Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kocaeli Eğitim Platformunun “Eğitim Konuşmaları” kapsamında düzenlediği programa konuşmacı olarak katıldı. Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği programda Tarhan, ‘Eğitimde Pozitif Psikoloji’ başlığında değerlendirmelerde bulundu. Bir eğitimci sadece bilgi aktaran değil aynı zamanda da duygu aktarandır diyen Tarhan, çocuklara ego ideali verilmesine dikkat çekti. Tarhan, “Çocuklarımıza zeki, çalışkan ve başarılı ol derken bir şey söylemeyi unutuyoruz. Bu üç şeyin yanında onlara iyi insan ol dememiz de gerekiyor.” Dedi.
“Narsizm aslında klinik bir olgu değil, sadece kişilik patolojisidir”
Narsizmin klinik bir olgu olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Yaşam gayesi olarak özellikle gençlere zevk peşinde koşmayı amaç olarak dayatmaya çalışıyorlar. Sadece yemek, içmek ve üremek üzerine kurulu bir sistem. Şu anda modernizm insana bunu hedef olarak koydu. Bu varsa insanda yaşam amacı olarak zevk peşinde koşmayı görüyorsa bir süre sonra narsist oluyor. Hep bana, hep bana diyor, biz değil ben duygusuyla hareket ediyor. Bu tip insanlar marjinal sayıdaydı ama şu anda modernizmle birlikte yaygınlaştı. Narsist insanlar hep benci olduğu için bir süre sonra etrafında kimse kalmıyor ve yalnızlaşıyor. Kişi yalnızlaşınca bu durumlara bağlı olarak bir zaman sonra mutsuzluk yaşıyor. Narsizm aslında klinik bir olgu değil, sadece kişilik patolojisidir.” Şeklinde konuştu.
“İyi insan ol dememiz de gerekiyor”
Prof. Dr. Tarhan, “Çocuklarımıza zeki, çalışkan ve başarılı ol derken bir şey söylemeyi unutuyoruz. Bu üç şeyin yanında onlara iyi insan ol dememiz de gerekiyor. Çocuğa ego ideali olarak ne veriyoruz? Zevk peşinde koşmayı çocuklara ego ideali olarak verirsek bu genç ideali için yaşamaya değer mi diye düşünüyor ve değmeyeceğini anlıyor. Hâlbuki pozitif psikoloji mutluluğu iç nedene bağlı aramayın, dış nedene bağlı arayın diyor.” Dedi.
“Bir eğitimci sadece bilgi aktaran değil duygu da aktarandır”
Eğitimciliğin sadece bilgi aktarmaktan ibaret olmadığını aynı zamanda sanat yönünün de olduğunu ve bunun da pozitif psikolojiyle ilgisi olduğunu söyleyen Tarhan; “Pozitif psikoloji bir insanın depresyondan çıktıktan sonra tekrar nüksetmemesi için önemli. Bir de insanların ruh sağlığının bozulmaması için önemli. Peki, bu eğitimde ne işimize yarayacak? Eğitimin amacı öğretim değil eğitimdir. Eğitimde insanı eğiteceğiz. Uzaktan öğretim vardır ama uzaktan eğitim olmaz. Eğitimin usta çırak bir rolü var. Her öğretmen emin olun söyledikten çok davranışlarıyla gençlere rol model oluyor. Öğretmenler bizim hayatımızda anne ve babadan sonraki ikinci kahramanlarımız. Kişi kahraman olarak gördüğünü sever ve örnek alır. İlkokul çağından itibaren öğretmenlerini hayatında annesi babası dışında tanıdığı üçüncü önemli kişi olarak görüyor. Bu çocuk öğretmenin her hareketinden ders ve anlam çıkarmaya çalışıyor. Ayrıca eğitimcilik sadece bilgi aktarmak değildir bunun sanat yönü de vardır. Sanat yönünde kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre de sınıf yönetimini yapabilmek var. Sınıfta kenarda oturup ağlan bir öğrenciyi yok sayarak derse devam ederseniz o kişiyi kazanamazsınız. Bir kişi mutsuzsa diğer insanlara da yansıyor. Bir eğitimci sadece bilgi aktaran değil duygu aktarandır. İşte pozitif psikoloji bunu öğretiyor.” İfadelerini kullandı.
Hayat yolunda kendini tanımanın dört şartı!
Prof. Dr. Tarhan, pozitif psikolojinin kişiye hayat yolunda kendini tanımaya katkı sunduğunu belirtti şöyle devam etti; “Duyguları yönetmek bir beceridir yatırım yapmak gerekir. Kişinin kendisiyle barışık olmasının birinci şartı öz bilinçtir yani kendisini tanımaktır. Biz nerede olduğumuzu bilmiyorsak nereye gideceğimizin de bir önemi kalmaz. Onun için insan hayat yolunda kendisini tanıması birinci şarttır. İkincisi öz yönetim, üçüncüsü sosyal bilinç, dördüncüsü ise ilişki yönetimidir. Burada pozitif psikolojinin öğrettiği en önemli şey insanlara olan ilişki yönetimidir. İnsanlarla ilişkimi nasıl yönetirsem hem ben hem de o mutlu olurum cevabını veriyor. Pozitif psikoloji bunu öğretebilmek için ciddi bir şekilde yöntem gösteriyor.”
