TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Popüler Kültürün Kimsesizleri

diyanet foto_1“Kimsesiz olmak demek maddi ve manevi destekten yoksun olmak anlamına gelmiyor. Dünyevi refahın ve zevklerin içinde kaybolan ve tutunacak bir dal bulamayan bu yüzden de uyuşturucudan sapkın deneyimlere kadar bir yığın hastalığın pençesinde kıvrananlar popüler kültürün ürettiği yalnızlardır.”

Kimsesizleri sadece varoşlarda, köprü altlarında ya da şehrin arka sokaklarında aramamak gerekiyor. Bazen hiç tahmin etmediğimiz yerlerde kimsesizliği en derin şekilde yaşayan insanlara rastlayabiliriz. Onlar pek çok şeye sahip olan ama nefsine sahip olamadığı için kalabalıklar arasındaki yalnız kimsesizlerdir. Kimsesiz olmak demek sadece maddi ve manevi destekten yoksun olmak anlamına gelmiyor. Dünyevi refahın ve zevklerin içinde kaybolan ve tutunacak bir dal bulamayan bu yüzden de uyuşturucudan sapkın deneyimlere kadar bir yığın hastalığın pençesinde kıvranan insanlar popüler kültürün ürettiği yalnızlardır.

Kaliforniya Sendromu

Popüler kültürde Kaliforniya sendromu diye tanımlanan durum, tam da bahsettiğimiz insanla-n anlatıyor. Bu sendroma yakalanmış kişiler hazcı yani hedonist ve egoist oluyor. Sendromun ilerleyen aşamalarında gittikçe yalnızlaşıyor ve mutsuz olup depresyona aday hâle geliyorlar. Yaşam stiliy-le ilgili bir hastalık olarak karşımıza gkan Kaliforniya Sendromu. zevkçiliğin ve bencilliğin ön plana çıkmasıyla boşanmadan intihara kadar sonuçlar doğurabiliyor.

Bu sendroma yakalanmış kişilerde beklentiler sürekli artıyor ve her geçen gün daha da doyumsuz hâle geliyorlar. Ortalama ihtiyaçlarını gidermek yeterli olmuyor. Bu tarz insanlar. 20 sene öncesinden çok daha fazla şeye sahip olsalar da bunları kendileri için yeterli bulmuyor ve yine de mutsuz oluyor. Mutsuzluk hâli insanları yalnızlaştırıyor ve on-lan intiharlara götüren sosyoekonomik etkenlere-zemin hazırlıyor. Califonia. ABD'nin eğlence odaklı yaşam merkezlerinin tipik bir örneği. Bu nedenle sosyoekonomik şartlara bağlı olarak intihar olayları Califonia Sendromu adıyla tanımlanıyor.

Bu sendromun kişide 4 aşamada yaşandığını ifade edebiliriz.

Batı'da günümüzde ortaya çıkan diğer bir hastalık da yalnızlıktır. Bencil, zevk peşinde koşan insanlarda empati duygusu geriler ve yardımlaşma zayıflar. Böyle durumlarda da insanlar yalnız kalır.

İlk adımda zevki kurtarmak var!

Her kültürün karakterini gösteren baskın bir ruhu vardır. Doğu kültürünün baskın ruhu yardımlaşma, paylaşma olarak ön plana çıkarken. Batı kültürün­de bu ruh kendisini bireysellik olarak göstermekte­dir. Batı doğuya oranla çok daha bireyseldir.

Batının kültürel bir değeri olan hedonizm ya­şam amacını zevklerin tatmini olarak görmüştür. Freud'dan etkilenen bu görüş insanın varoluşunu haz peşinde koşmaya bağlar. Cinsel haz da hazların en doruğu olduğu için ana motor olarak ka­bul edilir. Sevgi dahil her şey bu hazdan türemiştir diyerek her şeyi cinselliğin alt katmanı olarak ka­bul etmiş, cinselliğe indirgemiştir. Cinsel tatmin ol­duğu zaman mutlu olunacağı ve ruhsal hastalıkla­rın düzelmesinin ancak cinselliğin yoğun bir şekil­de yaşanmasıyla mümkün olacağı savunulmuştur. Hedonizm zevkçiliğin sonucunda ortaya çıkmıştır.

diyanet fotoİkinci adımda ben merkezli yaşam!

