Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hürriyet Aile köşesinde bu hafta “Evlilik” konusuna ilişkin bir yazı ele aldı.
Hayatta olduğu gibi evliliklerde de zaman zaman fırtınaların, zorlukların, çatışma ve tartışmaların olması son derece doğaldır ve olması da kaçınılmazdır. Evlilikte bizim bir ilkemiz var: Evlilikte fırtınalara fırsat verilmesini tavsiye ederiz. Ancak burada önemli olan nokta öfke kontrolünün doğru bir şekilde sağlanmasıdır. Evlilik kurumunun sağlamlığı için 5 S teorisini de önemli buluyoruz: Sevgi, saygı, sabır, sadakat ve samimiyet.
Öfkenin en güzel ilacı ertelemektir
Öfke yangın gibidir ve öfkeye itfaiyeci modeliyle yaklaşılması gerekir. Yangına nasıl kontrollü bir şekilde yaklaşılıyorsa öfkeli durumlarda da karşıdaki kişiye öyle yaklaşmak lazım. Öfke sırasında tepki gösterip karşı tarafı suçlarsanız yangını daha da büyütürsünüz. Yangını beslemiş ve desteklemiş olursunuz. Yangın çıktığı zaman nasıl davranılır? Yangını söndürmeye odaklanırsınız. Sebeplerini sonra incelersiniz. Öfkenin en güzel ilacı ertelemektir.
Öfke yanlış kararlara sebep olur
Öfke duygusu kişinin muhakemesini bozarak yanlış kararlar vermesine sebep olur. Muhakemesi bozuk kişinin duyguları ve öfkesi tıpkı savaş stratejisi duygularıdır, öfkesidir. Savaş stratejisi ise orman kanunlarıdır. Orman kanunlarının olduğu yerde senin de vahşi ve kötücül olman gerekir. Böyle olunca da güçlü zayıfı yener.
Gerginlik anında ortam değiştirilmeli
Gerginlik anlarında tarafların yapması gerekenlerle ilgili birkaç tavsiyede bulunabiliriz: Öfke anında yan odaya geçerek ortam değiştirilebilir. Bağıran kişiye yumuşak bir sesle ‘Ben seni anlamaya çalışıyorum. Yavaş konuşur musun?’ denilebilir. Böylece karşı tarafın birdenbire ezberi bozulur, ses tonu yumuşar ve hemen normal konuşmaya başlar. Öfkeli kişi ‘Beni anlamaya çalışıyor’ diye düşünür. Böylece güç savaşlarını yenmiş oluyorsun.
“Durmak, düşünmek ve karar vermek” bir beceridir
Öfke anında konuşmak yanlıştır. Söz konusu konunun konuşulması daha sonraya bırakılmalıdır. Genellikle önce bağırıp sonra düşünüyoruz. Önce sinirlenip sonra düşünüyoruz. Yani duygu odaklı bir yaşam felsefesi var. Hâlbuki dur, düşün, yap kuralını da evlilikte hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Bu yıllar içerisinde öğreniliyor. Ancak olgunlaştıktan sonra yani 40 yaşından sonra beyin bunu daha sağlıklı kullanabilir hale geliyor. İnsanın hep sağlıklı karar verebilmesi zordur. Onun için durup düşünüp karar vermek bir beceridir. Bu beynin ön bölgesinin eğitimidir.
Evlilikte temel 5 S değeri
Evlilikteki hataların ve krizlerin büyük bölümü, düşünmeden hislerle hareket etmenin sonunda ortaya çıkmaktadır. Tarafların zaafları olabilir. Kimi kıskançtır, kiminin egosu yüksektir. Onlar zaman içerisinde törpüleniyor. Evlilik değerleri de çok önemlidir. Sevginin olması çok önemli bir değerdir. Teorik olarak 5 S diyoruz: Sevgi, saygı, sabır, sadakat ve samimiyet.