“Gencin ruhuyla temas kurabilmemiz gerekiyor”
Prof. Dr. Tarhan, gençlerle aynı açıdan bakmanın onları kazanmamız hususunda çok önemli olduğunu vurguladı. Tarhan; “İttihat ve terakkinin sloganlarına baktığımız zaman gençlerin adalet, eşitlik, hürriyet ve uhuvvet dediğini görüyoruz. Gençlerin talep ettiği bu sloganlar aslında dünyanın küresel değerleri. Bunları yönetim, şirket veya herhangi bir liderlik olarak bunu ihmal ettiğimiz zaman bedelini öderiz. Bunların tam tersini yaptığımız zaman gençleri kaybederiz. Anne baba evde otoriter, totaliter, eleştiriye kapalı bir yaklaşım uygularsa çocuk ergenliğe kadar sessiz olur ama ergenlikten sonra aileden kopar. Üniversitede birçok gence bakıyorum kendi şehrinde durmak istemiyor. Sebebi anne babaya protest kişilik geliştirmesi. Bunun için gençleri kazanmak istiyorsak onların bu değerlerine uygun politikalar üretmemiz gerekiyor. Bunu üretmediğimiz zaman gençler bizim değil popüler kültürün çocuğu oluyor. Televizyon izliyor, sosyal medyaya giriyor rol model olarak oradaki aktörleri seçiyor. Hâlbuki bizim kendi değerlerimizi, milli kimliklerimizi aktör olarak seçmelerini sağlamamız lazım. Onun için de gencin ruhuyla temas kurabilmemiz gerekiyor.” Şeklinde konuştu.
Önemli olan şey birlikte dans etmek!
Gençlerle çatışmanın hiçbir olumlu getirisi olmayacağını aksine büyük problemlere yol açacağının altını çizen Tarhan; “Gençlerle aynı dili konuşabilmek çok önemli. Genellikte yirmi iki yaşında ergenlik dönemi olumluluk dönemine geçiş yapıyor. Bazen gecikmiş ergenlik oluyor ki şu andaki gençlerde gecikmiş ergenliğe çok fazla rastlıyoruz. Gecikmiş ergenlik öyle ki kişi yirmi iki yaşında ama hala çocuksu. Çocuksu zevkler peşinde koşuyor, sorumluluk almıyor, sadece özgürlüğü düşünüyor. Fakat biz bu konuda yakınmacı olmayalım. Ergenlik dönemi için bazı psikoloji ekolleri normal şizofrenik dönem diyor. Ergenin yaptığı hareketleri kırk yaşında biri yapsa bu şizofren dersiniz. O derece çıkışları, hareketleri vardır çılgınca şeyler yapar. Delikanlı sözü buradan geliyor. Ergenlerin biraz sıra dışı şeyler yapması normaldir. Onlardan kırk yaşında insan olgunluğu beklemeyelim. Bunun için onlara hata yapma hakkı tanıyalım. Ergenlik dönemindekileri ya da daha küçük çocuğu karşımıza alıp düzeltmek yerine onu yanımıza alıp birlikte yürümek, birlikte dans etmek önemli. Bir anne, baba, eğitimci çocuğa buyurgan yaklaştığında belki sınıfta disiplin sağlanır ama içinde sevgi olan disiplin olursa kalıcı hale gelir. İçinde korku olan disiplin olursa bunun bir kalıcılığı olmaz. Öğrenci dersi severse başarılı oluyor. Dersi sevmesi için öğretmeni sevmesi gerekiyor. Bunun içinde öğretmenin öğrenciyi sevmesi gerekiyor.” Dedi.
“Deneyimleyerek öğrenme bu çağın etkili eğitim yöntemidir”
“20. yüzyıl bilgi çağıydı 21. yüzyıl bilgelik çağı olacak” şeklinde söylemlerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Klasik eğitim yerine deneyimleyerek öğrenme bu çağın etkili eğitim yöntemidir. Karşımıza alıp bu budur demek değil yaşayarak öğretmek deneyimleyerek öğretmektir. Deneyimleyerek öğrendiği zaman kişi onu unutmuyor. Al şu kitabı oku dediğin zaman bir şey öğrenemiyor. Ama mesela annesi depresyonda olan çocuklarla ilgili proje yap deyince hem çocuğu hem depresyonu inceliyor ve bir bakıyorsunuz ki projede birçok şeyi öğrenmiş. Bu aktif yani deneyimleyerek öğrenmedir ve bu eğitimde 21. yüzyıl becerisidir. Bu becerileri eğitimde aktif hale getirmemiz gerekiyor. 20. yüzyıl bilgi çağıydı 21. yüzyıl bilgelik çağı olacak. İnsanların en çok ihtiyacı olan şey geleceğine fayda sağlayacak bilgidir. Daha önceleri insanları hayat okulu yetiştiriyordu ama şimdi yetiştirmiyor. O halde biz bunu sistematik bir şekilde gençlere vermemiz lazım. Bununda bilimi pozitif psikoloji olarak gözüküyor.” İfadelerini kaydetti.
HABER: Esra Gül Batal
Okunma : 2389
ÜHA