Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hürriyet Aile köşesinde bu hafta “Yunus Emre ve Öğretileri” konusuna ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Yunus Emre’nin diğer mutasavvıflardan bir farkı var. Yunus’ta dervişlikle birlikte aynı zamanda Orta Asya’dan gelen bir yeniliğe açık olma, risk alma davranışı olduğu görülür. Yunus, yerinde duramayan bir yapıdadır. Anadolu’nun birçok yerinde, Karaman’da, Malatya’da, Eskişehir’de hatta Azerbaycan’da makamının olması da bunu gösteriyor. Çok gezmiş, her tarafa dokunmuş.
Yunus Emre’yi bugün anlamaya her zamankinden çok ihtiyacımız bulunuyor. Mevlana’yı Mevlana yapan temel fikirleri, Yunus Emre’nin temel fikirlerini bugüne taşıyalım. Onlara bugünün elbisesini giydirelim. Ama içindeki insan Yunus olsun, Mevlana olsun.
Pandemi gölgesinde geçen 2021 yılının bir başka özelliği daha bulunuyor. Yunus Emre, vefatının 700'üncü yılı nedeniyle UNESCO tarafından anma yıl dönümleri kapsamına alındı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da 2021'i 'Yunus Emre ve Türkçe Yılı' ilan etti. Bu yıl düzenlenen etkinliklerle Yunus Emre'nin insanlığın ortak değeri olmasının ve Türkçe’ye sağladığı katkıların altı çiziliyor.
Yunus Emre, Mevlana gibi, Şeyh Edebali gibi Osmanlı’yı kuran Anadolu bilgeliğinin damarlarından birisidir. Tohumları bu kişiler ekmiş, insan yetiştirmişlerdir. Neden Osmanlı Filistin’de ya da Arabistan çöllerinde çıkmadı da Anadolu’da ortaya çıktı? Çünkü Anadolu bir kardeşlik kültürü üretmiştir ki içinde Mevlana var, Ahî Evran var. Bu kültür sayesinde Oğuz Beyleri Selçuklu’nun yaptığı hatayı yapmadılar.
Selçuklu’da Melikşah öldükten sonra oğullar arasında mücadele başladı. Tapar ve bir kardeşi Azerî taraflarında, diğer bir kardeş, başka bir tarafta devlet kurarken; Haçlılar Kudüs’e girdiler. Kudüs, 90 sene Haçlıların hâkimiyetinde kaldı. Bütün bu olumsuz tecrübeleri gören Osmanlı, kendi çocuğunu feda etmiş ama halkı aile kavgasına dâhil etmemiştir. Osmanlı’nın bu fedakârlığı çok saygıdeğerdir. Timur yenilgisinden de bir ders çıkarmışlardır.
Yunus Emre’nin fikirlerine bugünün elbiselerini giydirelim
Yunus Emre’nin dönemi, fetret devridir. Yunus Emre, Mevlana, Ahî Evran, Şeyh Edebali, Osmanlı’nın kuruluşuna gebelik yapmışlardır. Doğan Osmanlı çocuğunun annesi onlardır. Fakat biz şu anda aramızdan o devirdeki gibi bir Yunus çıksın diye beklemeyelim. Biz Yunus’un zamanına gidip, onun gibi kapı kapı dolaşmayalım yahut Mevlana’nın ritüellerini, pratiklerini, derviş dansını yapmayalım ama Mevlana’yı Mevlana yapan temel fikirleri, Yunus’un temel fikirlerini bugüne getirelim. Onlara bugünün elbisesini giydirelim. Ama içindeki insan Yunus olsun, Mevlana olsun.
Yunus Emre her tarafa dokunmuş
Yunus’un diğer mutasavvıflardan bir farkı var: Yunus’ta dervişlikle birlikte aynı zamanda Orta Asya’dan gelen bir hiperaktivite var. Yerinde duramayan bir yapıya sahip. Anadolu’nun birçok yerinde Karaman’da, Malatya’da, Eskişehir’de, Azerbaycan’da makamının olması da bunu gösteriyor. Çok gezmiş, her tarafa dokunmuş Yunus. 80 yaşlarında nasihatlerini içeren Risale-i Nusuhiye’yi yazdıktan sonra, Kütahya taraflarında bir yere gidiyor ve orada dağda karşılaştığı bir çoban, Yunus Emre olduğunu bilmeden ona kendisinin şiirlerini okuyor. Bunun üzerine Yunus diyor ki “Ben vazife yaptım!” Bu, bize Yunus’un vizyonunu gösterir. Biz, vizyon ile misyon farkını ayırt edemiyoruz. Vizyon, bir insanın olabileceği en üst şey iken misyon, yapabileceği şeyin en üst sınırıdır. İnsan öncelikle vizyon sahibi olur; bu, ego idealidir. Bu hedefe giderken neler yapabileceğini misyonu belirler. O sebeple büyük, stratejik hedef olmadan misyon olmaz.
Akıllı insanlar hayallerini amaca yönelik kurarlar
Bazı insanlarda hayal gücü kuvvetlidir; bu güzel bir şey… Hayal gücü kuvvetli olan insanlar hayal kurarlar ama akıllı insanlar hayallerini amaca yönelik kurarlar. Çocuklar, şizofrenler veya hayalleriyle ego tatmini yapan hayalperestler, gerçeklerden kopuk hayaller kurarlar.
Oysa idealist olanların hedefleri vardır: Tıpkı Newton’un hayalciliği gibi. Newton, yaşadığı dönemde meydana gelen veba salgını sebebiyle Cambridge’de iki sene kütüphaneden çıkamamış, fizik, kimya, matematik kitapları masasında olduğu halde doğadaki aşağıya doğru hareketin sebebini düşünmüştür. Bunu düşünürken, elma ağacından bir elma düşmüş ve Newton ikisi arasındaki akılsal bağlantıyı kurmuştur. Elma her zaman düşer ama o kişinin Newton’un kurduğu bağlantıyı kurması için öncesinde zihinsel çile, zihinsel itiraz, zihinsel isyan gerekir. Hayal kuran insanlar, bunu yapabilirler.
Okunma : 3899