Batı kültüründe benmerkezcilik gibi kötü hasta­lıkların arttığı görülmeye başlandı. Batılı, hastala­nan eşine, yaşlanan annesine babasına. 15 yaşına gelen çocuğuna karşı görevlerini bırakıp devletin ilgilenmesini bekler, dünyaya bir kez geldiğini ve konforunu düşünen mutlu olmak için canının is­tediğinin yapılması taraftarı olan bencil bir zihni­yete sahiptir.

Bencillik mutluluğun en büyük düşmanıdır. Zira mutluluğun önündeki en büyük engel insanın kendini merkeze alarak yaşamasıdır. Ayrıca bencillik arttığı oranda olumsuz duygular da çoğalır. Tersine, narsisizmin azalması, menfi duyguları yok ederek, olumlu hislerin fazlalaşmasını sağlar.

Bencillik, sosyal kanserdir...

Bencillik kanser hücreleri gibi kötü bir duygudur.

İnsan vücudundaki en bencil hücreler kanser hüc­releridir. Otlar içerisindeki en bencil ot ise ayrık otudur. Bunların her ikisi de birbirlerine benzer davranış gösterirler. Ayrık otu bahçe yalnız kendi­sine aitmiş gibi çoğalırken, kanser hücresi de vü­cuda gelen glikozu acımasızca tüketir. Hızla yayılır­lar. Bencil insan da toplumdaki kanser hücresi gibi­dir. Mesela, çalışmaya başladığı iş yerinde kendisi­ne yardımcı olan kişinin ayağını rahatlıkla kaydıra­bilir. Çok çalışkan, yetenekli, idealist ve başarılı ise hızla yükselebilir. Fakat acımasız bir bencilliği varsa her şeyi yakıp yıkabilir. Bencillik, topluma bü­tün kötülüklerin girdiği kapıdır.

Bencillik empati yoksunluğunu da beraberinde ge­tirir. Duygusal zekâ ile ilgili yapılan araştırmalar­da beynimizde empati ile ilgili aktif olan alanlar bulunduğu ortaya çıktı. Bunun neticesinde bencil insanlarda empati duygusunun harekete geçme­mesinden ötürü bencilliğin ortaya çıktığı gözlen­di. Duygusal zeka kavramıyla birlikte, bencilliğin ilacının uzlaşmacı ve empatik olmaktan geçtiği be­lirlendi.

Herkes bencil midir?

Bütün insanların bencil olduğu tezini savunanlar, insanda erdemli olma ve suçluluk duygusuna ka­pılma gibi özelliklerin mevcudiyetini düşünmez­ler. Mesela küçük bir çocuk, kendi hâline bırakıl­dığında erdemli olmayı öğrenemez, yaptığı kötü­lüklerde de suçluluk duygusuna kapılamaz. İçin­den gelen ne ise hep onu yapmak ister. Yani "Hoş­landığım şey iyidir, hoşlanmadığım şey kötüdür" gibi bencilce duygular taşır. Her çocuğun içinde bulunan bu eğilim ancak eğitim ile değiştirilebi­lir. Böyle bir terbiyeden geçmemiş insanların ben­zer türden çocuksu davranışlarına şahit olmuşuz­dur. Mesela, bir yere gi­decek veya bir iş yapa­cakken hoşuna giden bir şey görüp ona takılabilir­ler. Yapması gerekenleri ve sorumluluklarını unu­turlar. Bu çocuksuluktur ama erişkinlik döneminde de böyle davranıyorsa insan, o zaman bencildir.

