Fen bilimlerinin bir bütün olduğu artık kanuşulmaya başladı. Evrimin evrimi olduğu evrim kanunlarının bir dış gerçeklikten bağımsız çalışamayacağı anlaşıldı. Bir bütüncül bilim bakışı getiren açıklamayı Arizona ve Colombiya Üniversitesinden Dr. Mario Beauregard ve arkadaşları tarafından 2014 yılında ilan edildi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü-Psikiyatrist
Zafer Dergisi
Okunma : 4871