Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dost TV ve Dost FM’de yayınlanan “Prof. Dr. Nevzat Tarhan’la Akla Kapı” programında “Evlilikte Nişanlılık Süreci” konusunu ele aldı. Sevgi ve sağlıklı ilişkinin birleşmesiyle güvenin doğduğunu söyleyen Tarhan; “Daha önce evliliğe sevgi yuvası diyorduk şimdi güven yuvası diyoruz.” dedi. Evliliğin dürüstlük üzerinde inşa edildiğini dile getiren Tarhan, evlilik yolunda sorumlulukların paylaşılması gerektiğini vurguladı.
“İki tarafta da iyi niyet varsa kalpler ısınıyor”
İki tarafta da iyi niyet olduğunda kalplerin birbirine ısındığını söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Nişanlılıkta bir söz vardır: “Hayırlı işlerde acele edin.” denir. Nişanlılık öyle bir dönemdir. Ötelemek, geciktirmek her zaman mantıktan çok duyguların, hislerin baskın olduğu durumları ortaya çıkarabilir. İki tarafında yüzde 70-80 kanaat getiriyorsa ve şartlar hazırsa beklemenin bir anlamı yok. Şartlar hazır değilse, zorunluluk varsa, öğrenci ise okul bitecekse onlar ayrı ama böyle durumlarda nişanlılıkta yapış yapış ilişki tavsiye edilmez. Mesafeli, saygılı bir ilişki olur. Çünkü evlilik öyle bir şey ki evlenen kişiler anne babalarından daha çok eşlerine yakın olacaklar. Anne babalarla aralarındaki mahremiyet sınırları eşi ile olmayacak. Böyle bir yakın ve yoğun ilişki var. Sadece özel ilişkiler, özel beraberlikler, özel paylaşımlar var. Bu nedenle bu ilişki konusunda, iki tarafta yüzde 100 kanaati yakalayamaz. Yüzde 70-80 kanaat getirmesi için iki tarafın da hareket etmesi gerekiyor. İki tarafta da iyi niyet varsa kalpler ısınıyor ve süreç hızlanıyor.” ifadelerini kullandı.
Sevgi + Sağlıklı İlişki = Güven
Sevgi ve sağlıklı ilişkinin birleşmesiyle güvenin doğduğunu söyleyen Tarhan; “Daha önce evliliğe sevgi yuvası diyorduk şimdi güven yuvası diyoruz. ‘Sevgi + Sağlıklı İlişki = Güven’ oluşuyor. Sevgi var ama sağlıklı ilişki yoksa güven hızla aşağı iniyor. Onun için, sevgi tek başına yetmiyor. Sağlıklı ilişki oldukça güven daha çok artıyor. Kadının biyolojik doğasında, beyninde romantizm baskındır, daha çok çalışır. Sevildiğini bilmek istiyor. Sağ beyin dişil beyindir. Duygular, heyecan, müzik, sanatla ilgilidir. Sol beyin eril beyindir. Mantık, muhakeme, analiz, konuşma ile ilgilidir. Ön beyin ikisinin dengesini sağlar. Dişil beyin duygusal beyindir. Bütünlük sağlamaya çalışır. Mantık duygu arasında tamamlayıcı bir beyindir. Kadın beyni doğuştan baskın olarak çalışır. Erkek beyni ise doğuştan daha çok sonuç odaklı beyindir.” dedi.
“Ruh, Allah ile bağlantı kuran parçadır”
İlişkilerdeki kötü durumların sağlıklı bir şekilde analiz edilmesi gerektiğine vurgu yapan Tarhan; “Genellikle nişanlılık ilişkilerinde kötücül duygular ön plana çıkıyor. Her insanın içinde iyi ve kötü parça var. Kötü parçaya bizim kültürümüzde, bizim inanç sistemimizde nefis deniyor, iyi parçaya da kalp deniyor. Ruh, Allah ile bağlantı kuran parçadır. Akıl da bunun arasında denge sağlayan parçadır. Şimdi böyle bir durumda insanın aklına çeşitli ‘acabalar’ geliyor. Vesvese tarzında takıntılar, kuruntular, geliyor. Böyle durumları sağlıklı analiz etmek gerekiyor. Eşiyle ilgili bir durumu olduğu zaman tek başına karar verirse, şüpheyle karar verirse hata yapar. Kanıta dayalı hareket etmesi lazım. Somutlaştırması lazım…” şeklinde konuştu.
