Son dönemde çocuklar için seçilen isimlerin batı kökenli olması dikkat çekiyor. İsim seçimlerindeki bu değişimin ise toplumsal yozlaşmaya neden olma durumu söz konusu olabiliyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 'psikolojik savaş' konusuna değinerek isim değişimlerinin bireysel ve toplumsal etkilerini anlattı.
Yeni nesil için tercih edilen isimleri değerlendiren Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, son yıllarda batı kökenli isim seçiminde ciddi artış olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, isim seçimindeki değişimlerin kültürel aidiyetle ilişkili olduğunu vurguladı ve “Kişi kendini batı kültürüne ait hissediyorsa ona göre isim koyar” açıklamasında bulundu.
İsim tercihlerinin protest yönü var
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, önceden nüfus müdürlüklerinin farklı dillerden isim verilmesine izin vermediğini hatırlatarak “Hiç unutmam, Güneydoğu’da, Diyarbakırlı biri çocuğunun ismini Kürtçe koymak istiyor, 1980’li yıllarda. Fakat nüfus müdürlüğü koydurmuyor ona. Onun üzerine gidip Mahir ismini koyuyor. Biliyorsunuz, 12 Mart’taki Mahir’den dolayı protest bir isim.” ifadelerini kullandı.
İsim seçimlerinin protest bir yönü olduğuna dikkat çeken Tarhan “Özellikle Hristiyan kültürünü çağrıştıran isimler hiç koyulmazdı, bunun son zamanlarda koyulması bence protest bir tepki” açıklamasını yaptı. Aynı zamanda “John” gibi isimlerin Türkiye’de de tercih edilmesine ilişkin konuşan Tarhan, Hristiyanlık'ta önemli görülen kişilerin isimleri olduğuna işaret etti.
Belirli siyasi olayların ardından siyasetçilerin isimlerinin tercih edilmesi durumunu hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, ülke içi dinamiklerin etkilerinin bu şekilde yansıyabileceğini belirtti ve “Bu çağda, şu anda bütün kültürel ve dini değerleri sorgulayan bir durum ortaya çıktı.” açıklamasına yer verdi.
Kişiye konulan ismin aynı zamanda tanımlama olduğunu belirten Prof. Tarhan, “Hangi etiket verilirse kişi o etiketle ilgili algılamalar yapıyor” diyerek kişinin isminin toplumda aldığı pozisyonu ve yakın ilişkilerini etkileyebilecek durumda olduğunu aktardı.
Yerel olmadan evrensel olunmaz
İsimlerin psikolojik etkisinin çok fazla olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, kişinin kendi iç dünyasının şekillenmesinde, kişilik ve inanış setlerinin yanı sıra kültürel setlerde de etkili olduğunu belirtti. İsimlerin bu konunun sadece görünen yüzü olduğunu aktaran Tarhan, asıl durumun yaşayış biçimi olduğunu aktardı ve şu açıklamaya yer verdi: “Kuzey Avrupa’ya gitsen, oradaki kültür ve ahlak anlayışı bizdekiyle aynı değil. O ismi taşıdığı zaman o çocuğu gayrimüslim sanacaklar; ona göre iletişim ağı oluşacak, ona göre bir tanımlama ve anlam içerisine girecek kişi.”
Çocuklarına din, kültür öğretmeyen ebeveynlere ilişkin de konuşan Tarhan, “Anne babanın kılavuzluk görevini yok sayma durumudur.” dedi ve 15 yaşına kadar ebeveyn sorumluluğu olduğunu belirterek çocuğun doğruyu kendiliğinden bulmasını beklememek gerektiğini aktardı.
“Duygusal beyin çalışmalarında bir çocuğa küçük yaşlarda doğrular ve değerler öğretilmediği zaman beyninde duygusal ve değerlerle ilgili kalıplar oluşmuyor” sözlerine yer veren Prof. Dr. Tarhan, “Yerel olmadan evrensel olunmaz. Çocuklara sen yerel değerleri öğretemezsen o çocuk evrensel olmaz. Bir çocuğa sen kendi hayatını ve kendi amaçlarını öğretmediğin zaman o başkasının hayatına ve amaçlarına hizmet eden bir çocuk olur.” dedi.
Kültürel psikolojik savaş, uzun vadeli bir operasyon
“Kültürel kimliğimizi korumadan özgürlüğümüzü koruyamayız.” sözlerini kullanan Tarhan, “Psikolojik savaştaki yöntemlerden birisi de kültürel psikolojik savaştır.” açıklamasıyla psikolojik savaş durumunu vurguladı. Tarhan, bir toplumu orta ve uzun vadede ele geçirmek için iki ayrı yöntem olduğunu, kısa vadede olanın siyasi operasyon olduğunu, uzun vadede ise toplumun kültürünü değiştirmek olduğunu vurguladı. Aynı zamanda güç odaklarının kendi kültürlerini güçlü gösterdiklerini kaydeden Tarhan şu sözlere yer verdi:
“Özgüveni düşük kişiler ve toplumlar kendi kimliğiyle ayakta durmayı başaramadıkları için başka kimliğe öykünürler başka kimliği taklit ederler. Anadolu topraklarında doğup da bu isimleri koyan kişiler özgüveni düşük kişilerdir. Kendi kültürünü düşük gören, aşağılık gören kişilerdir”
Kendi kültürümüzle barışmalıyız
“Kendi kültürüne düşman bir topluluk bizden başka yoktur” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Tarhan, çocukların kendi kültüründen nefret eden hale geldiğini, 'kültürel yozlaşma' durumuna karşı herkesin kendi kapısının önünü temizlemesi gerektiğini aktardı ve şu açıklamayla sözlerini tamamladı:
“Kendi kültürümüzle barışmalıyız. Kendi kültürel değerlerimizi koruyarak modernleşmemiz lazım. Yerel olmadan evrensel olamayız.”
Okunma : 916