Bilindiği gibi hayatta kısa ve uzun vadeli amaç­lar ve buna paralel olarak mutluluklar vardır. İnsa­nın kendisini uzun vadede memnun edecek dav­ranışlar sergilemesi geleceği açısından önemlidir. "Her insan bencildir" diyenler, ileriki mutlukları göz ardı ederek, anlık zevklerin peşinde koşar­lar. Bunun karşısında ise 'diğerkâm ahlak' durur. Diğerkâm ahlakta insan, kendisinde keşfedilmesi, törpülenmesi gereken arzu ve isteklerin varlığı söz konusu olduğunda, sorumluluklarıyla isteklerinin çatışmasını engelleyerek tercihini ortak çıkardan yana kullanması gerekir.Diyanetdergisi_Temmuz2014_KAPAK

Bu yaşam üçüncü adımda sizi yalnızlaştırıyor!

Batı'da günümüzde ortaya çıkan diğer bir hastalık da yalnızlıktır. Bencil zevk peşinde koşan insanlar­da empati duygusu geriler ve yardımlaşma zayıflar. Böyle durumlarda da insanlar yalnız kalır. İnsan sosyal bir varlık olarak düşünülmediği için özellik­le üretkenliğin bittiği dönemde yalnız kalır. Para­sı ve gücü olanların etrafında insanlar bulunurken, olmayanların çevresinde kimse yoktur. Aynı du­rum kadınlar için de geçerlidir, çekiciliği olduğu za­man etrafında var olan insanlar, kadının çekiciliği kalmadığı an onu terk ederler. Bu nedenle Batı'da yalnızlık ihtiyacı hayvanlarla giderilmektedir. Vergi gelirlerinden anlaşıldığına göre Hollanda'da nüfu­sa kayıdı köpek sayısı insan nüfusuna eşittir. Batı kültürünün ciddi şekilde değiştiği ve evlat sevgisi­nin bu şekilde giderildiği görülmektedir.

Son adımda ise mutsuzluk hâli ve depresyon yaşanıyor!

Aşırı hırs ve isteklere sahip olanlar ve hayatlarını dünyevi zevklerin peşinde harcayanlar; fıtratlarının tersine davrandıklarından yalnızlığın en derinini yaşayan kimsesizlerdir...

Bencillik mutluluğun en büyük düşmanıdır. Zira mutluluğun önündeki en büyük engel insanın kendini merkeze alarak yaşamasıdır. Ayrıca bencillik arttığı oranda olumsuz duygular da çoğalır. Tersine narsisizmin azalması, menfi duyguları yok ederek olumlu hislerin fazlalaşmasını sağlar.

Bencil insanlar yapaklarının sonucu olarak bir müddet sonra yalnız kaldıkları için mutsuzdurlar. Yalnızlık ise insanı depresyona götürür. Ancak bencil kimse aynı zamanda güç, otorite, para. güzellik gibi toplumun değer verdiği şeylere sahipse, insanları etrafına toplamaya devam eder. Çünkü o anda çevresindekilere verebileceği bir şeyler vardır. Fakat çıkar dağıtmadığı zaman yalnız kalır.

Egoist bir kimsenin en dikkat çekici özelliklerinden birisi de sürekli şikâyet etmesidir. Vaktiyle yakınında bulunan kişilerin şimdi neden kendisinden uzaklaştıklarını anlayamaz ve bunu bir şikâyet konusuna dönüştürür. Eğer mutsuzluk ve depresyonda olan birinin ümidi de yoksa yaşanan süreç intiharla sonuçlanabilir. Küçük şeylerle mutlu olmayı başaramayan, hep daha fazlasını isteyen ve bu nedenle elindeki imkânları yetersiz gören kişilerde intihar vakaları yaşanabiliyor.

İngiltere'de bugün gençler, trafik kazasından çok intihar nedeniyle ölüyor. Bu nedenle birçok ülke parlamentosu intiharları önleme projeleri geliştiriyor.

Aşın hırs ve isteklere sahip olanlar ve hayatlarını dünyevi zevklerin peşinde harcayanlar; fıtratlarının tersine davrandıklarından yalnızlığın en derinini yaşayan kimsesizlerdir...

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

DİYANET/Temmuz 2014

 

 

 

 

 

 

 

Okunma : 5858

 

İlgili

03 Aralık 2011
"Kişisel Haberler" içerisinde
26 Şubat 2013
"Kişisel Haberler" içerisinde
04 Ağustos 2012
"Kişisel Haberler" içerisinde

Haberler

Foto Galeri