Saygı, sevginin sınırlarını korur
Evlilikteki bu 5 S değerinin önemi çok büyüktür. Sevgi su gibidir, su kaynağı gibidir. Saygı da bir kova gibidir. Sevginin sınırlarını o korur. Eğer saygı yoksa sevgi hasar vermeye başlar. Akıp gider, boşa gider. Onun için sevgi saygıyla birlikte olmalı. Üçüncü S olan sabır ise evlilikte en önemli şeydir. Evlilikte aceleci olduğun zaman kaybediyorsunuz. Bütün şeylerde de öyledir zaten. Hayatta da iş hayatında da sosyal hayatta da öyledir. Zaman yönetimini yapabilmek önemlidir. Sabır demek bir kenara çekilip beklemek değildir. Aktif sabır anlaşılmalıdır. Sabır, doğanın hız ritmine uymaktır. Böyle durumlarda hedefin vardır. Buna yönelik şu anda buna katlanıyorum dersin. Bunun düzelmesi için neler yapabilirim dersin. Dördüncü S sadakatin ise iki ayağı vardır. Biri dürüstlüktür, ikinci ayağı da bağlılıktır. İkisi bir aradadır. Beşinci S de samimiyettir. Tüm bu değerleri güçlendirmeye çalıştırır. Evlilikte bunları güçlendirmenin yoluna bakılırsa sorun da kendiliğinden yok oluyor.
Evlilikte bir güzel söz sorunları çözmeye yeter
Karanlıkla mücadelenin en güzel yöntemi mum yakmaktır. Evlilikte de böyledir. Yanlışlarla mücadelenin en güzel yöntemi olumlu iyi, olumlu, güzel şeyler anlatmaktır. Bütün semavi dinleri, Uzakdoğu öğretilerine bakıldığında bile iyilik yapmak yüceltilir. Karşılıksız iyilik yüceltilir. Onun için evlilikte de bu geçerlidir. Mesela eşine karşılıksız iyilik yapmak. Bizim kültürümüzde bir tebessüm sadakadır. Bir tebessüm, birkaç güzel söz, sevgi dolu bir bakış, sıcak bir dokunuş birçok problemi çözer ve bunlar da ücretsizdir.
Ben dili kullanılmalı
Evlilikte karşı tarafı suçlayıcı sen dili yerine ben dilinin kullanılmalıdır. Karşı tarafa çok üzüldüğünü anlatmak önemlidir. ‘Ben şu an çok üzülüyorum, çok inciniyorum, bunu şu anda konuşmak doğru değil.’ dediği zaman erkeğin o düşünen beyni devreye girecektir. Kadınların klasik tepkisi ağlarlar. Ağlamak yerine gayet soğukkanlı bir şekilde tavır almalılar. Hüzünlü prenses olmaya gerek yok. Kadınlar böyle durumlarda ağlamak yerine bilge olacaklar. ‘Senin bu davranışını doğru bulmuyorum’ diyecekler.
Uzun süre küs kalınmamalıdır
Çiftlerin uzun süre küs kalmamaya gayret etmeleri önemlidir. Paranoid kişiler çok küs kalır. Bu kişilerde intikam duygusu yüksektir. Yapılan kötülüğü hayatta unutmazlar, çok kindarlardır. Yaşanan soruna rağmen tarafların çok uzatmadan barışması gerekir. Çiftler birbirlerine ‘Aynı gemideyiz, bu geminin yoluna devam etmesi için bazı ortak şeyler bulabilmemiz gerekiyor. Problemleri çözebilmemiz gerekiyor’ demesi ve bu duyguyu oluşturması gereklidir.
Özel konular yakın çevre dahil kimseyle paylaşılmamalıdır
Çiftler başkalarının yanında eşlerini eleştirmekten, küçük düşürecek davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdır. Özel konular aile içinde kalmalıdır. Yakın çevre de dâhil kimseyle paylaşılmamalıdır. Evlilikte mutlaka özel alan oluşturmak gerekiyor. Çocuğun iyi yetişmesi için sevgi, saygı ve güvenin olduğu bir ortam lazım. Sevgi, saygı, güvenin bulunduğu o iklim yoksa sağlıklı bir çocuk yetiştirilmesi beklenemez.
Okunma : 2359