Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Din Görevlileri Birliği Derneği tarafından düzenlenen ‘‘Gönülden Gönüle Kardeşlik Buluşması’’ programının konuğu oldu. “21. Yüzyılda Aile Yapımıza Karşı Tehditler ve Ailenin Korunması’” konulu programda Tarhan, “Evlilik Süreci ve Sonrasına Karşı Tehditler” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
“Batı medeniyeti dünyayı zenginleştirdi ama mutlu edemedi”
Erkeklerde ve kadınlarda depresyon oranının arttığını dile getiren Tarhan; “Batı medeniyeti dünyayı zenginleştirdi ama mutlu edemedi. Biz de bunu satın aldık. Aileye dönersek, Avrupa ülkelerinde evlilik dışı doğum oranları hakkında 2016 yılında yapılan bir istatistiğe göre Türkiye'de evlilik dışı doğum oranı yüzde 2.9, Fransa’da yüzde 59, Norveç’te yüzde 56, İsveç’te yüzde 54, İzlanda’da yüzde 89. Bu ne demek? Her doğan100 çocuktan 54'ünün 60’ının annesi babası belli değil veya evlilik dışı doğuyor. Şu anda Fransa’da evlilik dışı doğan çocuklara artık anne baba ismini vermiyor. Ebeveyn bir, ebeveyn iki isimleri veriliyor. Çocukların çoğunun annesi babası olmadığı için ebeveyn kelimesini de kullanmıyorlar, bakım verici diyorlar. Çünkü annelik yapamıyorlar. Çocuk sevgi ortamında, sıcak ortamda yetişemiyor. Onun için şu anda dünyada bu eksikliği fark ederek 0-3 yaş arası politikalar yeniden yazılıyor. Çünkü çocuğun en çok öğrendiği, en hızlı geliştiği dönem beyninin o ilk çiçek açma dönemidir. Çiçek açma dönemi beyninin her şey görüp taklit ettiği dönemdir.” diye konuştu.
“Güvenli aile bağları olmayan çocuk, kayıp çocuktur”
Sıcak aile ortamının önemine vurgu yapan Tarhan; “Beynin ikinci çiçek açma dönemi sinaptik ateşleme yaptığı ergenlik dönemidir. Orada da çocuk birinci dönemde taklit tekrar yöntemi ile öğreniyor, ikinci dönemi olan ergenlik döneminde ikna yöntemiyle öğreniyor. Bu dönemleri çok iyi kullanmamız lazım. Bu iki dönemi iyi kullanırsak çocuğumuzu kaybetmeyiz. Ailemiz sıcak bir aile ortamı olursa, evimiz güven alanı olursa hiç korkmayalım. Ne sosyal medya zarar verir ne başka kültürler zarar verir. Çocuk bazı yanlışları görür fakat ondan sonra onların sahte olduğunu da görür. Eve döner ve evdeki sıcak huzurlu ortamla tehlikelerden korunmuş olur. Aile ortamının olmadığı yerde güvenli alan yok demektir. Güvenli aile bağları olmayan çocuk, kayıp çocuktur. Onun için biz aileyi ayakta tutmuyorsak, değer vermiyorsak geleceğimizi kaybediyoruz demektir. Eğer böyle giderse 30 sene sonra biz de İsviçre ve Fransa gibi olacağız.” ifadelerinde bulundu.
“Aile değil, birey kutsaldır diye bir anlayış yaygınlaşıyor”
Aileyi zayıflatan üç hastalığa değinen Tarhan; “Aileyi zayıflatan üç hastalık sekülarizm, sosyal anomi ve bireyciliktir. Sekülarizm yani biz dünyevileştik, bencilleştik. Aileyi ayak bağı olarak görüyoruz. Bunu öğreti olarak batıdan satın aldık. Sosyal anomi, sosyal normlar bozuldu, aileyi koruyan surlar yıkıldı, toplumdaki sosyal normlar yıkıldı. Tek sığınak aile kaldı. Cinsiyet eşitsizliği ve ensest normalleşti. 2014'te Almanya'da bir babanın kendi kızından 4 tane çocuğu oluyor. Bunun üzerine mahkemeye veriyorlar, ‘Böyle bir şey olmaz’ diye. Davayı etik kurula gönderiyorlar. Etik kurul ‘Bu özgürlüktür’ diyor. Batı şu anda ensesti 30 sene doğal kabul edecek. Açık evlilikler yaygın, iki taraf da evli, iki tarafın da sevgilisi var. Bu normal kabul edilecek. ‘Aile değil, birey kutsaldır’ diye bir anlayış yaygınlaşıyor. Bağlanma ve bağımlılık ilişkisi var. Bağımlılık yaygınlaşıyor.’’ dedi.
“Her anne-baba bir lider adayını yetiştiriyor”
Ailede liderlik konusundan da bahseden Tarhan; “54 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre ‘ailede güvenilirlik ailenin liderini belirler’ sonucuna varılıyor. Anne liderdir, baba liderdir, sınıfta öğretmen liderdir, bir şehirde kaymakam liderdir, müftü liderdir, camide imam liderdir… Bu liderler önce kendi nefislerinin lideri olmalı. Buna nöro-liderlik diyoruz. Daha sonra diğer insanların liderleri olmalı. Onun için de güvenilirliği belirleyenler arasında dürüstlük en başta geliyor. Liderlik önemlidir. Her anne-baba bir lider adayını yetiştiriyor. Çocuğum zeki olsun, çalışkan olsun diyoruz ama onu lider adayı olarak gösteremiyoruz. Şu anda bir bilgisayar mühendisi 3 tane casusluk suçundan 20 sene ceza almış ceza evinde yatıyor. Zeki, çalışkan ama başarılı değil. O halde zeki, çalışkan ve başarılı olmak için akademik başarı yetmiyor. Zeki, çalışkan olmak akademik başarı sağlıyor ama ahlaki başarıyı sağlamıyor. Bizim bunu önce kendimize, çocuklarımıza, ailemize, çevremize öğretmemiz gerekiyor. Ahlak bilimsel bir kategoridir.” diyerek konuşmasını noktaladı.
Okunma : 2822
ÜHA