“Evlilik birlikte çıkılan bir yolculuktur”
Kadının iç, erkeğin dış gerçekleri belirlemesi gerektiğini dile getiren Tarhan; “Evlilik birlikte çıkılan bir yolculuktur. Birlikte çıkılan yolculuklarda iç gerçeklikte kadın son sözü söyler. Dış gerçeklikte erkek son sözü söyler. Bizim kültürümüz bunu öğretmiş. Şu anda da en güzel en geçerli yöntem budur. Erkek ‘Evde tablo eğri olmuş, halı şöyle olmuş, burası böyle olmuş’ demeyecek, karışmayacak. Orada kadın kendi psikolojik doyumunu, ego doyumunu, evdeki son kararı, evdeki düzeni o sağlayacak. Erkek o hakkı ona verecek. Onu vermezse kadın kendini köle gibi hisseder, paspas gibi hisseder. Erkek dış gerçek belirler. Araba ile ilgili bir konu var. O zaman da eşine bırakacak. İki tarafta böyle bir şey olursa, bu evlilikte birbirini tamamlayan bir liderlik oluşuyor. Eş başkanlık sistemi gibi birlikte yürütülüyor. Bizim kültürümüzdeki itaat, evlendikten sonra erkeğe körü körüne itaat et! diye anlaşılıyor. Artık öyle bir şey yok, o dönem bitti.” dedi.
Geçerli kültür ‘Aile Erkil Kültür’
Ata erkil kültürün şu anda geçerli bir kültür olmadığını belirten Tarhan; “Çocuk erkil kültür de geçerli değil. Şu anda ki kültür, aile erkil kültür. Bütün aile birlikte karar verecek. Geminin yararı, kaptanın yararından daha önemlidir. Oradaki tayfaların, oradaki nüfusun çoğunluğunun yararından geminin yararı daha önemli çünkü gemi batarsa herkes batacak. Bir fabrikanın yararı, patronun, işverenin yararından daha önemlidir. İş görenin de yararından daha önemlidir. Onun için kişilerin fabrikayı koruyacak kararlar verebilmesi gerekiyor. Evliliğin yararı da erkeğin yararından, kadının yararından çok ortak yarar, ortak akıl üzerine gitmesi lazım. Ortak akıl üzerine giden evlilik yürür. Ortak akıl üzerine gitmeyen, sadece erkek baskın bir aile ya da sadece kadın baskın bir aile de yürümüyor. Muhakkak bir şey çıkıyor. Birlikte karar verme becerisinin geliştirmesi gerekiyor. Bu çağın adalet oluşturma yöntemidir. Amaç adalet ise sağlıklı yürüyen evliliklerde en önemli olan sevgi ve adalet dengesinin sağlanıp sağlanmamasıdır.” şeklinde konuştu.
“Evlilik dürüstlük üzerinde inşa edilir”
Evlilik dürüstlük üzerinde inşa edilir. Evlendikten sonra değişir demek ustaca kendimizi kandırmaktır. İnsanoğlu kendini kandırma konusunda çok ustadır. Evlenmek kişiye yeni yükler, yeni sorumluluklar, yeni ilişki sistemleri getiriyor. Böyle durumlarda “Evlikte geçer.” demek tamamen körü körüne bir harekettir.” ifadelerini kullandı.
“Bizim kültürümüzde yükü paylaşıyorlar”
Evlilik yolunda sorumlulukların paylaşılması gerektiğini vurgulayan Tarhan; “Mesela nişanlı çiftler, mobilya mağazasına gidiyorlar, seçerken birbirlerine giriyorlar. Bu evlilik öncesi bir sınavdır. Şimdi karşı tarafın yapabileceği şey var, yapamayacağı var. Gücünün yettiği var, yetmediği var. İyi empati yapabilmesi önemli. Evini iyi ve güzel döşenmesini istemesi normaldir ama bunun için de onu uzun bir borcun içine sokmak da haksızlıktır. Yapabilecek gücü varsa bu erkeğin sorumluluğundadır. Birinci derece sorumluluğudur. Yani bizde çok güzel bir gelenek olmuş. Nişanı kız tarafı, evliliği erkek tarafı yapıyor gibi. Evi o döşüyor, yatak odasını erkek alıyor gibi. Bizim kültürümüzde yükü paylaşıyorlar. Yükü farkına varmadan paylaşıyorlar ve çok büyük bir problem olmuyor böyle bir durumda. Bu kültürel olarak bir gelenek haline gelmiş. Birçok problemi çözüyor. Evlilikten sonra ne kadar az problem olursa evlilik o kadar iyi oluyor.” dedi.
Okunma : 732
ÜHA